Farz edin ki öldünüz.

Hesap günü mahşeri kalabalıkta isminiz okundu.

Hâkim olarak karşınızda şaşmaz adaleti ile Allah CC.

Sıra Talim Terbiye Kurulu'nda görev yaptığınız sürece geldi...

Allah size milyonlarca genci inanç yönüyle zehirleyen kitaplara neden onay verdiğinizi sordu...

Siz "evrensel laik ve seküler sistem böyle işliyordu, bu yüzden inceleyip bu sisteme uygunsa kabul ettik" dediniz.

Allah ise "ben karşıydım ve siz biliyordunuz" dedi.

Siz "ama düzen böyle idi" dediniz.

Allah "benim yarattığım inkâr edilip doğa/kâinat yaratıyor imajı verilen bilgilerin bana aykırı olduğu bildiğiniz halde, beni inkâr edenlerin kurallarını, ilkelerini, çizdiği yolu tercih edip benim yarattığım yeryüzünde, benim verdiğim rızıkla bana karşı hareket etmekten ve benim nice kulumun (öğrenci) inkâra sapmasına onay vermekten ve sebep olmaktan cezanız...

Evet, hikâye bitti. Ya Hikâye değil de Hakikat olsa? Ya şuan gerçekten bu manzara ile karşı karşıya olsanız? Allah muhafaza...

Ölmeden önce ölünüz, demiş…

“Lezzetleri yok eden ölümü çokça anın” (Tirmizî, Zühd, 4.)

Yunus Emre;

Kişi Hakk’ı bilmek gerek
Hak haberin almak gerek
Zinde iken ölmek gerek
Varıp anda ölmez ola.

Duygusal giriş oldu değil mi?

Talim Terbiye Kurulu Üyelerinin inançlı olmaları sebebiyle bu giriş yapıldı...

İnançları ile sorunumuz yok. Lakin nice inançlı eliyle neslimizin zehirlendiği ve nice zararın verildiği bir dönemde yaşıyoruz.

Bir zamanlar ineklerin sürekli gide gele oluşturduğu bir yolu belediyenin biri asvaltlamış. Bu zamandan itibaren araçlar ve insanlar bu dönemeçli yolu kullanmışlar…

Soru şu: Bize çizilen Batının fıtrat ve inanç dışı seküler yolunu mu takip edeceğiz, yoksa “rağmen” psikolojisi ile Tevhid odaklı yol mu çizeceğiz?

Talim ve Terbiye Kurulu gençleri inanç krizine sürükleyen seküler kitapları onaylamaktan vazgeçip tevhidî kitapları onaylamalıdır.

AŞAĞILIK KOMPLEKSİ VE ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKTEN KURTULMALIYIZ

Batı yıllarca kendi (gayrı) laik(la’dinî) seküler ve bilimsellikten uzak, bilimsel olarak bize dayattığı içi boş, hikmetten uzak içeriğinden kurtulmamız gerekir. Bu ümmetin evlatları ne zaman bir gayrete gelip başını kaldırıp şahlanmaya başladıysa, batı bunu iç ve dış işbirlikçileri ile itibarsızlaştırdı. Oysa, nice yetenekli, istidat ve kabiliyetli vatan evladını kendi ülkelerine çekerek kullandılar, yükseldiler. Evvela kitap içeriklerinin aşağılık kompleksi ve öğrenilmiş çaresizlikten kurtarılması gerekir.
Talim Terbiye Kurulu da bu yönde onay vermelidir.

SEKÜLER BATI REFERANSIMIZ OLMAMALI, BİZİM ESERLER ONLARA REFERANS OLMALI

Müslüman yol çizer, kendine çizilen yola girmek zorunda değildir. Çizilen yol ateist, inkârcı yoldur. Ölçüler Allah’ın ölçülerinden uzaktır ve hatta karşıdır. Mesela su kendi kendine nasıl Allah’ın iradesi olmadan buharlaşır, yağmur olur?

Biz batıyı referans almadan önce Mevlana, yunus, Arabî, Akşemsettin, İ. Haldun, Gazalî, Bediüzzaman… gibi şahsiyetler yetiştirdik. Yönümüzü batıya döndük ve fıtrattan uzaklaştık. Oysa 700 yıl batıda referans alınan İbn-î Sina bizim inanç değerlerimizle yetişti.

Kendi inanç yörüngemizi referans alarak kitaplar yazmadıkça ve yazılan (yazıldı) kitapları Talim ve Terbiye Kurulunda onaylamadıkça yeniden şahlanamayız.

DİN VE BİLİM BİRLİKTEDİR

Din ve bilimi ayrı gibi gösteren eserlerin okutulması ve seküler bilimin öncelenmesi yüzünden dine karşı olumsuz bir algı oluşturuldu. Oysa bilimsel yani fen dinin şubesidir. Mesela elin kan dolaşımını bilimsel kabul eden batı zihniyeti o eli yaratanı doğmatik bilgi kabul ediyor. Oysa el, onu(eli) yaratan Allah’ın sanatıdır.

MEVCUT ESERLER BİLİMSEL DEĞİL, İDEOLOJİKTİR

Fransız devrimini yapan ateist, seküler, sözde bilim özde kilise (din) karşıtı kişiler hiçbir bilimsel yönü olmayan çalışmaları, içerikleri bilim diye yutturdular. Karma eğitim bunların başında gelir…

Kitap içerikleri ideolojiktir. İdeoloji ise dine karşı konumlanmıştır. Kâinat Allah’ın ayetleridir. Allah’ın ayetlerini bilim dışı kabul eden eserleri değil, öz bilim olan tevhidi eserleri kabul etmek gerekir. Mesela “doğal kaynaklar, doğada kendi kendine var olmuş kaynaklardır” demek bilimseldir de; “ doğal kaynaklar kâinatta yaratıcı tarafından yaratılan kaynaklardır” demek bilimsel değil midir?
Talim Terbiye Kurulu inanç karşıtı eserlere onay vermemelidir ki gençliği inanç krizinden kurtarsın.

KENDİ İNANCIMIZI REFERANS ALARAK YAZILAN ESERLERİ OKUTMALIYIZ

Şimdiye kadar belki yoktur diye mazeretimiz vardı. Ama artık gençliğin imanını zaafa uğratmayacak, kâinat yarattı mantığında olmayan eserlerimiz, kitaplarımız var. Bunlara onay verilmelidir. Nitekim İmam Hatip talebeleri bile ateist fen kitaplarını okuyorlar. Buna Talim Terbiye Kurulu “dur” demeli…

Prof. Dr. Âdem Tatlı, Prof. Dr. İsmail Kocaçalışkan, Prof. Dr. Fatih Satıl, Prof. Dr. Ali Alaş, Dr. Şaban Odabaşı, Dr. İdris Görmez, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun olarak “YENİ BİR BAKIŞ AÇISIYLA FEN BİLİMLERİ 5” isimli kitap yazdılar.

Kâinatı yaratanın hikmetleri ile anlatıyor. Ateizm yok, deizm yok. Hikmet var. Müslüman evlatlarına tevhidî bakışla ders içeriği hazırladılar. Talim Terbiye Kurulu bu eserlere onay vermeli ve okutmalıdır.

 ATEİST İÇERİKLİ DİLİ (DİN KARŞITI) SAVUNAN AZ BİR KESİM, AMA SESİ ÇOK ÇIKIYOR

Tarih boyunca az bir kesimin sesi çok çıkar. Nice kalabalıklar ise susar ve azınlığın dediği olur. Türkiye’de az bir kesimin sesi çok çıkıyor. Oysa nüfusumuzun en az %70’i Müslümandır. Madem demokrasi var deniyor, o halde %1 bile olmayan ateistlerin neden sesi yüksek çıkıyor diye ders içeriklerinin tevhidi olması engelleniyor? Müslüman kesim çoğunlukta olan ülkemizde ders kitapları içerikleri Müslümanca hazırlanmalıdır. Talim Terbiye Kurulu da bu kitaplara onay vermelidir.

ALLAHA ŞÜKREDEN TALEBE İNSANA VE DEVLETE TEŞEKKÜR EDER

Şimdi düşünün ki devlet her öğrenci için ciddi harcamalar yapmaktadır. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan olunca maddi anlamda eğitime ciddi harcamalar yaptı. Ama geldiğimiz noktada “AK Partiye oy verenler arasında gençler çok az oranda.” Bunun en büyük sebeplerinden biri de inancı zayıflayan gençliktir. Yani okudukları kitapların da etkisi ile milli ve manevi değerlerden uzaklaşan gençlik muhafazakâr Ak Partiye oy vermiyor hale geldi.
Böylece bunca burs, okul, kitap vs. talebelere kazandıran partiye oy vermemekle bir çok emek de boşa gidiyor.

Talim ve Terbiye Kurulu şükreden, vefa gösteren, vatanını inancı gereği seven bir neslin yetişmesi için din karşıtı kitaplara değil, tevhidi bakışla yazılan kitaplara onay vermeli ve bunu bir vatan savunması kabul etmelidir. Nitekim vatanı ancak inan bir nesil koruyabilir.

 VAKTİ GEÇİYOR

Nice gencin inan krizi yaşadığı bu dönemde hazırlanan tevhidi bakış açılı kitaplar okullarda okutulmaya onay verilmelidir. İnançsızlık krizi sadece Müslüman çocukları değil tüm insanlığın ortak sorunudur.

Bir gün bir danışanım bana geldiğinde kafayı yiyecek derecede inanç krizine girmişti. Oysa inançlı biri idi. Sebebini sorduğumda “ din hocası Allah bizi Hz. Âdem Peygamberden (AS) meydana getirdi diyor, biyoloji öğretmenim ise Maymundan geldik diyor, kafayı yiyeceğim” dedi.
Talim Terbiye Kurulu ateizmi aşılayan kitaplara onay vermemelidir. Böylece gençliğin inanç krizinden kurtuluşuna vesile olmalıdır.

ÖZETLE:

İnançlı Talim ve Terbiye Kurulu üyelerine sesleniyorum! Gençlik okudukları batının seküler ve din karşıtı kitaplar yüzünden inanç krizi yaşamaktadır. İnanç kaybedilirse vatan düşer.

Gençliğin gidişatından hepimiz sorumluyuz. Elbette bütün sorumluluğu size yükleyecek değilim. Bu vicdansızlık olur. Ama dışarda da değilsiniz. Onay verdiğiniz kitaplarla zehirlenen gençlerden siz de sorumlusunuz. Nitekim Efendimiz (asm) “sebep olan işleyen gibidir” der. Başınızda inançlı bir başkan, inançlı bir bakan ve inançlı bir Cumhurbaşkanı var. Şimdi değilse ne zaman bu gidişata dur diyeceksiniz? Ölümün ensemizde gezdiği, her an ölümlü olan dünyadan göç etme ihtimali olan fani yaşamınızda daha neyi bekliyorsunuz? Batının kokmuş gitmiş ilkeleriyle nice nesiller kaybettik artık yeter. İslam’ın terütaze ilkeleriyle yani fıtrat pedagojisi ve ders kitapları içeriğine sahip eserleri ile NESLİ İHYÂ MEDENİYETİ İNŞÂ mefkûremize ulaşabiliriz. Ne ertelemek, ne de havalecilik ile Allah katındaki sorumluluktan kurtulamayız.

Ey İnançlı kurul üyeleri! Feryadımız dostadır… Amacımız uyarmaktır. Asla sizlere karşı olumsuz niyetimiz yoktur. Sesimizin yüksek çıkmasını Bediüzzaman’ın"Bana, 'Sen şuna buna niçin sataştın?' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum”feryadına yorun…

Rabbim sizi ve bizi ahir zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza etsin. NESLİ İHYÂ MEDENİYETİ İNŞÂ mefkuremize bizi ve sizi hizmet ettirsin. Amin.

Adnan Kalkan

Eğitimci Yazar/Sosyolog/Aile Danışmanı
adnankalkan01 @gmail.com