Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan ziyareti sonrasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Sisi-Erdoğan görüşmesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşmesini şu sözlerle anlattı:

"Görüşmemiz gayet olumlu geçti. Davet konusu da gündeme geldi. Öncelikle dışişleri bakanlarımızı, istihbarat başkanlarımızı görevlendirdik. Onlar birbirleriyle karşılıklı olarak görüşmelerini yapacaklar. Onlar tabii önce bizi bekliyorlar ama ben dedim ki 'Biz sizi bekliyoruz'. Tarih verilmedi. Tarihi bakan arkadaşlarımız ve istihbarat başkanımız görüşecekler. Ona göre de adımlarımızı atacağız. Görüşmemizde kendilerine de görevlendirdikleri büyükelçinin sunacağı güven mektubunu yakında kabul edeceğimi söyledim. Türkiye ve Mısır ilişkilerini hak ettiği seviyeye birlikte en kısa zamanda ulaştıracağız. Her iki ülke ekonomi ve ticari alanda büyük potansiyele sahip. Karşılıklı ticaret hacmimizi iki katına çıkartmak için çalışma yapacağız. Biliyorsunuz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturmuştuk. Bunu yeniden canlandırmak için çalışacağız. İlişkilerimizin eskisinden daha iyi hale gelmesi Suriye meselesi başta olmak üzere birçok bölgesel sorun alanında olumlu neticeler almamızı sağlayabilir."

'Putin, Batı’nın kendisine verdiği sözleri tutmadığını söyledi'

Erdoğan tahıl koridoru sürecine ilişkin şu mesajları verdi:

"Pazartesi günü Soçi’ye yapmış olduğumuz ziyarette, Sayın Putin ile bu konuları enine boyuna ele aldık. Sayın Putin, Batı’nın kendisine verdiği sözleri tutmadığını söyledi. İlk etapta 1 milyon ton tahılı göndereceğinden bahsetti. Biz de özellikle bugün Lavrov ile yaptığımız görüşmede, 1 milyon ton tahılı, fakir Afrika ülkelerine Katar-Türkiye-Rusya olarak göndermeyi planladık. Yapmayı düşündüğümüz bu ihracatı, tekrar gözden geçirmek suretiyle adımlarımızı atacağız. Daha önce 33 milyon ton malum tahıl sevkiyatı yapılmıştı. Yeniden bu miktarı arttırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatalım teklifinde bulunduk. Lavrov da “Bunu Başkan ile gözden geçirelim” dedi. Ben tekrar Sayın Putin ile bu konuyu telefonda görüşeceğim, bu miktarı artırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatmakta fayda var. Diyalogu önceleyerek ve kazan-kazan ilkesiyle yapılan her görüşmenin ülkemiz ve insanlık için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum. İnsan odaklı diplomasimiz, barışa yönelik çabalarımız ve küresel meselelerdeki etkin rolümüz tüm ülkelerce ve uluslararası kuruluşlarca takdir ediliyor. G20’de de bu takdir, sonuç bildirgesine girerek, kayıtlara geçmiş oldu. Gerek zirve marjındaki geniş katılımlı toplantılarda gerek ikili görüşmelerimizde Türkiye’nin tahıl koridoru anlaşmasının devam etmesi için hangi gayretleri gösterdiğini, hangi kolaylaştırıcı adımları attığını, bu konuyla ilgili gündemimizde hangi planların olduğunu ve taraflara neler önerdiğimizi anlattık. Aynı gayret ve çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Dünyanın yeni bir gıda, enerji ya da başka bir krize sürüklenmemesi, daha fazla insan kanı akmaması için istikrarlaştırıcı güç olarak her masada yer alacağız. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da konu ana gündem maddelerinden olacak. Ülkemizin konuya dair yaptığı çalışmaları detaylıca orada da dile getireceğim. Dünyanın yeni bir krize girmemesi, fakir ülkelerin açlıkla karşı karşıya kalmaması için biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bunun da dünya kamuoyunca, halklarınca bilinmesi gerekiyor. O yüzden yaptığımız çalışmaları her platformda anlatacağız. Milletler, özellikle de Batılı ülkelerin halkları, gıda krizinin önlenmesi için çabalayan yegâne ülkenin Türkiye olduğunu bilmeli. Biz Türkiye olarak çözümler üretmeye ve sonuna kadar bu koridorun yeniden açılması için çaba sarf etmeye devam ederiz."

'Tüm liderlerin ortak temennisi, Karadeniz Girişimi’nin devamı yönünde'

Bir kız çocuğunun ölümüne sebep olmuştu! İBB çukuruna adli soruşturma! Bir kız çocuğunun ölümüne sebep olmuştu! İBB çukuruna adli soruşturma!

Tahıl koridoru konusunda Putin ile bir görüşme daha gerçekleştireceğini belirten Erdoğan şunları ekledi:

"Birçok liderle ikili görüşmeler yaptım. Zirve marjında bir araya geldiğim devlet ve hükümet başkanları, Türkiye’nin çabalarının ne kadar değerli olduğunu dile getirdiler. Görüşme yaptığım liderlerin hepsi de özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru’nun işletilmesi hususunda bizden yine ricada bulundular. Tabii tüm liderlerin ortak temennisi, Karadeniz Girişimi’nin devamı yönünde… Bu konudaki çabalarımıza, görüşmelerimde özellikle değiniyorum. Çünkü konunun vahametinin ve Türkiye’nin çabalarının bilinmesi, görünmesi gerekir. Türkiye olarak savaşın ilk anından itibaren barışın sağlanması için yürüttüğümüz yoğun diplomasiden pek çok ülkenin haberi var. Ancak gelinen aşamada Batılı ülkelerin de harekete geçerek, verdikleri sözleri yerine getirmesi gerekiyor. Tabii biz, Sayın Putin’in şimdilik 1 milyon ton tahıl gönderme teklifini gündeme getirdik. Telefon diplomasisini sürdürmek suretiyle bu miktarı artırma noktasında Sayın Putin’den ricada bulunacağız. Tabii bu konuda Batı’nın da kendine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. Olay sadece tahıl değil, bir de burada gübre sevkiyatı var. Bu gübre meselesi de hafife alınacak bir konu değil. Dolayısıyla her iki ürünün de hedeflerine ulaştırılması için Sayın Putin ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan aynı şekilde yakın markajla konuyu takip edecek ve böylece temennim odur ki bu sıkıntıları aşmış olacağız. Rusya’nın talepleri açık, net ortada. Rusya’nın eksiklik olarak gördüğü bazı hususlar var biliyorsunuz. Bu koridordan gönderecekleri tahılın parasını alabilmek için bir ödeme mekanizmasının kurulmasını ve gemilerinin sigortalarının yapılabilmesi için yaptırımların dışında tutulmasını istiyorlar. Bizler de bu sorunların çözülmesi ve bir netice alabilmek için çabalıyoruz. Talepleri karşılandığında tahıl sevkiyatının da başlayacağını Sayın Putin dile getirdi. Batılı ülkeler, Türkiye’nin çabalarını takdir etmekle birlikte kendileri de çaba harcamalı, verdikleri sözleri yerine getirmeli."

"Amerika seyahatinde ülkemizde yatırımları olan birçok markayla bir araya geleceğiz"

ABD ile Türkiye'nin ticaret hacmi konusundaki beklentileri de değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bildiğiniz üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için gidiyoruz. Hem o toplantıda vereceğimiz mesajlar hem de zirve marjında yapacağımız ikili temaslarla ilgili yoğun bir çalışma içindeyiz. Amerika seyahatinde ülkemizde yatırımları olan birçok markayla bir araya geleceğiz. Bunlarla doğrudan görüşmelerimiz olacak ve bütün bunlarla beraber de her yıl geleneksel hale getirilen Türk-Amerikan İş Konseyi'nin malum bir yemeği olur… Öyle zannediyorum ki bu defa da yine bu yemeği düzenlemek suretiyle bir heyecan, bir coşku, iş adamlarına verecekler kanaatindeyim. Fakat ben hepsinden öte özellikle bu markalarla ikili görüşmeyi çok önemsiyorum. Bunların zaten Türkiye'de çok ciddi yatırımları da var. Onlarla yapacağımız görüşmelerin neticeleri, bizlere çok daha önemli bazı gelişmelerin kaydedildiğini gösterir. Örneğin mesela bir firmanın deniz üzerinde güneş santrali kurma gibi hedefleri vardı. Türkiye’deki ortağıyla beraber bu adımı atma niyetini ortaya koydular. Fakat, bu hamle henüz yapılmış değil. Bunun yanında GES'le ilgili gelişmeler var, güneş enerjisinde atılan bazı adımlar var. Bunları çok çok önemsiyoruz. Rüzgar ve güneş enerjisinde atılacak bu adımların yanında nükleer enerjide de Akkuyu ile attığımız adım var. Sinop'u da Sayın Putin ile konuştuk. Sinop'ta atacağımız adım. Bir de bu seyahatte 3’üncü bir santralin kurulması hususunda Güney Kore Cumhurbaşkanı’yla da bir görüşme yaptık. Ve bütün bu adımlarla birlikte enerjide sıkıntımız kalmayacak. Tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin enerji noktasındaki gücünü ne yapacaktır, artıracaktır" dedi.

'Ataşehir’de İstanbul Finans Merkezinin bir kulesini de enerji merkezi haline getirme hedefimiz var'

Türkiye'deki özel sektörün ABD'li yatırımcıların dikkatini çektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları aktardı:

"Enerjide hat olmanın ötesinde Ataşehir’de İstanbul Finans Merkezinin bir kulesini de enerji merkezi haline getirme hedefimiz var. Bir kuleyi enerjiye tahsis edeceğiz. Enerji deyince de bunun içinde tabii elektrik enerjisinden tutunuz, GES, HES, doğal gaz, bunun yanında maden, bütün yeraltı madenlerinin de içinde yer aldığı bir enerji merkezi olacak. Nasıl Londra'nın enerji piyasası varsa, Hamburg enerji piyasası varsa inşallah İstanbul Finans Merkezi de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın sevk ve idare ettiği bir merkez haline dönüşüyor. Öte taraftan Washington merkezli bir finans kuruluşu, özel bir şirketin yatırımı olan Ceyhan'daki petrokimya tesisine 550 milyon dolar finansman sağladı. Cezayir Devlet Başkanı Tebbun ile İstanbul’da yaptığımız görüşmede, bu konularla ilgili müşterek adımımızı geliştirmekten bahsetti. 550 milyon dolar finansmanın Ceyhan'daki yatırıma girmesi çok çok önemli. Ekonomimizin sağladığımız destekleyici adımlar ve özel sektörün dinamizmi ile ortaya koyduğu gelişim tüm ülkeler gibi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yatırımcıların da ilgisini çekiyor. 2019'da 20 milyar doların altındaki ticaret hacmimizi 2022 yılında 32 milyar doların üzerine taşıyabildiysek, 100 milyar dolar hedefimize de ulaşacağız demektir. Siyasi ilişkilerimizde yakaladığımızı olumlu hava, önümüzdeki dönemde ticaretimize de pozitif yansıyacaktır, kimsenin şüphesi olmasın. Enerji, otomotiv, demir çelik gibi ihracat kalemlerinin sayısını ve miktarını artırmak temel önceliğimiz olacak. Var olan iş birliği alanlarımızı, sektörleri çeşitlendirmek için iş adamlarımıza da büyük görev düşüyor. Türk iş adamları da ABD’li partnerleriyle ortaklıklarını güncellemeli, yeni hedefler belirlemeli. Türk ve ABD’li yatırımcılar, iş adamları daha cesur davranabilirler. Çünkü ülkelerinin yönetimlerinde ticareti artıracak iradeye sahip, buna göre politikalar yürüten iktidarlar mevcut."

'Türkiye'nin kredi notu çok ciddi bir şekilde önümüzdeki dönemde yükseltilmek zorunda kalınacak'

Geçen hafta açıklanan OVP2Yi de değerlendiren Erdoğan şu noktalara dikkat çekti:

"Biz uyguladığımız politikalarla inanıyorum ki yatırımcı güvenini çok güçlü bir şekilde kazanacağız. Buradaki en büyük avantajımız programın geniş bir şekilde sahiplenilmesi. Üç ayaklı bir program açıkladık. Birinci ayağı tabii ki depreme rağmen, deprem yaralarını sararken mali disiplini koruyacağız. 2-3 yıl açıklarımız yüksek olacak ama daha sonrasında Maastricht Kriterlerini çok rahat bir şekilde sağlayacağız. Zaten borcumuzun milli gelire oranı oldukça düşük. İkinci husus enflasyonla mücadele yani dezenflasyon programı… Buna ilişkin de çok net bir yol haritası var. Ona yönelik de aldığımız para politikası yani miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması gibi birçok tedbir var. Bunların etkili olması zaman alacak. Para politikasında alınan tedbirlerin etkisi gecikmeli oluyor. Dolayısıyla bütün ülkelerde bu süreç böyle, biraz zaman alacak. Onun için biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Gelecek sene bu vakitlerde çok net bir şekilde enflasyonun kalıcı bir şekilde düştüğünü inşallah göreceğiz. Üçüncü husus da tabii ki yapısal reformlar… Yapısal reformlar maliye politikasını ve para politikasını güçlü bir şekilde destekleyecek. İnanıyorum ki Türkiye'nin kredi notu çok ciddi bir şekilde önümüzdeki dönemde yükseltilmek zorunda kalınacak. Çünkü çok net bir şekilde Türkiye'nin göstergeleri zaman içerisinde mevcut kredi notunun çok ötesinde bir kredi notunu hak edecek. Türkiye'ye fon akışı güçlü bir şekilde başlayacak. Enflasyon konusunda biraz zorlu bir sürecimiz olacak, bunu kabulleniyoruz. Enflasyonla mücadele ve güçlü ekonomi için kalıcı çözümlerimizi ve kapsamlı yol haritamızı Orta Vadeli Program ile ortaya koyduk. Bu yol haritasında fiyat istikrarı, finansal istikrar, beşeri sermaye, istihdam, yeşil ve dijital çözüm, afet yönetimi, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamı alanlarında reformları hangi takvimde ne şekilde yapacağımız yer alıyor. Öte yandan ülkemiz, istikrarlı yönetimi, demokrasiye olan bağlılığı ve iş kurma, iş yapma imkanlarıyla yabancı yatırımcılar için cazip fırsatlar barındırıyor. Yatırım ve ihracat odaklı büyüme politikamız da uluslararası sermayeyi Türkiye’ye çekecektir. 21 yıldır her alanda ortaya koyduğumuz reform nitelikli adımlar da işimizi ne kadar ciddiye aldığımızın bir göstergesi olmuştur. Tüm bunlar Türkiye’ye olan güvenin boşa çıkmadığını yabancı yatırımcıya göstermiştir. Attığımız ve atacağımız adımlarla Türkiye’ye güvenen, bize inanan tüm yatırımcılar kazanmıştır."

'Enflasyonun belini kıracağız'

OVP'nin dünya basınında da olumlu bir hava oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan şunları söyledi:

"Dezenflasyonla birlikte inşallah biz enflasyonun belini kıracağız, bu konuda da herhangi bir endişemiz yok. Orta Vadeli Program sadece ülkemizde değil dünyada çok çok olumlu bir yankı uyandırdı ve Orta Vadeli Program’ın uyandırdığı bu yankıyla birlikte de piyasalara farklı bir canlılık geldi, geliyor. Bir de yurt dışından Türkiye’ye kredi akışı da inşallah başlıyor. Gerek Suudi Arabistan ile yaptığımız buradaki görüşme, gerek Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığımız görüşmelerle çok çok verimli geçti. İnşallah yaptığımız anlaşmaların karşılığı Türkiye'ye çok ciddi manada hem yatırımları çekecek hem de nakit girişini de inşallah artıracak. Türkiye’yi önümüzdeki günlerde aydınlık günler beklemektedir. Bazı sektörlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçtik. Tüm sektörlerde de fiyat artışlarını kontrol altına alacağız. Fahiş fiyat artışlarını durduracak mekanizmanın tavizsiz işlemesiyle enflasyon hızlı bir düşüşe geçecektir. Şu anda bunu sağlıyoruz. 21 yılda Türkiye’yi güçlü bir ekonomik ve finansal yapıya kavuşturduk. Küresel ve bölgesel nedenler, son olarak da yaşadığımız asrın felaketi ekonomide sıkıntıları beraberinde getirse de zamanında aldığımız tedbirler sonuç vermeye başladı. Alınan kararların, tedbirlerin hızlı sonuçlar vermeyeceğini de biliyoruz. Bir geçiş süreci, enflasyonun yavaşlama, durma ve geriye gitme süreci var. Şu an her şey kontrol altında, dengeli bir şekilde yürütülen politikalarla, yapısal reformlarla Türkiye’yi tekrar tek haneli enflasyona kavuşturacağız. Önümüzdeki süreçte enflasyonun dizginlemiş ve fiyat istikrarını sağlamış, yatırım-istihdam-üretim ve istihdama dayalı büyüme politikaları ile kalkınmış bir Türkiye tablosu ortaya çıkacaktır. Bu ülkeyi tek haneli enflasyonla tanıştıran, enflasyonla mücadeleyi en iyi yapan bizim kadrolarımız. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı yürüttüğümüz çalışmamızla hedeflerimize kısa zamanda ulaşacağız. Çalışmalarımızın olumlu sonuçlarını almaya başladık. Atacağımız yeni adımlarla da kalıcı çözümleri hayata geçireceğimize inanıyorum. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz ve ona ulaşmak için atacağımız nice adımlar Türkiye’nin ekonomik alanda da yıldızını parlatacak. Vatandaşımızı hak ettiği kalıcı ve sürdürülebilir refah artışına ulaştıracaktır."

'İnanıyorum ki bu seçimde benim vatandaşım artık bunlara yerel bazda yürü demeyecek'

Cumhurbaşkanı, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun TSK'ya yönelik açıklamasına da tepki gösterdi ve şunları aktardı:

"Her şeyden önce bu zat bir vatansever, bir milliyetperver kişi değil. Bu zat, her şeyden önce PKK terör örgütüyle YPG'yle, HDP'yle bunlarla el ele kol kola dolaşanlar bunlar. Bunlar tabii genel başkanlarıyla beraber de aynı şeyleri yapmadılar mı? Terör örgütlerinin temsilcileriyle bunlar Ankara'dan İstanbul'a yürümediler mi? Ama bu ismini verdiğiniz zat, teröristlerin cenaze merasimlerinden tutun dağdakilerle beraber yürümeye varıncaya kadar bunların hepsini yapmış olan kişiler. İnanıyorum ki bu seçimde benim vatandaşım artık bunlara yerel bazda yürü demeyecek. Bunların ipini kesecek diye inanıyorum. Böyle düşünüyorum. Milletle milletin değerleriyle uzaktan yakından bağı olmayanların alçak iftiralarından başka bir şey değil bu. Sürekli çamur at izi kalsın türü açıklamalarla düşmanına bile zulmetmeyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iftiralar atmaktan bıkmadılar. Mehmetçiğin ve milletin düşmanı bir ismin Türkiye’nin ikinci büyük partisinin mensubu olması da ayrıca düşündürücüdür. Seçimde Kandil’den CHP’ye ve onun adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na selamlar ve destekler gönderilirken bu şahıs CHP kimliğiyle terör örgütünün kurulduğu köyden örgüte selam veriyordu. Bu millet CHP ile terör örgütünün o dayanışmasını unutmadı, sandıkta da yanıtını verdi. Bu şahıs, dünyanın en şerefli, en mert ordusuna dil uzatmanın cezasını hukuk önünde alacaktır. Düşmanlarının bile mertliğinden övgüyle söz ettiği Türk Silahlı Kuvvetlerimize yapılan bu namertçe hakaret, iftiralar cezasız kalmayacaktır."