Dönemin İzmit Valisi Eşref Bey’in de yakını olan Nebile (1910–1943), Atatürk’ün altı manevî kızından biri olarak bilinmektedir. Rukiye, Zehra, Ülkü, Afet İnan ve Sabiha Gökçen de diğer manevî kızlarıdır. Atatürk’ün vasiyetnamesinde de adı geçen Nebile hakkında fazla bilgi bulmak her nedense pek mümkün değildir. Doğum ve ölüm tarihi bile tam olarak bilinmemektedir. Şemsi Belli ve Altan Deliorman’a göre, orta boylu, mavi gözlü, beyaz tenli güzel bir kız olan Nebile, Atatürk’ü tanıdığı yıllarda 17 yaşlarında idi.

Resmî kaynaklar, Temmuz 1927'de İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'ndan üç kız öğrencinin Dolmabahçe Sarayı'na getirildiği ve bunlardan da Nebile’nin Atatürk'ün manevi kızı olarak Saray’da kaldığı şeklinde bilgi vermektedir. Atatürk, Nebile’yi evlat edindikten sonra belirli bir süre Arnavutköy Amerikan Koleji’nde okutturmuştur.

Nebile hanım

Nebile’nin Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk ile nasıl tanıştığı hususunda birbirleriyle çelişkili değişik rivayetler vardır.

Meselâ, gazeteci-yazar Emin Çölaşan, Atatürk’e çok yakın olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun eşi Leman Karaosmanoğlu ile 1985 yılında Hürriyet Gazetesinde yaptığı bir söyleşide, Nebile’nin Dolmabahçe Sarayına gelişi farklı bir şekilde dile getirilmektedir. Aşağıdaki röportajdan da anlaşılacağı üzere, genç Nebile’nin Latife Hanımdan yeni boşanmış olan Atatürk’e farklı duygular beslediği de anlaşılmaktadır.

“Efendim Nebile Hanım olayı nedir ?”

“Nebile, çok iyi bir ailenin çocuğu. Ama deli bir çocuk. Bu Nebile, Atatürk’ü çok merak ediyor ve evinden kaçıp Dolmabahçe Sarayı’na giriyor gizlice… Yakalıyorlar, ama kovmasınlar diye yalvarıyor. Neyse, hizmetçi olarak alıkoyuyorlar orada bunu. Bir gün üst kata, Atatürk’ün yanına çıkıveriyor ve diyor ki, ‘Paşam, ben alt katın hizmetçisiyim..’. Bu sırada da ailesi fellik fellik kızı arıyor. Ve böylece Paşa Hazretleri’nin yanında, orada kalıyor Nebile.”

Nebile hanım

“Atatürk’e âşık mı oluyor ?”

O, büsbütün farklı. Fakat sonra bu kız tehlikeli oldu. Bakınız onu anlatayım size. Atatürk, bir akşam Dolmabahçe’de bir davet verdi. Çok kalabalık bir sofra. Gece yarısından sonra bir ara bu Nebile bana dedi ki: ‘Paşam’a sürprizim var…’ Bir ara müzik çalarken, kırmızı şalvar, kırmızı cepken ve hilali gömlekle çıktı ortaya ve şimdiki assolistlerin yaptığı gibi başladı şarkı söylemeye. Yakup da boş bulunup, ‘Ah canım, ne kadar da güzel’ dedi. Atatürk, Yakup’a şöyle bir dönüp baktı.”

Nebile Evlendiriliyor

Leman Karaosmanoğlu, Nebile’nin evlendirilmesi ile ilgili şu bilgileri verir:

“Ondan sonra duydum ki, Nebile’yi bir hariciye ile evlendirecekler. Ama kızcağız beni her gördüğünde ağladı ve ‘Paşam beni göndermesin, ben onunla kalmak istiyorum’ dedi. Sonra işte, meşhur düğünleri yapıldı. Atatürk ve İnönü’de düğüne katıldılar. Bu yavrucuk sonra kocasından ayrıldı. Gözleri kör olarak Heybeliada’da bir sanatoryumda ölmüş.”

Öyle anlaşılıyor ki Nebile’nin, Atatürk’e karşı gizli duyguları alenî olmaya başlayınca herhalde istemediği hâlde Çankaya’da Viyana Büyükelçiliği Baş Kâtibi, Tahsin (veya Raşit) Bey isminde birisiyle nikâhlandırılır. Düğün, 17 Ocak 1929'da Ankara Palas'ta, Atatürk ve diğer davetlilerin katılmasıyla yapılır.

Nebile, evliliğine rağmen içindeki duyguları bir türlü atamaz ve dolayısıyla eşi ile mutlu olamaz. Evliliği ancak iki yıl devam eder. Daha sonra İzmit SEKA Kâğıt Fabrikasında görevli Sabahattin İrdelp isminde bir mühendis ile evlenir. Sabahaddin İrdelp, Atatürk’ün özel doktoru Ömer İrdelp’in yeğeniydi. İkinci evliliğinden de çocuğu olmayan Nebile Hanım, çok geçmez bu evliliği de bitirir.

Nebile Hanım, çok sevdiği Mustafa Kemal Paşa ile beraber olmak ve onun gönlünü kazanmak için, yeniden teşebbüse girer ve onunla beraber olmayı başarır. Nitekim Atatürk, Nebile Hanımı teselli etmek istercesine onu yurt seyahatlerine de alır. Örneğin, Ege Vapuru ile İzmir’e giderler ve oradan da 16 Şubat 1935'te Antalya’ya hareket ederler.

Atatürk’ün Vasiyetnamesinde İsmi Geçen Kadın

1938 yılına gelindiğinde Atatürk’ün yakalandığı siroz hastalığı ilerler. Sık sık acılar çeken Atatürk, yakında öleceğini anlar ve 6 Ekim 1938 'de Noter'in Dolmabahçe Sarayı’na getirilmesini ister. Noterin gelmesiyle birlikte Atatürk, "Bu benim vasiyetnamemdir. İcap ettiği zaman muamelesini yaparsınız..." diyerek zarfı notere verir.

Vasiyetnamenin ikinci maddesine aynen şu ifadeler yer alır:

“Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye (Atatürk’ün kız kardeşi) ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir”.

Atatürk’ün Ölümü ve Nebile’nin Gözlerini Kaybetmesi

Atatürk’ün ölümü haberi üzerine Nebile Hanım ciddî bir şekilde hastalanır, kısmî felç geçirir. Heybeliada Sanatoryuma alınan Nebile, yakalandığı hastalıktan kurtulamadığı gibi görme yeteneğini de kaybeder. Atlan Deliorman, hasta yatağındaki Nebile Hanıma şu sorular yöneltir:

“Ne zamandan beri hastasınız Nebile Hanım ?”

“Atatürk, merhum olduğundan beri. Sarayda o acı haberi aldığım dakikada sol koluma bir uyuşukluk geldi. Amma nasıl bir uyuşukluk. Size şimdi anlatamam ki… kolum sanki yerinden kopmuş. Derken sırtımda, işte şu hizada (ciğerlerini işaret ediyordu) bir ağrı peyda oldu. Biraz sonra kendimi kaybetmişim. Hekimler zatüre teşhisi koydular.”

Atatürk’ün ölümü ile başlayan amansız hastalıkları, gözlerinin nurunu alır ve ömrünü bir sanatoryumda yalnız başına tamamlamak durumunda kalır.

Nebile’nin Ölüm Tarihini ve Nerede Gömüldüğünü Kim Biliyor?

Nebile Hanım’ın ne zaman öldüğü, cenaze merasiminin nerede yapıldığı ve nereye gömüldüğü hakkında, Heybeliada Sanatoryumunda ve Büyükada Nüfus Dairesinde 2004 yılında yapmış olduğum iki günlük özel araştırmalarıma rağmen somut bilgilere kavuşamamıştım.

Gizemli bir hayatın sonunda Atatürk ile ilgili meçhul hatıralarıyla ve sırlarıyla aramızdan sessizce kaybolduğunu düşündüğüm Nebile Hanım’ın ölüm tarihi de tam belli değil. M. Orhan Bayrak’ın “Atatürk ve Atatürk” kitabına göre ölüm tarihi 1943’tür. Peki, öyle kabul edelim. Bu sefer de başka bir kaynak, Nebile Hanım’ın Heybeliada Sanatoryumda değil de İstanbul Fransız La Paix Hastahanesi'nde hayatını kaybettiğini iddia ediyor (https://www.habervakti.com/nebile-irdelp-biyografi,1746.html). Hangisi doğru?

Peki, şimdi başta Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın yetkilileri olmak üzere bütün uzman Atatürkçülere çok basit bir iki soru soruyorum:

1- Nebile Hanım, ikinci evliliğini de bitirdikten sonra hangi soy isimle hangi yılda nerede vefat etmiştir?

2- Nebile Hanımın mezarlığı nerededir?

Atatürk’ün manevi kızı olan Nebile Hanım ile ilgili bu iki soruya dahî cevap verilemeyecekse o zaman Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığının ne işe yaradığını doğrusunu merak ediyorum.