Suriye'de yaşanan son olaylardan sonra, dünya liderlerinden değerlendirmeler gelmektedir. Bu konuda yeni ABD Başkanı yaptığı açıklamada; "Türkiye o bölgede çok kuvvetli bir aktördür. Suriye'nin anahtarı Türkiye'dir." açıklamasını yapmıştır.
Sayın Hakan Fidan Bey'in açıklamaları çok önemlidir: "Suriye yönetimi, topraklarında bazı grupların savaşmasına müdahale etmemiştir." Bu açıklamanın ışığında, terör örgütünün de nasıl istediği gibi bölgede hareket ettiğini söyleyebiliriz.
Ülke içerisinde ise, Sayın Bahçeli iktidarın yaptığı işlerden söz ederek, yapılan işlerin arkasında olduklarını belirtmiştir. Desteğini açıklamıştır. Üstelik İsrail devletinin Golan Tepeleri konusundaki girişimlerini ise şiddetle kınamıştır. Bu işgalin kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.
Şimdi bu coğrafyada son yüzyılda yaşanan olayları şöyle hatırlarsak, bu bölge üzerinde en fazla oyun oynayan devletin İngiltere olduğunu görürüz. Osmanlı'nın yıkılmasında ne kadar etkili olduğu zamanla anlaşılmıştır. Birçok neden vardır. Ancak bu topraklardaki zengin petrol kaynakları iştahını kabartmıştır. O nedenle ince hesaplar işine gelmiştir.
Dedelerimizin terk ettiği topraklar şu anda kan gölüdür. Bütün milletleri kan ağlamaktadır. Şu anda huzur içerisinde olan az bir yer vardır. Asırlarca o topraklar huzur ve refah içerisinde yaşamışlardır. Daha bir asır geçmeden, kavga edilmeyen, kanın akmadığı toprak kalmamış gibidir. Selçukluları da dahil ederseniz; bu coğrafyada 1000 yıl hakimiyet süren bir imparatorluğun tarih sahnesinden silinmesinden sonra, manzara çok da iç açıcı değildir. Ancak, Osmanlı politikalarına sahip bir kurtarıcı beklemektedir.
Bu coğrafyanın bu kadar perişan edilmesinde, doğal olarak kendimizin dışındaki emperyalist güçlerin etkisi olduğuna inanıyorum. Bu inancım, tarihi açıdan baktığım zaman daha da güçleniyor. Tarihte kimi zaman bizimle beraber olmuş, kimi zaman bizimle savaşmış güçlerden olan İngiltere bunun başını çekmektedir. Tarihteki donanma yakma olayı, Çeçenlerle olan irtibatımızın bunlar tarafından kesilmesi, Çanakkale Savaşı bilinen örneklerdir. Osmanlı topraklarında yaptıkları casusluk faaliyetleri unutulmamalıdır. Bu coğrafyanın insanlarını isyana teşvik etmek, oralardaki insanları etnik kökenlerini öne çıkararak kışkırtmak baş görevleridir.
Osmanlı döneminde yaptıkları araştırmalar neticesinde, yeni oluşan Anadolu merkezli Türk Cumhuriyeti'ne verilecek toprak ve sınır çizilmesi konusunda karşı taraflara çalışmak asli görevleridir. Yunanistan'la adalar problemi, Kıbrıs problemi onların eseridir. Arap devletlerinde var olan petrol kaynaklarının, yeni cumhuriyete verilmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Bugün dünya petrollerinin büyük çoğunluğu Osmanlı'nın terk ettiği topraklardan çıkmaktadır.
Bugün Suriye'de yaşanan olaylardan sonra, İngiltere'nin ne açıklama yapacağı merak konusudur. Yine sessiz ve derinden olayları takip etmektedir.
Burada şunu belirtmeden geçemeyeceğim: O coğrafyada yaşayan devletlerin, oralarda yaşayan insanların hiç mi suçu yoktur? Elbette vardır. Bilerek veya bilmeyerek, onların yani İngilizlerin çıkarlarına çalışmışlardır. Bugün toplumumuzda bazı çevreler yine onların çıkarlarına çalışmıyorlar mı? Çalışıyorlar. Ama bir de gidin onlara sorun bakalım, sizlere neler diyeceklerdir. Belki de sizi haksız çıkarırlar. İşte, zaten asıl problem buradadır. Kimse "Ben ülkeme kötülük yapıyorum" diye ortaya çıkmıyor. Ama zamanla, onların belki de farkında olmadan yaptıkları bu olayların, ülkelerinin aleyhine olduğunu ispat ediyor. 12 Eylül öncesinde de böyle olmadı mı?
Bugün Osmanlı coğrafyasında kendi halkını öldüren diktatörlere baktığınız zaman hayretler içerisinde kalıyoruz. Kendi halkını dahi askerlerine öldürten bir zihniyet yıllarca hüküm sürmüştür. Bugün hapishanelerde yapılan zulümler, ne kadar acı bir hikayenin yaşandığının delili olarak ortada durmaktadır. Bir cinayet merkezi haline dönüşmüştür.
Bu coğrafyada bazı yaşayan toplumların atalarının bir kısmı da Osmanlı'yı bilerek ya da oyuna gelerek arkadan hançerlemeye çalışmışlardır. O kadar ki; milletimizle aynı dinden olmalarına rağmen, ayrılık tohumları ekilmiştir. Kendilerinin batılıların oyununa geldiklerini anlamaları 50 yıl sürmüştür. Ancak olan olmuştur. Bugün o dostları onları kaderlerine terk etmişlerdir. Hatta onların aleyhine en acımasız açıklamalar yaparak...
Bir taraftan da boş durmamışlardır. Arapların bir kısmının Osmanlı'ya yaptığı ihaneti hep öne çıkarmışlardır. Osmanlı ile birlikte Yemen'de İngilizlere karşı savaşan Arap birliklerinden hiç bahsedilmemiştir. Orada Osmanlılarla beraber düşmana karşı savaşan ve şehit olan Arap aşiretleri vardır. Allah bu coğrafyaya sükunet, barış, esenlik, insanların insanca yaşadığı bir ortam nasip etsin. Ancak bu topraklar İslam'ın geniş hoşgörüsünün yaşanması ile huzur bulur. Kurtuluş reçetesi oradadır. Müslüman gibi, gerçekten iman etmekte yatmaktadır. Atalarımızın inançlarına dayanarak yapmış olduğu politikalarla düzelecektir. Kaynayan kazan olmaktan kurtulacaktır.
Bu sıkıntılı günlerinde kendilerine en fazla yardım eden, mültecilere her konuda kucağını açan ülke, Türkiye olmuştur. Batılı ülkelerin mültecilere ne kadar acımasız davrandıkları arşivlerdedir. Umarım bunun her zaman farkında olurlar. Üstelik iktidar bu sorumluluğu her türlü sıkıntıyı göze alarak omuzlamıştır. Çünkü mülteci konusu iç siyasette hep iktidarın aleyhine kullanılan bir konu olarak gündemdeki yerini korumuştur. Mülteciler konusu üzerinde hep iktidara yüklenilmiştir. Eleştirilmiştir. "Mültecileri kovun" denilmiştir.
Suriye'de gelişen olaylar sonrasının, bölgenin huzura kavuşmasına yönelik olması en büyük dileğimdir.
Allah bu coğrafyaya barış, huzur ve mutluluk versin...