TANIMAM BİLMEM
Sakın ha yanlış anlaşılmasın, Ahmet Özer’i tanımam, bilmem, kendisiyle her hangi bir yerde karşılaşmadım. İlim adamı imiş ama  her hangi bir kitabı ve makalesini  okumadım. Ana dillerimiz gibi inançlarımız da farklı mıdır bilmiyorum. Ama  insan olarak yaratılmış olmamız sebebiyle aramızda  fıtrat kardeşliği olduğu açık ve kesin.

Ahmet Özer suçsuzdur diye bir iddiam ve yargım da yok. Benim meselem dinimdir ve milletimdir.

MAZLUMU SAVUNDUM AMA EKSİKLERİMİZ DE OLDU
Fetö ile ilişkilendirilerek içeri alınıp hapsedilen ve tutukluluğu sürdürülen Ali Bulaç ile Prof. Dr. Sait Çelik’i  Allah için savunucu yazılar yazdım. Üniversiteden ihraç edilen Por. Dr. Ali Seyyar’ı sahiplendim. Çünkü ben Müslümanım; aşırılığı sevmem, zulme ve zalime isyanım vardır. Bu sebeple Ahmet Özer’in mevcut koşullarda tutuklanmasını da kabul edemiyorum.

Kabul edemeyişimin sebebini bir önceki günkü yazımızda açıkladım.

SEÇİME KATILIMINI NİÇİN ONAYLADIK
Özetlersek, seçime katılmasını kanunen onayladığınız ve kazanması akabinde de mazbatasını vererek göreve başlattığınız kişiyi,  seçim sonrasında değil de öncesinde işlediğini ileri sürdüğünüz suçlarla görevinden alarak tutuklayamazsınız.  Kişi gerçekten suçlu da olmuş olabilir ama yapılan bu uygulama kanuni olabilir ama hukukî değildir.

Ülkemizin fikir hayatını çürüten müstebid Kamâlist laik düzeni sevmedim. CHP’sinin İslam karşıtı seküler kapitalist politikalarını hiç mi hiç onaylamadım.

Ama ana doğrultum budur diye zulmü de tasdik edip onaylayacak değilim.

SıRA BİZE DE GELİR
Son dönemlerde pek duymaz olduğum İslami olarak da niteleyebileceğimiz bir  deyişimiz vardı; SUSMA SIRA SANA GELECEK.

İdeolojik körlük içinde hep yandaşlık yaptık ama hata ettik. Devletimiz ve milletimize de zarar verdik. Yazık; denediklerimizi deneyerek de hatalarımızı ısrar ediyor ve sürdürüyoruz.

Ali Rıza Demircan olarak Laikliği ihlalden ve 5816 ya muhalefetten 9 defa DEVLET GÜVENLİK  ve de AĞIR ve ASLİYE CEZA mahkemelerinde yargılandım. Uzak ve çok yakın geçmişte Atatürkçü Diyanet İşleri Başkanı’nın, Simav  savcısının  ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin  zalimane ihbarları ile iftiralara uğratıldım. Kitaplarım toplatıldı.

Ne bizim mahallede ve ne de Atatürkçü laiklerin ve solun yönettiği karşı mahallede lehimize bir tek söz yükselmedi. Bu günlerde bizim gibileri  Tağut  gören ve aslında  Tağut’un ta kendisi olan  Soner Yalçın gibi  sözüm ona özgürlükçülerden! de hiç mi hiç ses çıkmadı.

Yani biz sustukça sağcılara da,  solculara da, ırkını sevenlere ve İslam’ın bağlılarına da sıra geldi. Kurucu felsefesi Batıcı ve  zalim olan Müstebit seküler, baskıcı ve ötekileştirici laik düzen hepimiz ezip geçti.

AKLIMIZI KİRAYA VERMEZ OLUNCA
Şimdilerde aklımız kiraya vermez olunca ve görevimizin yalnızca ve sadece tebliğ  olup hiç kimsen inkârı ve isyanından sorumlu olmadığımız kavrayınca zulme razı olmaz olduk.

Kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun zulüm  zulümdür. Allah zulmü ve zalimleri sevmez. Cennet imanlı adaletlilerin yurdudur. Cehennem de zalimlerin mekânıdır.

Yapacağımız bellidir. Okuyalım:

“Ey iman edenler! Kim olursa olsun zulüm ve haksızlık yapan kimselere asla güvenip bel bağlamayın! Onlara, duygu ve düşünce plânında kesinlikle meyletmeyin, yoksa cehennem ateşi size de dokunur! Çünkü onlara ilgi duymak ve sevgi beslemek, yaptıkları kötülükleri onaylamak anlamına gelir. Unutmayın ki, sizin Allah’tan başka hiçbir yardımcınız, hiçbir dostunuz yoktur. Öyleyse kendinize başka bir dost aramayın, aksi hâlde ilâhî yardımdan yoksun kalırsınız!”

Bizden hiç kimse zulmü alkışlamamızı, zalimi sevmemizi ve gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmemizi beklemesin.