Sarı saçlı, mavi gözlü, 1.90'lık Trump, Aralık 2017'de Kudüs'ü Şerif'i, İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ve Amerikan Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağına dair karara imzayı attıktan sonraki gün telefonla bağlandığım canlı tv yayınında, ''Trump'a Teşekkür'' etmiştim! Moderatör arkadaş tabiki şaşırmıştı ve sizin de aklınızdan şu an geçen: ''Nasıl yani? Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu ilan eden ve bunu resmen imza altına alarak tüm dünyaya deklare eden Trump'a teşekkür mü ediyorsunuz?'' diye sormuş, bende; ''Evet! Trump'a teşekkür ediyorum! Teşekkür ediyorum çünkü Trump; gaflet, dalalet ve hıyanet üçgeninin eşit kenarları arasında oradan oraya kayıp giden İslam dünyasını bir gerçekle yüzleştirmiştir. Bir asırdır var olan batının münafık ve iki yüzlü tavrına son vermiştir. Kudüs, bugün atılan imza ile değil, Osmanlı'nın elinden kayıp düştüğü 9 Aralık 1917'den bugüne sömürgeci emperyalistler için zaten hep başkentleriydi! Kağıt üzerinde bir asırdır imza altında değildi de ne oluyordu? Resmen olmasa da fiiliyatta öyle değil miydi? Başkentleri imiş gibi davranmıyorlar mıydı? Trump, artık bunu kağıt üzerinde deklare etmiş ve oynanan tiyatroyu sona erdirmiş, batının iki yüzlü tavrına son vermiş ve Âlem-i İslam'ı gerçeklerle yüzleştirmiştir. Kendisine bu yüzden teşekkür ediyorum'' demiştim.
Evet gerçekle yüzleşmek, bir asırdır o gerçeği büken bizler için acıydı. Biz; ''67 sınırları hayali, iki devletli çözüm hülyaları, daha iyi insani şartlar talepleri, esirlere uluslararası haklardan doğan kriterlerin sağlanması, yeni yerleşim alanların açılmaması, kontrolsüz ve haddinden fazla şiddete dur denmesi'' gibi benzeri bir çok konuda sahnede yerimizi almış ve bu tiyatroyla oyalanmış ve oynatılmıştık.
Trump'ın attığı o imzayla ise; perde kapanmış, ışıklar yanmış ve tiyatro artık bitmişti!
Kudüs'ün kurtuluşunu düşünenler ise; öz benliklerinde oluşacak bir bilinç sıçraması ve aydınlanma sağlayacak olan kollektif eylem birliğini arayıp bulmak için 1 asırdır uzunca bir yol alıp yorulduklarından, heybelerindeki ki balığın; 1917'de, 1948'de, 1967'de, 1983'te, 2001'de, 2006'da, 2017'de suya defaatle atlayıvermiş olmasını gafletlerinden görememiş, en samimi olanlarımız da; ''haklı davanın safında olmanın kendilerine İlahi bir pozitif ayrımcılık sağlayacağı hüsn-ü zannına kapılarak'' her önüne geleni ''Hızır'' sanmış ve o günlerden bugüne (ehl-i hariç) niceleri, bugün yaşanacakların farkına var(a)mamıştı(k).
Gaflet, delalet ve hıyanetin eşit kenarları, bilseydik; Bermuda Şeytan Üçgeninden bile daha ölümcüldü! Hele de uluslararası arenada! Hele de iki yüzlü batıya karşı! Ama Bilemedik!
Şimdi ise sevgili Alem-i İslam, 8 yıl sonra şu cümleleri Trump'ın ağzından: ''Gazzeliler için, bulundukları yerden biraz uzakta güvenli yaşam alanları inşa edeceğiz. Bu arada, buranın (Gazze'nin) sahibi ben olacağım" ve "Gazze’deki tüm rehineler cumartesi günü öğlen 12’ye kadar serbest bırakılmazsa ateşkes iptal olmalı. Her yer gerekiyorsa cehenneme dönsün! Hiçbir şey satın almayacağız. Buraya sahip olacağız, burayı elimizde tutacağız ve burada barış olmasını sağlayacağız" şeklinde duyunca, yıllar öncesinin travması tetikleniverdi.
''Ne oluyor? Yok artık?'' tepkiselliğindeler.
Ben ise kendimi; 2017'de ki imzayla o gün teşekkür ettiğim Trump'a, bugün yukarıda ki bu son açıklamaları ile sadece müslümanlara değil (bu kez) ''Siyonist Yahudilere ve Alem-i İslam'a bakan'' yönleriyle, bir kez daha ''teşekkür ederken'' buluyorum.
Neden mi?
Hazırsanız evvelen ''Yahudilere'' bakan yönüyle başlayalım!
(...)
1095 Kasım ayında Fransa'nın Clermont şehrinden Kudüs'e doğru yola çıkan ''Tanrı'nın Çocukları, İsa'nın Kuzuları'' Latin, Katolik Haçlı Orduları, Ren'den Tuna'ya bölgede yaşayan Yahudilere yönelik bazen ''dost ateşiyle-hataen'' ve bazen kasten irili ufaklı saldırılar yapmışlar, Kudüs'e vardıklarında ise Kudüs'te ki tüm yahudileri ''ibadet şuuruyla'' kılıçtan geçirmişlerdi.
''Tanrı'nın kuzuları'' olan mü'min Hristiyanlar, ''Tanrı'nın oğlunu katleden'' yahudilerden büyük bir intikam almışlardı. Celile Prensi, Haçlı Kontu Tankred, içerisinde oldukları halde havraları ateşe vermekten tutunda, açık denizlerin karanlık sularına gemilerden atılmalarına kadar yahudilere etmediğini bırakmamış, Yahudiler Babil sürgününü ve Buhtunnasır'ın zulümlerini mumla arar olmuşlardı.
Dindarlılığı ile ünlü bir azize olarak kabul edilen, Pagan Roma'dan Hristiyan Roma'ya geçişe imza atan I. Konstantin'in annesi Azize Helana, M.S 320'lerde verdiği emirle İlya'da (Kudüs'te), ''Yahudilere ait hiç bir şeyi görmek istemiyorum'' demiş ve ''Tanrı'nın evladını öldüren katillere'' ağır bedeller ödetmişti! Kutsal mabed alanını mezbeleliğe çevirmekte dahil, kültür, din ve tarihlerine ait ne varsa yaktırıp yıktırmıştı.
Yukarıda yer alan bir kaç küçük tarihi örnek üzerinden günümüz yahudilerine ayna tutarak, düştükleri yanılsamaları hatırlatacak olursak ataları; Haçlı Seferleri esnasında, süresince ve sonrasında payandalık yaptıkları Haçlı tarafından vahşi bir katliama tâbi tutulmuşlar, Haçlı işgalindeki Kudüs günlerce insan eti kokmuştu! Haçlı Seferleri öncesi, ticari ve askeri tüm alanlarda ''kutsal orduya'' zemin ve imkan hazırlayacaklarını, hizmet edeceklerini deklare eden yahudiler, daha sonra başlarına neler geleceğini öngörememişler ve bunu pahalıya ödemişlerdi.
Aynen 76 yıldır yerleştirildikleri Filistin Havzasında, sömürgeci emparyalistlerin paratoneli ve kapıkulları olarak bir çok kirli işi fedakarlıkla yapan günümüz Yahudilerinin bugün düştükleri ve öngöremedikleri ve halen kendilerini bekleyen tehlikenin farkına varamadıkları gibi!
Evanjelistler başta olmak üzere yüce papalık adına şimdiye kadar sundukları nice hizmetleri kutsanan yahudiler, ''Tanrı'nın çocukları'' adına son ve en büyük hizmetlerini gerçekleştiremediler ve ''Tanrı'nın kendisinde tecelli ettiği seçilmiş Trump'', gerekirse günün Tankred'i olarak Kralların Kralı adına kutsal bir görev için hazır!
Gerçek şu ki; gerek Yehovacılar ve gerekse Evanjelistlerin en temel ''inanç'' sistematiği, ''İsa Mesih'in gelmesi için bölgede yahudilerin gücü elde etmesi gerektiği'' tezidir ve bu tez onlar için imanın şartlarındandır!
Buna göre zemin tamam olmuş, zaman yaklaşmıştır.
Haçlı bir kez daha Kudüs'e yürüyecektir!
Ve Yahudilere verilen görevin süresi çoktan dolmuş, son görevlerinde başarısız olarak planlanan zaman içerisinde Gazze'deki görevlerini başaramamışlardır.
Bunun bir sonucu olmalı ve olacaktırda!
Beyaz Saray'daki Evanjelist Vaize Paula White bu bedeli hatırlatırcasına; ''Trump'a Hayır demek! Tanrı'ya hayır demek olur-tıklayınız'' sözleriyle bu duruma direneceklere gerekli mesajı ehline ayân vererek ilan ederken,
Siyonistlerin Gazze'de ki başarısızlıklarını daha göreve gelmeden deklare eden ve Netenyahu'yu uyaran Trump, açıklamalarına kulak kesilmeyen, ateşkese direnen siyonist ekibi, ''İsrail'e diş bileyen Türkiye ve Erdoğan kozu/üzerinden'' uyararak;
"Erdoğan iyi anlaştığım biri. Büyük bir askeri gücü var. Ve bu gücü savaşlarda yıpranmadı. Çok güçlü ve etkili bir ordu kurdu. Bakın bunu Suriye'de gördük -tıklayınız" sözleriyle Bibi'ye''dediğimi yap'' mesajını vermiş, Bibi'nin direnci kırılmayınca, derin Pentagon'dan daha derin bir isim olan ve Kissenger'dan sonra boşalan koltuğun mutlak vekili olarak görülen, Kur'an ilimlerine vakıf, Eski CIA Ortadoğu Masası şefi ve Fetö'yü kuran akıl Graham Füller devreye girmiş ve Netenyahu'ya yönelik en derin ve net mesajı;
''Türkiye ile İsrail arasında yaşanabilecek olası bir savaş felaket olur'' sözleriyle vermiş, bu da yetmezmiş gibi; ''İsrail'le Türkiye arasında 'savaş' mesajları umarım blöftür çünkü aksi bir durum İsrail açısından felaket demektir'' diye eklemişti.
Aba altından ''Türkiye sopasını'' Bibi'ye göstermeye devam eden Füller, ''Netanyahu hükümeti öngörülemez davranıyor, İsrail ordusunun Suriye ve Lübnan'a yönelik ihlallerde bulunması halinde bile Türkiye ile bir çatışma başlayabilir, şu bir gerçek ki Türk ordusu çok ciddî bir güç
-tıklayınız" sözleriyle;
Hermon Dağı eteklerinde, Litani Nehri'nin kıyısında çok yakında İsrail ve Türkiye arasında kılıcın kılıca, çeliğin çeliğe değebileceği bir sıcak teması ima ediyor/haber mi veriyordu?
Siyonistlerin başına, belki Ramazan Ayı'nda belki hemen sonrasında gelebilecek herhangi bir gelişmeden dolayı artık hiç kimse ne Evanjelistleri ve ne de Trump'ı işarette edemeyecekti. Netenyahu daha Beyaz Saray'a gelmeden, kulak çekme sadedinden gerekli uyarıları olasılıklar üzerinden işaret etmiş ve Bibi, direndiği ateşkese tıpış tıpış mecbur kalmıştı.
Evet!
Yalnış okumadınız!
Trump ve Füller, Siyonistleri Türkiye/Erdoğan'la tehtid etmişti!
Yüce Tanrı'nın hizmetindeki Trump, (bir yanda küreselciler, diğer yanda siyonistler olduğu halde-onlara rağmen) ''İsa Mesih'' adına duruma el koymuş ''kurtarıcı'' olarak önce Gazze'de ki ateşkesi sağlamış ve ardından huzuruna çağırdığı hizmetkarları Netenyahu'ya tüm dünyanın gözleri önünde ''ayar'' vererek, ''başaramadın, kenara çekil! Artık süreci bizzat yöneteceğim, Gazze bizimdir'' demiş,
Gazze'yi öncelikle Alem-i İslam'dan ya da Gazzelilerden değil, Netenyahu'dan canlı yayında ''çalmış'' ve bunu yaparken muhatabını krallar gibi ağırlayıp, "Float like a butterfly, sting like a bee-Kelebek gibi uçup arı gibi sokarak'' göstermiştir.
Sandalyesini düzeltmiş, hürmette kusur etmemiş ve bundan böyle olacaklar ve yahudilerin başına gelecekler konusunda tüm şaibeleri üzerinden kaldırmıştır.
İş akabinde öyle bir noktaya taşınmıştır ki Siyonist otoriteler ''Ankara fiili bir tehtid olmaya başladı'' açıklamalarıyla yaklaşan ''tehlikeye'' dikkat çekmek zorunda kalmıştı-tıklayınız
Kaderin bir tezahürü mü bilinmez geçmişte olduğu gibi, hizmet süreleri dolanların fişi (çok yakın bir vakitte) çekilmek üzere olabilir miydi?
(...)
Saniyen, Alem-i İslam'a bakan yönüyle özetleyecek olursak; Gazze üzerinden Trump'ın (Kassamiler hariç) bir ''Alem-i İslam tehtidi'' sorunu yoktur. Gazze üzerinden yaptığı ''Gazze artık bizim'' açıklamalarını üzerine alan ve tepki gösteren müslümanlar ise O'nun umrunda bile değildir.
Çünkü 471 gün boyunca sömürgeci emperyalistlerin desteğiyle enkaza çevrilen Gazze için ''Alem-i İslam'ın'' onuru adına önleyici, caydırıcı ve karşılık verici, siyonist İsrail'in canını yakıcı hiçbir tavır/irade koyamayanların ne söylese ve hatta ne yapsa bir etki oluşturamayacağı ayân olmuştur. Trump, Gazze konusunda Alem-i İslam'ı takmamaktadır!
''Gazze artık bizim'' diyerek, İsrail'e, Arap ve İslam dünyasına hatta batıya çekmedik racon bırakmayıp, ''Mısır ve Ürdün mültecileri almazlarsa yardımları keseceğim. Hadi göreyim! Grönland'a gireceğim, Panama, Kanada benim, göçmenleri kovacağım, Ukrayna'dan yaklaşık 500 milyar dolar değerinde maden istiyorum. Paramızı geri istiyorum.” diyen Trump'a kim ne diyebilecektir?
İşte bu, Alem-i İslam'ın 7 Ekim'de başlayan ve sınıfta kaldığı imtihanın ikinci en büyük aşaması ve en gerçek sınavı ve dahi fırsatı olarak önümüzdedir.
Ayrıştırıcı, atomize ve tahrik edici, ideolojik temeller üzerinden teo politik ve teo stratejik çatışma diliyle Trump, yeni bir sürecin heybesini masaya koyuyor. Halbu ki 2017'de ki o heybe, sonrakilerin ön sunumu idi!
Şimdi Balık heybede uyuyor, vakti geldiğinde denize atlayacak!
Litani Nehri'ne mi?
Hermon Dağı eteklerinde ki Lut Gölü'ne mi, Gazze kıyılarında Akdeniz'e mi atlar göreceğiz!
Mesele şu, o heybeyi kim-ler taşıyacak?
Çağın Musa'sı, Kudüs-ü Şerif'e yürüyecek olan Yuşa'sı kim?
O ''harap edici, mazluma kıyıcı, inşa edici'', gemiyi tarumar ederek ''canları tehlikeye atan, Masum cana kıyan'', Bir lokma ekmeği çok görenlerin diyarında ''harabeleri inşa eden'' Hızır kim?
Ve O yoldaşlar Hızır'la nerede buluşacak?
Hızır kimin sûretinde/siretinde tecelli edecek?
Ve bu ne zaman olacak?
...
‘’Neyse ki yarın var. Umutların en sevdiği gün”
(Hamd eder ve ismiyle başlarım ki O; Son Ahit Kur'an'ı indiren, iki kıblenin, üç mescidin ve Alemlerin Rabb'i Kuddüs olan Allah'tır cc!
Salât ve Selam; iki kıblenin ve üç mescidin İmamı, Son Fıtrat, Nebiyy'unel Mücahid'uş Şehid Muhammed Mustafa'ya...
O'nun kanından, canından ve yolundan gelenlere olsun...
Yüzünüzden tebessüm, dilinizden; mazlumlar için dua, zalimler ve işbirlikçiler için ise; beddua hiç eksik olmasın!
Ma'asselâm...)
Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
Filistin'e girişi yasaklı Kudüs Mihmandarı/Rehberi
insta: @bulentsea
X: @bulentdenizim
www.bulentdeniz.com