İçinde yaşadığımız toplumda şöyle bir çevremize baktığımız zaman, insan ilişkileri bakımından faziletli tutum ve davranışlar erozyonu yaşandığını her birimiz net olarak görebiliyoruz.

Sokakta yürürken, parkta çocukları eğlendirirken, minibüste/otobüste seyahat ederken, herhangi bir  hizmet alırken ya da verirken, pazarda, çarşıda alışveriş yaparken… insani, ahlakî değerlerin yeniden inşa edilmesinin ne kadar gerekli olduğunu geçiriyoruz içimizden.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin anne-babalarıyla, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla ilişkileri, örfümüze, medeniyetimize ve nihayetinde dinimize uygun olmayan bir çizgiye doğru hızla ilerliyor.

Kin, korku, öfke, nefret, düşmanlık, hırs, kıskançlık, hasetlik, yalan, bencillik ve şiddet dili, başta gençler olmak üzere, içinde yaşadığımız toplumda hızla yaygınlaşıyor..

Toplumun bu gidişine mutlaka ‘dur’ demeli ve ‘iyi insan’ yetiştirme noktasında; ‘değerler eğitimi’ ile ‘karakter eğitimi’ni, eğitim sisteminin temellerine oturtmalıyız. Öğretmenlerin de özel yetiştirilmesini sağlamak zorundayız.

Eğitim sisteminin sorunlarını çözmek için; eğitimin temel felsefesinin, misyon ve hedeflerinin yeni baştan ele alınacağı, eğitim paradigmalarının gözden geçirileceği devrim niteliğinde  köklü bir reforma ihtiyacı var.

Eğitim kurumları ve eğitim çalışanları üzerinden günü kurtarmaya yönelik yüzeysel çözümler yerine; tarihi, kültürel, milli-manevi ve toplumsal değerlere daha duyarlı bir eğitim sistemini kurmak için somut adımların atılmasının zamanı geçmek üzeredir.

Çocuklarımızı ve gençlerimizi, akademik bilgi ve becerilerin yanında, ahlaki ve dini değerlerimiz ekseninde yetiştirmek için eğitim sistemimizde köklü bir değişiklik elzemdir. Günü kurtaran palyatif çözümlerle, mevcut sorunları çözemez, toplumun beklentilerini karşılayamaz ve istikbalimizi ikame edemeyiz.


Bir ülkenin en büyük zenginliği, ne petrolü, ne uranyumudur; bilakis hem akademik hem de ruh planında iyi yetişmiş gençliğidir. Gençlik, milletin geleceğidir.

Bu mesele sadece okulların öğretmenlerin görevi değil. Bu sorumluluk en başta ailelere aittir. Çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarını karşılayarak, onların maddi isteklerini yerine getirerek bu sorumluluğun gereği yerine getirilmiş sayılmaz.

Ruhu tatmin edilmemiş, ben merkezci, her istediğini emek vermeden elde eden bir çocuğun özgüveni çok yüksek olsa ne yazar? Ondan, elde ettiği her gücü yalnız kendi için kullanmaktan başka hiçbir şey beklenemez.

Ülkeyi kaosa götürme gayretiyle, yeniden dirilişimize balta vurmak isteyen küresel egemenler, cehaleti ve karanlığı örgütleyerek bu gençler üzerinden bizi vurmaya kalkıyor.

Bu noktada acilen yapmamız gereken; gençlerimizi medeniyet köklerimizle, kültürümüzle, değerler sistemimizle buluşturmak, önlerine rol modeller koymak ve örnek olmaya çalışmaktır.

Ortalıkta satanist gençlik, ateist gençlik, materyalist gençlik, vandalist gençlik, deist gençlik varsa; Kur’ân neslinin, Kur’ân gençliğinin bıraktığı boşluktan kaynaklanmaktadır.


Genç yaşında kavmin putlarını kırarak inkarcıları karşısına alan Hz. İbrahim (as) gibi veya yaşadıkları dinsiz kavimden ayrılarak mağaraya sığınan az sayıda gençten oluşan Ashab-ı Kehf gibi kendilerini ahlaksızlıktan koruyan gençler yetiştirmedikçe; bu dünyada ne ile övünürseniz övünün, hepsi kuru birer ego tatmininden öte olmayacaktır.

Üstad Necip Fazıl’ın sözlerini bir kez daha hatırlamakta fayda var: “Yepyeni bir nesil yoğurmak borcundayız. Potininin (ayakkabısının) burnundaki çividen, saçının en üst teline kadar, yepyeni, dipdiri, yakın maziye doğru hiçbir örnek tanımayan eşsiz bir zerafet, dikkat, heybet, hakimiyet, parıldatıcı bir nesil… dışından güneş gibi aydınlık bu neslin bütün nuru içinden gelecektir. O nurun ismi de olanca asliyet ve safiyetle İslâmdır.”

Çocuklarına en büyük idealin; "en iyi okulları kazanarak, çok para getiren bir meslek sahibi olmak" değil, "AHLAK VE FAZİLET SAHİBİ OLMAK" olduğunu anlatan annelerin, babaların ocağında ve vatanperver öğretmenlerin görev yaptıkları mekteblerde, yeniden Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün ve İstanbul'un muhafızları yetişecek biiznillah!..

Ümitvarız ve gayretkarız;

Fatihleri yetiştiren bu coğrafya, bağrından yine, “tarihi yeniden yapacak kahramanlar” çıkarmaya namzettir!…