B- ÖTEKİLEŞTİRİLECEK ZALİM FERTLER
Bunlar insan haklarına ve özgürlüklerine tecavüz ederek örneğin görevini sömürerek çalan, rüşvet alan, karaborsacılık yapan; gıdaların genleriyle oynayan, atıklar ve ilaçlarlar toprağı zehirleyen; faiz alıp veren, toplumsal imkânlerı yandaşlarına akıtan; içki içip saldıran, aleni olarak zina yapan, eşcinsel ilişkilere giren; söven, döven, işkence yapan, öldüren… kişilerdir. Bunlar zalimlerdir.
Müslüman olsunlar veya olmasınlar bizler için zalim topluluklar gibi bu gibi zalim fertler de ötekidir. Onlar örneklendirilen İfsad fi’l-Erz/Doğal ve sosyal dengeleri bozma nitelikli zulümleri sebebiyle ötekileştirilerek cezalandırılır. (Bakara 204)
Suça bire bir ceza olan Kısas ana ceza yöntemidir. (Bakara 179)
ÖTEKİLERİN SOSYAL HAKLARI KISITLANABİLİR Mİ?
Zalim olmayan kâfirler ile Müslümanlar arasından silaha sarılmaksızın dinden çıkarak kâfir olan mürtedler para, hapis ve ölüm türü ceza verilebilir olma anlamına ötekileştirilemezler.
Mürtedleri dahil bu tür zalim olmayan kâfirlerinin cezası ahirettedir. (Bakara 217; Maide 5)
İçine düşüp saplandıkları batılları propaganda etmedikleri sürece kendilerine ceza nitelikli işlem yapılamaz. Rabbimizin açık buyruğu gereği fertlere ve toplumlara olan inanç ve düşünce karşıtlığımız zulüm sebebi/adaletsizlik nedeni kılınamaz. Görelim:
[ “…Bir kavme olan kininiz sizi hukuki ve sosyal adaletsizliğe götürmesin…”(Maide 8)
“… Din özgürlüğünüzü engelleyerek Sizi Kâbe ziyaretinden alıkoydukları için bir topluma karşı duyduğunuz öfke, sizi asla zulüm ve adaletsizliğe sevk etmesin! “ (Maide 2) ]
ÖTEKİLEŞEN ZALİM FERTLER YÖNETİM HAKLARINI YİTİRİR
Ne var ki mürtedleri dahil Ülke vatandaşı olan kâfirler İslam Toplumu’nda yönetime gelme haklarını yetirirler. Bu da olması gerekendir, Zira İslam toplumu bir inanç toplumudur. Kişiler hak ve doğru olduğuna inanmadıkları hukuki ve ahlakî kuralları işletemezler. Kaldı ki her bir türü ile kâfirlerin, müminleri temsil ve onlar adına hukuken tasarrufta bulunma anlamına velayet hakları yoktur ve bu hak onlara verilemez ve devredilemez. Bu husus özellikle Tevbe 71’de şöylece açıklanır:
“Yalnızca Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin Evliya’sıdır: Yalnızca onlar birbirlerini temsil edebilir ve birbirleri adına hukuken tasarrufta bulunabilirler. Onlar dinin, aklın ve ilmin gereği olan Ma’rûf’u emredip gerçekleştirmeye çalışırlar, İslam’ın, aklın ve ilmin sakındırdığı Münker’den de (güçleri ölçüsünde sözlü ve fiilî olarak) sakındırırlar. Namazı birliktelik içinde kılar ve zekâtı verirler. (Hayatı düzenleyici emirleri ve yasaklarında) Allah’a ve Elçisi Muhammed’e itâat ederler. Onlar Allah’ın kendilerini merhametiyle kuşatacağı insanlardır. Hiç şüphesiz Allah karşı koyulamayacak güç sahibidir ve neylerse güzel eyleyendir”
Müminler, Evliya edinerek velayet haklarını Yahudilere, Hıristiyanlara ve diğer ateist, deist ve mürted kâfirlere veremezler. Vermemeleri Rabbimizin tekrarladığı açık buyruğudur. (Maide 51,57; Tevbe 23)
TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Halkının çoğunluğunun Müslüman ve yönetimlerinin laik olduğu Türkiye gibi ülkelerde de asıl olanın güç ölçüsünde İslami ölçülerin uygulanması olduğu için yasal zorunluluk olmadıkça açık kâfirler Müslümanları yönetir konuma getirilmemelidir. (Teğâbün 16, Yusuf 76)
Ancak küfründe aktif olmayan kâfirlerin ehliyetleri ölçüsünde değerlendirilmelerinde bir sakınca yoktur. Görevlendirilmeleri Rabbimizin buyruğu gereği olarak da görülebilir:
“Allah size, malları / toplumsal yetkileri güvenilir, bilgili ve yetenekli olan ehline vermenizi ve insanlar arasında ehliyetlileri belirleyici hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bakın; Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, bilendir.” (Nisa 58)
LAİKLER ÖTEKİLEŞTİRLEBİLİR Mİ?
Kur’ân’da Şirk, yaratıcı olarak Allah’ın varlığına inanmakla birlikte peygamberlik kurumu ve ahiret hayatını inkâr etmek ve insanlar için yasa koyma hakkını Allah yanı sıra insanlara ve putlaştırılan varlıklara yamamak, güçlü görerek onlardan istemek ve beklemektir. Ve ŞİRK affedilmeyecek zulüm, hatta büyük zulümdür. (Örnek olarak bak. En’âm 91; Tevbe 31; Araf 54; Nahl 9; Nisa 115; Lukman 13)
Akıl ve bilim dışı olup İslam dinini tanımayan laiklik, Kur’ân’ın Şirk tanımı ile de örtüştüğüne göre zulüm ölçüsünden hareketle laik kurumlar ve kişiler hakları kısıtlanacak ötekileştirilebilir mi?
Dışlayan-baskılayan-buyurgan jakoben laiklik bağlısı kurumların ve laik ateist, deist ve İslam’dan sapmış mürtedlerin yönetimden uzak tutulmaları anlamına ötekileştirilebileceğinde bizce şüphe yoktur.
Ne var ki bunun anlamı İslam dışılığa mesela ulusları arası kapitalizmle ortaklaşa yürüyen muhafazakârlığa onay vermek değildir.
Sözü Ku’ân ile bitirelim:
“Peygamber ve Kitap göndererek insanlığı doğru yola iletmek Allah’a düşer. Çünkü mutlak doğruyu bulma konusunda insan aklı yeterli değildir ve bu yüzden, her zaman doğru yoldan sapanlar vardır ve olacaktır. Gerçi Allah dileseydi, sizi tüm yaratılmışlara üstün kılan iradenizi elinizden alır ve hepinizi zorla imana getirerek doğru yola iletebilirdi.” (Nahl 9)
“ …İyice bilin ki yaratma gücü ve yasa koyma hakkı Allah’ındır ve bütün varlıkları yaratıcısı ve yaşatıcısı olan Allah’ın şanı pek yücedir. ” (A’raf 54)