Âdet Dönemlerinde Kadınların Özel Sorumluluğu

Âdet halinde cinsel temasda bulunmak haramdır.

Pek tabiîdir ki erkek karısının âdetinin başlayıp başlamadığını bilemez. Ay halinin başladığını kadının açıklaması lâzımdır. Eğer açıklamaz da cinsel temasda bulunulursa, bunun günahı yalnızca kadının olur.

Kadın ay halinin başladığını bildirmemekle günaha girebileceği gibi, bittiği halde bitmediği veya bitmediği halde bittiği izlenimini vermekle de günaha girebilir.

Hele hele ay hali başlamadığı halde başladı diyerek kocasını aldatan kadın, pek büyük bir günah işlemiş; ilâhî la’net gölgesi altına girmiş olur.

Allah’ın Resûlü “Allah, müfessile kadına la’net etsin; onu rahmetinden uzak düşürsün,” buyurdu ve müfessile’yi şöyle tanıttı:

‐ Müfessile; kocası kendisini arzuladığı zaman; âdet görmeye başlamadığı halde, ‐âdet görüyorum‐ diyerek kocasını aldatan kadındır.”[1]

Cinsel İlişki Ne Zaman Helâl Olur

Her kadının ay hali kendisine özeldir. Bazılarının ay hali altı, bazılarının yedi veya sekiz gün sürebilmektedir.

Allah’ın Resûlü’nün bir hadîsine ve bu hadîs üzerindeki yorumlara göre ay hali on gün on gece sürebilir.

Kendisine has sürede kanı kesilirse, kadının ay hali bitmiş olur. İslâm bilginlerinin bir kısmını oluşturan Hanefî Mezhebi müctehidlerine göre on gün sürdüğü halde kan kesilmezse ay hali hükmen bitmiş sayılır.

Fiilen veya hükmen bitmesi halinde eşler hemen cinsel ilişkide bulunabilir mi?

Ay hali temasını yasaklayan âyetin lafızlarını ve ilgili hadîsleri farklı şekilde yorumlayan bilginler, şu görüşleri ileri sürüyorlar:

Ay hali biten kadının kocasına helâl olması, bir diğer anlatımla onunla ilişkiye girebilmesi için;

a‐ Yıkanması/boy abdesti alması gerekir.[2]

b‐ Boy abdesti almaksızın sadece cinsel organını yıkaması ve yalnızca abdest alması yeterlidir.

c‐ Yıkanması gerekmez. Ancak a’zamî süre olan on günden önce bitmişse, bitiminden itibaren öğle ile ikindi arası gibi bir namaz vakti beklenilmesi gerekir.

Üç şekil de geçerli olduğuna göre, eşler durumlarına uygun olanı seçerler. Ancak ilk görüş, Kur’ân’ın lafzına uygun olması ve cinsel tatmine ortam hazırlaması bakımından tercîh edilebilir…

Âdet Hali İle İlgili Bazı Bilgiler

Âdet hali Allah’ın kadınlar için takdir buyurduğu bir haldir. Dînî sorumluluklar bakımından özellik arzeden tabiî bir durumdur.

Kur’ân ve Sünnet’in açıklamalarına göre âdetli kadın eşi ile sevişebilirse de ilişkiye giremez. Cinsel ilişki haramdır. Kur’ân hükmü olarak yıkanmadıkça namaz kılmaz, kılamadığı namazlarını da kaza etmez.1 Oruç için yıkanma gerekli kılınmadığından Ramazan orucunu tutabilir. Bir tür hasta olduğu için tutmayarak erteleyebileceği oruçları, güne gün kaza eder. Özellikle Mekke’den ayrılma zorunluluğu gibi durumlarda Kâbe’yi tavaf edebilir.

Âdetli kadın Kur’ân okuyabilir ve camilere de girebilir. Çünkü Kur’ân okumayı ve camiye girmeyi yasaklayıcı hadîsler, Peygamberimize aidiyeti ve anlamı üzerinde görüş birliğine varılamamış zayıf hadîslerdir.[3] Bunlar haramlığa delil kılınamaz. Doğruları en iyi bilen Allah’tır.

Âdet halinde iken sevişmeden veya rüyalanmadan ötürü cünüb olan kadın yıkanır. İlişkiden sonra fakat yıkanmadan önce âdet gören kadın da yıkanır.[4]

Âdet gören veya lohusa olan kadın, Allah’ı zikredebilir, duâ da edebilir. Kadınların bu özel durumlarında namaz vakitlerinde belirli dakikalarını zikre ve duâya ayırmaları İslâm bilginlerince güzel bulunmuştur.

Âdet hali, pislik hali değil, Allah’ın düzenlediği, bitimi yıkanmayı gerektiren tabîi bir haldir. Bu sebeple âdet halini mâzeretli durum olarak vasfetmeli, asla pislikle nitelememelidir.

İradeye dayalı olarak yapılan cinsî münâsebetin oluşturduğu cünüblük halinin kirlilikle‐pislikle ifadelendirilmesini onaylamayan

Allah’ın Resûlü’nün, irade dışında oluşan âdet halinin kirliliklepislikle tavsif edilmesini red buyuracağı açıktır. Aşağıda sunacağımız hadîs, bu gerçeği açıklamaktadır.

Hz. Âişe (r. anha) anlatıyor: Yalnızca hac yapmayı amaçlayarak (Medine’den) yola koyulduk. Mekke yakınındaki Serif mıntıkasına gelmiştik ki âdet görmeye başladım.[5] Hac görevlerimi yapamayacağım düşüncesiyle ağlıyorken Allah’ın Resûlü yanıma geldi ve bana sordu:‐ Nen var senin, yoksa âdet mi gördün de ağlıyorsun? Ben “evet” cevabını verince şöyle buyurdu:

Âdet görme, Allah’ın Adem oğlunun kızları için koyduğu bedenî bir yasadır. Bu sebeple ağlamana gerek yok. Kâbe’yi tavaf etmeyi ertele, ama bunun dışında hacıların yaptığı hac görevlerini sen de yap.15

Yukarıda âdet halinin devamı süresince yapılamayacak olanlara değindik. Yapılabilir olanlara işaret ettik. Şimdi de âdet hali bitiminde yapılması gereken görevi açıklayalım.

Âdet hali bitiminde güsül/boy abdesti alma

Ay halinin/âdet halinin bitiminde vücûdu baştan aşağı yıkayarak boy abdesti alınması, Rabbimizin ve Peygamberimizin buyruğudur.

Bu sebeple farz bir görevdir.[6 Âdet hali bitiminde yıkanıp boy abdesti alması gereken kadın gibi, âdet halinde iken sevişip boşalmadan veya rüyalanmadan ötürü cünüb olan kadın da yıkanır. İlişkiden sonra fakat yıkanmadan önce âdet gören kadın da yıkanır.[7]

Nifas (Lohusalık) Halinde Cinsî Münâsebette Bulunmak da Haramdır

Nifas (lohusalık) doğumla birlikte gelen kanla başlayan özel bir haldir.

Bakara sûresinin 222. âyetindeki “el‐Mehîz” kelimesi, üreme organı ve bu organdan gelen kan mânasına geldiği için, bu âyet ay hali yanı sıra lohusalık halini de içine almaktadır. Bu sebeble olacak İslâm bilginleri, yukarıda âdet hali ile ilgili olarak açıkladığımız bilgileri ve hükümleri aynen lohusalık için de geçerli kabul etmektedirler.

Daha açık bir anlatımla âdetliye haram kılınanlar lohusaya da haram kılınmaktadır. Âdetliden düşen görevler, lohusadan da düşmektedir.

Ana konumuz olan cinsellik yönünden bir özet çıkaracak olursak şöyle diyebiliriz:

Lohusalık halinde cinsel ilişki haram, sevişmek helâldir. Kadının göğüslerinden kocasının ağzına yutulacak şekilde süt girmesinin dînî bir sakıncası yoktur.[8]

İlgili genel nitelikli ölçüleri yorumlayan Hanefî mezhebi müctehidlerine göre lohusalığın en uzun süresi kırk gündür. Âdet halinde olduğu gibi, en azı şeklinde bir sınırlama da yoktur.

Meselâ, sezeryanla doğumlarda cinsel organlardan kan gelmemesi halinde kadın lohusalık hükümlerine tâbi olmaz.

Anlaşılacağı üzere âdet hali gibi lohusalık hali de cinsel organdan gelen kanla ilgili bir haldir.

Lohusa kadının kanı, kırkıncı günün sonunda kesilmezse, Hanefî müctehidlere göre kadın yıkanır, namaza başlar, cinsî münâsebette bulunabilir. Çünkü lohusadan kırkıncı günden sonra gelen kan lohusalık kanı değil, hastalık kanı (istihâze)dır.

Ne var ki bazı İslâm bilginleri, lohusalık kanının altmış güne kadar devam edebileceği görüşündedirler. Onlara göre kan kesilmedikçe, altmış gün dolmadan cinsî münâsebette bulunmak ve namaz kılmak haramdır.

İstihâze

Kadından âdet ve lohusalık hali dışında gelen bir çeşit kan daha vardır ki buna istihâze denir; hastalık kanı olarak yorumlanır.

Bir misâl:

Hanefî mezhebi müctehidlerine göre âdet halinde üç günden az ve on günden fazla, lohusalık durumunda ise kırk günden fazla olarak gelen kan istihâze’dir.

İstihâze kanı namaza, oruca ve tıbbî bir mahzûru yoksa cinsî münâsebete engel değildir.

Âdet Hali Temasının Haramlığına İnanmayan Kâfir Olur

Her bir mü’min; Allah’ın ve Peygamberi’nin bütün emirleri ve yasaklarının doğru olduğuna ve uygulanması gerektiğine inanmak mecbûriyetindedir. Bu sebeble âdet halinde cinsî temasda bulunmanın harâmlığına ve Eza niteliğine inanmayan kişi kâfir olur. Kâfir ise ebedî olarak Cehennem’liktir.

Hayat nizamı olması için İslâm Dîni’nin kemâle erdirilmiş son şeklini Peygamberi Hz. Muhammed aracılığı ile gönderen, insanın yaratıcısı olan Allah’tır. Allah ise maziyi, halî ve geleceği bilen, hikmetli ve merhametli Rab’dır.

Bu sebeble insana yönelik ilâhî yasalarda insanla çatışan ve ilmî verilerle çelişen bir durumun olması mümkün değildir.

Bilfarz bir Kur’ân yasağı ile veya Allah’ın Resûlü tarafından konulduğu kesinlik arzeden bir sünnet yasağı ile kesin olduğu ileri sürülen bir ilmî veri arasında çelişki olsa, mü’min Kur’ân ve Sünneti esas alacaktır. Çünkü Allah ve O’ndan vahiy alan Hz. Muhammed yanılmaz. Ama insan veya insanlar yanılabilir. Ya da mevcut gözlem âletleri araştırıcıları yanıltmış olabilir.

Bu itibarla mü’min İslâm’ı ilme onaylatmak zarûretini duymamalı, bilakis ilmî verilerin sonuçlarını Kur’ân ve Sünnet’le kontrol etmelidir.

İslâm’ın inanç nizamının gereği budur.

Mü’min bu inançla ilgili ölçüyü her zaman ve her yerde ve de her meselede kullanabileceği gibi, âdet hali cinsel teması meselesinde de kullanabilir. Kullanmalıdır da.


DİP NOTLAR

[1] M. Zevâid 4/296, el‐Metâlibü’l‐Âliyetü Hn. 1559

[2] Darîmî Salât 108.

[3] Nasbu’r‐Râye,1/193‐5; Ebu Davud Tahâre 93; İbn Mâce Hn.645.

[4] Darîmî Salât ve’t‐Tahâre 99. Hz.Peygamberin eşleriniin ancak dînî hükümleri öğretmek amacıyla mahrem hayatlarından söz ettiklrinin bi r örneğini de bu hadist görüyoruz.

[5] Hz.Peygamberin eşlerinin ancak dînî hükümleri öğretmek amacıyla mahrem hayatlarından söz ettiklerinin bir örneğini de bu hadiste görüyoruz.Genelde hiçbir kadın gerek olmadıkça âdet halinden söz etmez, etmemelidir de. Hz.Âişe validemiz, ihrama girdikten sonra âdet gören kadının hac görevlerini nasıl yapacağını Allah’ın Resûlü’nün sünnetiyle örneklendirerek öğretebilmesi için yaşadığı olayı olduğu gibi açıklamıştır. 15 Buharî,Hayz 1.

[6] Kurân’nın Mâide sûresinin 6. âyetinde cünüplükten ötürü boy abdesti alınması için kullanılan “Tetahhür” “fiili, âdet halini konu alan Bakara sûresinin yukarıda anlamı sunulan 222. âyetinde de kullanılmaktadır. Âyette, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın, denildikten sonra, Tetahhur ettikleri zaman “Allah’ın emrettiği üreme organından onlarla ilşikiye girebilirsiniz”, buyrulması, “Tetahhür” ün boy abdesti anlamına geldiğini ve âdetin bitiminde yıkanılması gerektiğini açıklamaktadır. Nitekim Peygamberimiz de, âdet kanı kesildiğinde “boy adestı alınmasını” emretmiştir.

[7] Ebu Davud Tahâret 119, Menasik 9. Ayrıca bak. T.D.V. İslâm Ans. 33/79 (Nifas Maddesi)

[8] Kur’ân çocuğun emme süresinin iki yıl olabilirliğine işaret etmektedir. (Bakara 233, Lukman 14) İki yaşını aşmış çocuğun süt emmesiyle süt akrabalığı oluşmayacağı görüşü Kur’ân’la örtüşmektedir.