İsrail  mallarına  yapılan  boykot, üzülerek  ifade edeyim  bir  gerçeği  ortaya çıkardı. Ülkemizde ticaret yapan bazı  firmaların acımasız ve kontrolsüz  kar yaptıkları gerçeği. Bunun üzerine istedikleri zaman ürettikleri ürünlere  belirledikleri  zamları  yaptıkları  gerçeğini  ortaya çıkardı. İnsafsızlığın  bu  kadarı açıkça  şimdi  gözükmektedir. Yani biz, zaman zaman yapılan gereksiz  zamları  yazılarımızda açıklarken, bu durumu  dolaylı olarak ekonomik savaş olarak nitelendiriyor  idik. Bugün bu gerçekler ortaya çıktı. Evet her alanda olduğu gibi, bizimle  ekonomik alanda da dolaylı olarak savaşmaya devam ediyorlar. Sakın bu gerçeği unutmayalım...

Tüketiciler  açısından da  bir  gerçek ortaya çıktı. Örgütlü ve devamlı fahiş fiyat uygulayan firmaların ürünlerine kullanmama, o ürünü almama  girişiminde bulunursanız,  ürünün  fiyatının  doğal olarak ucuzlayacağı  gerçeği. Demek ki, tüketiciler daha net bir şekilde  bilinçlenmiş olurlar  ise, piyasayı resmi makamların haricinde  insanımız da denetleyebilir,  dengeleyebilir. Arz,  talep meselesi... Belki boykot  uyguladığınız  firmalar mallarının alınması için, fiyat indirimine  devam edeceklerdir. Bu olay bize  tüketicilerin örgütlü olarak ve bilinçli bir şekilde hareket ettikleri zaman, piyasada etkin bir güç olacakları  gerçeğini ortaya koydu. Buna  dolaylı olarak piyasayı kontrol etmek de denebilir.

Tam tersine  eskiden yaşadığımız  olaylar bazı gerçekleri bize öğretmişti. Nice  kuyruklarda  alınan  ürünlerin, fiyatlarının daha  sonraları  ucuzladığına  şahit olduk. Öyle  algı operasyonları ile yokluk kargaşası yapılan ürünlerin, hiç de yokluğunun olduğuna  şahit  olmadık. Amma algı operasyonları şirketler adına meyvesini verdi. İnsanlar hem ürünü daha  pahalı aldılar. Hem stokladılar. Böylece  firmalar  daha fazla kar etmiş oldular.

Bir önemli husus da yerli malı  tüketme  alışkanlığını geliştirmemiz  lazım. Bu konuda yıllarca sınıflarda hatta marka isimleri vererek, yerli mallarının tüketilmesine  yönelik  değerlendirmeler yaptığımıza, öğrencilerimiz  şahittir. Bu bilinci oluşturmak  zorundayız. Elden gelen öğün olmaz, derler. Asla dışarıya muhtaç olmamamız gerekir.

Genel  olarak  baktığımız  zaman, bugün Dünya üzerinde yaşayan devletlerin çeşitli nedenlerle, ülke ekonomileri isteyerek veya istemeyerek de olsa, Batılı emperyalist devletlerin kontrolü altındadır. Bundan kurtulmanın tek ve basit cevabı; kendi kaynaklarınla kendine yeterek, dışarıdan borç almadan öz kaynaklarınla idare edebilmektir. Bu anlayışta nesiller yetiştirmektir. Evet, cümle basittir. Olay da izah edildiği gibi, kolay gibi gözükmektedir.

İşin aslı öylemi, bakalım. Devletlerin öz güvenlerinin güçlü olabilmesi için; kendi öz kaynaklarının kendilerine yetmesi, birinci önceliktir. Yer altı veya yer üstü kaynaklarınız güçlü ise; yeteri kadar işletme ve pazarlama açısından kapasiteniz varsa; bu alanlarda kimseye muhtaç değilseniz, bir anlamda kurtuldunuz demektir. Doğal olarak, insanınızın bu olayı anlayarak, çalışma ve gayreti ile size destek vermesi gerekir. Olay bu kadar ile; kalmıyor. Öz kaynaklarınız yeterli olsa bile; Vahşi kapitalizmin körüklediği tüketim çılgınlığı, reklam aracı ile; hiç de ihtiyacınız olmayan şeyleri, ihtiyacınız gibi göstermektedir. Örneğin reklamların birinci hedefi olan çocuklar, bu konuda sizi tüketmeye mecbur tutmaktadırlar. Anne ve Babanın çocuklarına karşı olan hassasiyetini iyi bildikleri için; bu alanda en acımasız biçimde saldırmaktadırlar. Ne kadar mevzi kazanabilirlerse; o kadar onlar için, başarıdır.

İşin başka bir yönü, kültür değerlerimizin işgali, yabancı markaların, piyasayı işgal etmesi ile başlar. Yeme, içme, giyinme, davranma, konuşma gibi kültür alışkanlıkları, zamanla her alanda değerler  yargısı açısından baskı altına  alınmak demektir. Giderek yavaş, yavaş kendi kültür  değerlerinize  yabancı olursunuz. Hatta o, kendi değerlerinizi aşağılamaya, küçük görmeye, başlarsınız. Bu alışkanlıklar toplumun özellikle genç nesli üzerinde yaygınlaşmaya başlayınca, işte o zaman kulaklarınız, karşı tarafın zafer çığlıklarını şimdi duyabilir.  Bakın son günlerde Arap harflerine karşı olan kin hangi boyutlara  gelmiştir. Diğer diller  karşı olan hoşgörüden eser yoktur. Oysa  İngiltere başta olmak üzere, İstanbul şehrini beş seneye yakın işgal etmemiş midir?  13 Kasım 1918'de başlayan işgal, 6 Ekim 1923'te İstanbul'un Kurtuluşu ile sona erdi.  Evet bugün bu işgalcilerin  dillerine saygı üst seviyededir. Bunu nasıl açıklayabiliriz. Bize bu zulmü yaşatan devletlerin kültürü, yaşama biçimi, yeme içme alışkanlığı, giyim tarzı, nerede ise  bizi esir  almış gibi  gözükmektedir. Oysa bize uyarılar yok mu idi.;'' Bir  kavime  benzemeyin...'' Diye.

Devletiniz, kendi öz kaynakları ile kendine yetiyor olsa da bu acımasız reklam araçlı saldırılar sizi zayıf yerinizden yakalayabilir. İşte, bu anda, bankalar devreye girmektedir. Kendi, kendine yetiyorsun amma, olmayan, hesaplamadığın, reklam pazarı karşısında esir düştüğün bazı ihtiyaçların; seni bankanın kucağına düşürmektedir. Banka, demek; Aile ve işletmeci üzerinden, bu ciddi, güçlü savunmayı yıpratmak demektir. Eğer, Devletinin yabancı paraya muhtaç olmadan kendine yeter bir durumu varsa; küçücük kılcal damarlarla, bu güçlü durumu yıpratmaya yönelik hamleler demektir. Doğal olarak, bunun küçük kurbanları aileler veya işletme sahibi insanlardır. Yok eğer, Devletinin her alanda yabancı sermayenin girmesine ihtiyacı varsa; bu saldırının amacı, vücudu besleyen büyük damarlardır. Böylece küçük oluşumlardan başlayarak, tüm vücudu sarabilir. İşte, o zaman, Uluslararası bankaların, banka denetçilerinin kontrolüne girmişsin demektir. Bu banka denetçileri, senin yaptığın her hamle karşısında; sanki seni ciddi bir şekilde denetliyormuş, gibi açıklamalar, değerlendirmeler yaparak; Bir nevi sana gözdağı vermektedir. Dikkat et, gözüm üzerindedir. Mesajını verir.

İşte o zaman, eğer Mali yapın öz kaynaklarına dayanarak çok güçlü ise; o denetleme kurumlarının yapmış olduğu, değerlendirmeler, tehditlerin fazlaca etkisi olmaz. Savrulur geçer. Ancak, çoğu zaman Dünya sermayesi sizin misafiriniz ise; bu sermaye, Dünya bankalarının yapmış olduğu çalışmalarla, ortak projeler yapıyorlarsa; işte o zaman, sizin için, büyük tehlike demektir. Onlar yapacağı uyarı ve ikazlarla; Sermayelerini sizin alanınızdan çektikleri an, büyük, büyük yaralar açacaklardır. Geçmişte bunun örneklerini gördük. Mali yapılanmanız öz kaynaklarınızla beslenen bir çerçevede olsa bile; eğer, tüketim çılgınlığı, israf zirvede ise; bu yapılanma da güçlü bir yapılanma değildir. Dünya ekonomik politikalarının, rüzgarlarından anında etkilenir. Kısacası, geliriniz, giderinizi karşılamıyor, demektir. 

Dünya tüketim devleri; sizi her alanda kuşatmaya devam ediyorlar, demektir. Yeme, içme, giyim, moda, marka ve benzeri silahları ile. Düşünebiliyor musunuz? Bir TV programında; normal geliri olan bir vatandaş yüz adet ayakkabısı olduğunu ve onun için sürekli borçlandığını söyledi. İşte tüketimin çepeçevre kuşatması budur. Siz, Devlet olarak yeteri kadar tedbir almazsanız, Yarın o borçlu insanlarınızın iflası ile; yaşayacağınız sorunlara hazır ol, demektir. Buna bağlı olarak, Yabancı sermayenin giderek esiri olmanız da cabasıdır.

Bu nokta bizde  tüketim çılgınlığının  geldiği nokta gibi  gözükmektedir.  

Son yıllarda Ülkemiz her alanda kendi markalarını üretmeye başladı. Bizler tüketici olarak, onları tercih  etmeliyiz. Bu Milli bir duruş sergilemektir.

Böylece ekonomik alanda ne kadar güçlü olursak, Batılı devletlerin aba altından sopa  göstermesinden çok daha az  etkilenmiş oluruz...

Haydi vatandaşlar bu vesile ile, ürün tercihlerimizde, Milli uyanışa doğru hamleler yapalım. Her adımı hedefe  doğru  yaklaşmak olarak algılamak gerekir. SON ZAMANLARDA  Ülke  dışına  yapılan  ihracatımız  gittikçe  yükselmektedir. Umarım üretmeye, istihdama  yönelik  başarılar  devamlı olur...

NOT;  Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nden "Coca-Cola'ya devlet desteği" haberlerine ilişkin açıklama geldi.

Merkezin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, bazı basın yayın organlarındaki "Coca-Cola'ya devlet desteği" ne ilişkin haberlerin manipülasyon içerdiği belirtildi.

Ağustos ayında 1301 yatırım teşvik belgesi düzenlendiği ifade edilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, "Boykotlar sürerken Coca-Cola'ya devlet desteği" haberlerinde bahsedilen teşvikin, ülkedeki yatırımlara verilen otomatik vergi indirimlerinden ibaret olduğunu ve ağustosta verildiğini duyurdu.Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, "Boykotlar sürerken Coca-Cola'ya devlet desteği" haberlerinde bahsedilen teşvikin, ülkedeki yatırımlara verilen otomatik vergi indirimlerinden ibaret olduğunu ve ağustosta verildiğini duyurdu.