Derler ki; insanlar ikiye ayrılır: Yusuf ve kardeşleri..

Hz. Yakup Aleyhisselam'ın oğulları, onun küçük kardeşleri Hz. Yusuf’u (as) daha çok sevdiğini hissedince, kıskançlık krizine girerler. Gözden düşme korkusuyla Hz. Yusuf Aleyhisselam'a tuzak kurarlar.

Planlarına göre Yusuf ölecek, onlar da babalarının gönül tahtına kurulacaklardır. 

Güzel yüzlü Yusuf'a hased eden öz kardeşleri, ne yapıp edip babalarını ikna ederek, Yusuf’u, koyunları gütmek üzere her gün gittikleri kırlara götürmek için izin alırlar. Ancak niyetleri kesin olarak Yusuf'u öldürmektir. On erkek kardeşin hepsi de, bu cinayeti gerçekleştirmek üzere anlaşmışlardır. 

Yusuf’u öldürüp çöle atıvereceklerdir.. Hiç bir günahı olmayan, sadece kıskandıkları bu güzeller güzeli çocuktan ebediyen kurtulacaklardır..

Meralara varınca o masum ve tatlı çocuğu (kıyamam) darp edip hırpalayarak, ağzını yüzünü kan revan içerisinde bırakırlar.. Sora kardeşlerin en büyüğü bıçağını çeker ve kardeşini öldürmek için üzerine yürür. Ancak onu öldürmeye muvaffak olamaz..

Çünkü;

Büyük kardeş tam bıçağı Yusuf'a çalacağı zaman, kardeşlerden biri elini tutmuş; “vallahi bunu yaparsan biz zulmedenlerden olduğumuz yetmezmiş gibi, sonsuza kadar lanete de müstahak oluruz, bu işten vazgeç!” demiştir.

Daha birkaç dakika öncesine kadar, kardeşinin ölümü üzerinde diğer kardeşleriyle ittifak etmiş genç adam, bir anda sanki gizli bir elin kalbine dokunuşuyla bu kararından vazgeçmiştir..

Neredeyse hepimizin az-çok bildiği üzre, kardeşleri, Hz. Yusuf’u, gömleğini çıkararak bir kuyuya atarlar. Öldüğünü ispatlamak için de, güttükleri koyunlardan birini boğazlayarak, kanına, Hz. Yusuf’un gömleğini sürerler ve o masum çocuğun kanlı gömleğini, babaları Hz. Yakup Aleyhisselam'a götürüp, “kardeşimizi kurt yedi” derler..

Hz. Yakup aleyhisselam, üzerinde tek bir parçalanma işareti görmediği gömleğe bakıp; “vallahi siz, yalanı gerçeğe tercih ediyorsunuz, yalan söylüyorsunuz!” der oğullarına!..

Şol rivayet odur ki, o kara gecenin karanlığının içinde ellerinde meşalelerle, Kenan halkı, Hz. Yusuf’u aramaya koyulurlar.. Çölde, kırda, dağda, bayırda her yerden aynı sesler yankılanır: 

“Yusuuf neredesin, Yuusuuuf..?”

İşte Kenan halkı “neredesin?” diye vaveylaları ile arşı bile titretirken, Hz. Yusuf, duymaz seslerini..

Çünkü… 

Meselenin sırrı, işte tam da bu “çünkü”dedir!

Çünkü, YUSUF OLMANIN KADERİ DE, BEDELİ DE; “kuyuda kalmak”tır!..

. . .

Yusuf, kuyuda çaresizce beklerken bir kervan kuyunun başında konaklar. Hz. Yusuf’u fark edince çıkarırlar. Her şey yoluna girdi derken, köle pazarında Mısır Sultanı’nın hanımı Züleyha’ya satarlar. 

Bu sefer Züleyha’nın imtihanı olacaktır.. 

Kardeşleri onu babasından kıskanarak kendi kuyularına düşmüşler, ardından Hz. Yusuf’u kuyuya atmışlardır. Şimdiyse Züleyha kıskanmış, benden başkasının olmasın, deyip Hz. Yusuf’un kuyusuna düşmüştür. 

Ne zordur Hz. Yusuf olmak; Hz. Yakup sever, kuyuya düşer, Züleyha sever zindana düşer..

Bir gün Hz. Yusuf’tan hevesini almaya kalkar. Ya Züleyha’nın çağrısına uyup kuyusuna düşecek veya Züleyha’nın çağrısından daha hayırlıdır, deyip zindana girecektir. 

Hz. Yusuf, Sultanlığa ve Züleyha’ya değil kuyuya ve zindana talip olur.. 

Kaçmaya çalışırken Züleyha gömleğini yırtar. O ara Züleyha’nın kocası içeri girer. Züleyha telâşlanır. Hz. Yusuf’un kardeşlerinin yaptığını yapar, iftira atar. “Benden hevesini almaya kalktı.” 

Hz. Yakup biliyordur ki, Hz. Yusuf ölmemiştir.. Sultan biliyordur ki, suç Züleyha’dadır..

Olay kısa süre içinde duyulur. İtibarını kurtarmak için yollar arar. Hz. Yusuf’u zindana attırsa adil olmadığı düşünülecek, ülkeyi yönetmesi zorlaşacaktır. Bundan dolayı sözde hukuku işletmek için hükmü şimdiden belli mahkemeyi kurar. Dün “senin için ölürüm” dediği Hz. Yusuf’u idam sehpasına koyar, Hz. Yusuf’a iftira atar. 

Herkes biliyordur ki Hz. Yusuf tertemizdir!.. Fakat kendini savunacak durumda değildir.. 

Hâkimlerden birisi insaflı çıkar. Hz. Yusuf’un gömleğini inceler. Gömlek olayı aydınlatacaktır. Önden yırtılmışsa Hz. Yusuf, arkadansa Züleyha suçludur. 

Bakarlar ki; gömlek arkadan yırtılmıştır!

. . .

Yusuf, zindana taliptir, saltanata değil!..

Sultanlığın yolu, kuyudan geçer!..

Kuyu, zindan olmaz, Yusuf olmak dileyene!..

Çünküü…

. . .

Ne demiştik;

Meselenin sırrı, işte bu “çünkü”dedir!

Çünkü, YUSUF OLMANIN KADERİ DE, BEDELİ DE; uğradığı iftiraya sabredip “zindanda kalmak”tır!..

Yusuf, Yusuf olmaklığını kuyuda ve zindanda kalmasına borçludur!

Kuyuda ve zindanda kalmayi göze alan, muhakkak sultan olacaktır!..