Ömece, Keşik, Öme, Emece ve Mec gibi isimler altında geçmiş dönemlerde daha çok kırsal bölgelerde yaşatılan imece, bitirilmesi gereken, fakat sahibi tarafından becerilemeyen tarla veya ev işlerine komşunun, akrabanın ve bazen de bütün köy ahalisinin kolektif bir şekilde bilâ-bedel (bedelsiz) yardımda bulunmasıdır.

Elbirliği ve sırayla bazı köy hizmetlerinin gerçekleştirilmesi maksadıyla gönüllü katılmaya dayanan karşılıklı yardımlaşma sistemi, bugün şehirleşme ile beraber maalesef unutulmuş durumdadır. Ne var ki bir arada yaşayan mahalle sâkinlerinin bazı ortak işlerinin/acil ihtiyaçlarının birlikte yapılması/giderilmesi geleneği devam etmelidir. Çünkü kolektif bir iş dayanışmasının sosyal faydaları her halükârda yüksektir.

Daha çok kırsal kesimde bu örnek dayanışma biçimi başka durumlar için de yapılmaktadır. Mesela evi yanan yaşlı bir insanın yardımına hemen komşular yetişmiş ve hiçbir mecburiyet olmadığı halde ellerinden geldiği kadar yangının söndürülmesinde yardımcı olmuştur. Demek ki mahalle bazında gayri ihtiyari olarak bir toplumsal dayanışma anlayışı var olduğuna göre geçmişte olduğu gibi bugün de daha organizeli bir imece usulü yeniden ihya edilebilir. Bununla ilgili olarak değişen dünya şartlarına göre çağdaş ihtiyaçları da dikkate alarak, özellikle profesyonel yardım ekiplerinin yetersiz kalması gibi durumlarda oluşturulması gereken modern imece birimleri ile ilgili bazı önerilerde bulunacağım:

Her Mahallede İmece Birliği Oluşturulmalıdır

Mahalle sâkinlerinin yangın, deprem gibi değişik doğal âfet olaylarında kendi kendine müdahale etmesi gerçeğinden yola çıkarak, karşılıklı olarak birbirlerine maddî/bedenî olarak yardımlaşabilmesini sağlayan bir girişim, imece kültürünü yeniden canlandıracaktır. Gerçi Türkiye’de Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra İçişleri Bakanlığı’nın Şubat 2001’de onayladığı Mahalle Âfet Destek Projesi (MADP) kapsamında yerel yönetimlerin desteği ile Valiliklere bağlı İl Sivil Savunma Müdürlüklerinin çatısı altında mahalle Âfet Gönüllüleri ismi altında sivillerden oluşan bir kurtarma ekibi oluşturulmuştur.

Buna göre Türkiye’nin 5 ilin 109 mahallesinde (İstanbul, Kocaeli, Yalova, İzmir, Bursa) 5 binin üzerinde mahalle âfet gönüllüsü bulunmaktadır. Ne var ki deprem bölgesi olduğu halde birçok ilde âfet odaklı imece birlikleri henüz oluşturulmamıştır. Kaldı ki depremin dışında komşuların başına her türlü musibet de her zaman gelebilir.

Her mahallede oluşturulması gereken imece birliklerinin gönüllü üyeleri, profesyonel ekiplere yardımcı ve destekçi olması yönünde eğitilmeli ve gerekli ekipmanla donatılmalıdır. Gönüllü ekiplerin bulunduğu mahallelerde içinde el feneri, toz maskesi, demir kesiciler, kazma, kürek gibi değişik takım ekipmanlarının bulunduğu bir konteyner bulundurulmalıdır. Mahalle imece birim üyelerinin başında imamlar, muhtarlar, öğretmenler, işçiler kısacası her kesimden insanlar olmalı ve aktif üyeler, kendi aralarında cep telefonuyla her zaman acil iletişim kurabilmelidir.

İmece birlikleri, âfet anı ve sonrasına dönük kurtarma, ilk yardım, iyileştirme ve yeniden inşa gibi âfet sonrası hizmetler, kısacası ‘yara sarma’ eylemleriyle sınırlı kalmamalıdır. Bunun yanında bütüncül âfet yönetimi modelinde olduğu gibi muhtemel doğabilecek zararları azaltmayı sağlayacak tedbirlere de başvurabilmelidir. Dolayısıyla imece yönetimi anlayışında âfetten önce belirlenen ve uygulamaya konulan koruyucu politikalar ve eylemler de yer almalıdır.

Bu kapsamda mahalle sâkinlerine, her zaman âfet tehdidi altında olduklarının farkına varmalarını ve tedbir almalarını sağlayan bilgilendirme ve eğitim programları tertiplenmelidir. Böylece vatandaşların psikolojik ve teknik yönden her türlü âfete karşı hazır olma yeteneği geliştirilebilecektir. Bu modele, belki de “imece usulü bütüncül âfet yönetimi” diyebiliriz. Onun için mahallelerde gönüllülerden oluşan örgütlü bir kurtarma ekibinin varlığı önemlidir.

Velhâsıl-ı Kelâm

Bütün illerde ve bütün kentlerin mahallelerinde “Mahalle Âfet Destek Projesi” kapsamında “Mahalle İmece Gönüllüleri” oluşturulmalıdır. Mahalle İmece Gönüllülerinin, âfet ve acil durumlarda etkin müdahale hizmetlerinde bulunabilmesi için, itfaiye, sivil savunma, sağlık ve kolluk kuvvetleri ile sıkı bir işbirliği içinde olması elzemdir. Genelde resmî kurumlar ile sivil inisiyatifler arasındaki karşılıklı iletişim, samimî işbirliği ve neticede güvenin tesis edilmesiyle birlikte ortak idarî girişimler ve yapılanmalara gitmek kolaylaşmaktadır. Bu şekilde halkın/mahalle sâkinlerinin dinamiklerinden yararlanmak suretiyle kaynakların ve tecrübelerin de iyilikte bulunma adına yerinde ve birlikte kullanılması mümkün olacaktır.

Sosyal hayatın bir gereği olarak insanlık/komşuluk adına yapılacak bütün bu faydalı ve profesyonel girişimler ve dayanışma/yardımlaşma örnekleri, ilâhî emir anlayışı doğrultusunda Allah rızasını gözetme niyetiyle de ifa edilmesi halinde imece üyelerinin bütünü tek tek sevap kazanacaktır. Çünkü Kur’ân, Allah için yapılan her türlü iyiliği önemsemekte ve teşvik etmektedir:

“İyilik (Birr) ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah'ın cezası çetindir.” (Mâide: 2).

Şuurlu Müslüman, her iyiliğin bir sadaka olduğunun idrakiyle, muhtaç durumda olan komşularının hemen yardımına koşandır. Örgütlü olarak mesela imece usulü ile yapılan kolektif yardımlaşma biçimleri ise, mahalle sâkinlerine daha büyük faydalar sağlayacağı için, daha hayırlı bir teşebbüstür. Bir araya gelen imece üyeleri de bu anlamda Peygamberimizin (sav) aşağıdaki hadis-i şeriflerinin muhatabı olacaktır:

“(Bir araya gelen) İnsanların (komşuların) en hayırlısı, onlara (mahalle sâkinlerine) en faydalı olandır.” (Feyzü’l-Kadîr, 3/481: 4044).

Bu bağlamda yangın gibi doğal âfetlere karşı sadece uçak ve helikopter gibi araç gereçlerin kullanımının dışında bu gibi olağanüstü felaketlere karşı tedbir mekanizmaları yine imece şuuruyla belirlenmeli ve gönüllüler âfet öncesi ve sonrası için gerekli profesyonel eğitimi almalıdır. Böylece maddî ve manevî zararlara karşı da gerekli önlemler alınmış olmaktadır. Özellikle âfet anlarında imece inancı ile yapılan her türlü toplumsal fedakârlık ve dayanışma örnekleri, millî birliğimizin de diri ve sağlam olduğunun bir göstergesi olacaktır.

Prof. Dr. Ali Seyyar