İLGİNÇ VE ÖNEMLİ SORULAR
Öteden beri sorulara cevap veririm. “Eşimle iş yerimde ilişkiye girebilir miyim?” şeklinde ilginç sorular geldiği gibi “İslam’ın yasakladığı ama Laik devletin meşru gördüğü faiz ve kumar türü işler caiz/helâl olabilir mi ?” şeklinde önemlice sorular da gelir.
Yukarıda başlığa aldığımız soru da önemli gördüğümüz sorulardan…
Soru güncel ve hayatî. Konunun önemi dolayısıyla bazı temel bilgiler verme gereğini duyuyoruz.
Cehalet sonucu olmayıp bilgi ve bilince dayalı olarak söylenen bazı sözler mümin insanları kâfirliğe götürür. Bu açık bir gerçektir.
Mümin iken Kâfir olan (Mürted) kişi ise İslam toplumunun güvenilir bir üyesi olma vasfını ve haklarını yitirir. Mesela o kişi artık İslam Toplumu yönetimine seçilemez. Müslüman erkekler ve kadınlarla evlenemez. İman kardeşliği ayrıcalığını kaybeder. Tövbe edip dönüş yapmadan ölürse Cehennemlik olur.
KUR’ÂN’DA KELİMETÜ’L-KÜFR
İslam Dini’nin omurgasını oluşturan Yüce Kitabımız Kurân-i Kerîm’de Kelimetü’l-Küfr ifadesiyle (et-Tevbe 9/74) yer alan bu konu, İslam literatüründe Elfaz-ı Küfr /kâfirliğe götürücü sözler başlığı altında incelenir.
KUR’ÂN’DAN ÖRNEKLER
İslam bilginleri Kur’an’da yer alan kâfirliğe götürücü sözleri, kâfirlerce söylendiği Kurân’da nakledilen şu ifadelerle açıklamaktadırlar:
“ Allah Meryem oğlu Mesîh’tir.”
“ Muhammed Peygamber değil tam bir sihirbazdır ve de yalancıdır.”
“Hayat ancak bu dünya hayatıdır, ölürüz ve yaşarız, bizi ancak zaman yok eder …”
“Bu çürüyüp toprağa karışan kemikleri kim diriltebilir?”
“Kıyamet’in kopacağını sanmıyorum.”
“ Kur’an Muhammedin dıştan yardım alarak uydurduğu bir kitaptır.”
“…Ticaret de faiz gibidir…”]
(Sırasıyla bak. el-Mâide 5/17; Sâd 38/4; el-Cāsiye 45/24; Yâsîn 36/78; el-Kehf 18/36, Furkan 4, Bakara 275)
Bunlar Kur’ânî örneklerdir.
PEYGAMBERİMİZDEN MİSALLER
Aziz Peygamberimizin hadislerinde ise aşağıdaki ifadeler kâfirliğe götürücü örnekler olarak gösterilmektedir:
{ Allah’tan başkası üzerine yemin ifadeleri;
Kâhinlere/astrologlara gidip onların verdikleri haberleri doğrulayan beyanlar;
Kur’an’ın içerdiği hükümleri tartışır sözler;
Kâfirlere ve kâfirliğe övgü içeren söylemler.}
(Buhârî, “Îmân”, 112; İbn Mâce, “Ṭahâret”, 122; Müsned, II, 258; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 161)
TARİHÎ DÖNEM İSLÂM BİLGİNLERİNİN GÜNCELLEMELERİ
Tarihi dönemlerde bazı İslam bilginleri kâfirliğe götürücü örnekleri, dönemimiz de bile devrim olarak nitelenebilecek içtihatlarla güncellemişlerdir. Meselâ zalim bir devlet başkanı için âdil bir yöneticidir demeyi kafirliğe götürücü söz olarak görenler bile olmuş ve bu görüşlerini İslâm’ın haram kıldığı zulmün dolaylı biçimde helâl kılınması olarak değerlendirmişlerdir.
YAŞADIĞIMIZ DÖNEM BİLGİNLERİ
Yakın tarihimizde İslam karşıtı devrimler için şehit edilen insanlarımızla salınan korku, hâlâ düşünce terörü olarak varlığını fiilen koruduğu için bir kısmı yüreksizleştirilmiş diğer bir kısmı da laikleştirilmiş ilahiyatçılarımız sorulanın benzeri konulara eğil(e)mezler.
Allah’ın indirdiği gerçekleri gizleyen lanete uğramış kişilerden olmamak için (Bakara 159) biz eğilelim ve kâfirliğe götürü sözlere/sloganlara misaller verelim:
“Tapınılması için put/heykel, tören alanı kılınması için kabir yapmak,”
“Ateist veya deist oldukları inancıyla ben Marx’ın, Mao’nun, Freud’ün, Darwin’in ve Atatürk’ün … inancı üzerindeyim. Ben de onlar gibi inanıyorum demek,”
“Ölü veya yaşayan kişilerden kâfirliği apaçık olanların İslâm’la çatışan inançları ve bu inançlarından kaynaklanan davranışlarını beğenmek, “
“Kur’ân ifadesiyle neces=pis olan ve yaratıcılık, yaşatıcılık ve yasa koyuculukta Allah’a ortak koşucu kişileri söylemlerle yüceltmek veya yüceltmek için özel girişimlerde bulunmak,”
“İslam’ı kasdederek Şeriat’e hayır demek/ İslam karşıtlığı amacıyla Türkiye laiktir laik kalacak, şeklinde uluyarak kin kusmak,”
“…Ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda…” şeklinde İslam ve özgürlük karşıtlığı amacıyla hukuk dışı ant-i demokratik yaşam yolu çizmek,”
Ve de soruda belirtildiği gibi “BEN LAİKLİK İLKESİNE VE ATATÜRK DEVRİMLERİNE BAĞLIYIM” söyleminde bulunmak…
Bütün bunlar ve benzerleri ilmi kanaatimize göre Kelimetü’l-Küfr oluşturur ve kâfirliğe götürür.
( Bunlar bize ait güncellemelerden olup kabul edenlerin dışında hiç kimseyi bağlayıcı değildir. )
SÖYLENİŞ AMACI SONUCU ETKİLER
Ancak İslami bilgi ve bilincin gereğince verilmediği Ülkemiz şartlarında ve insanımız bağlamında söyleniş amacına da bakmak gerekir. Sorudan hareketle konuyu şöylece açabiliriz:
Eğer kişi ben, “İslam’ın insan hayatını yönlendiren bütün kurallarına iman ediyorum. Laikliği de kimsenin inancına ve yaşamına müdahale edilmemesi olarak anlıyor ve Atatürk devrimlerini bu anlamda atılmış adımlar olarak görüyorum” diyerek kendisine özgü bir yorum getirirse, zahiren kâfirliğe düşmekten korunmuş olur.
Bir diğer anlatımla şöyle de denilebilir:
[“Sizin inançlarınız ve yaşam ilkeleriniz sizin olsun. Benim dinim bana yeter.” anlamındaki Kâfirûn sûresinin son ayetinden ilham alınarak ‘herkes istediği gibi inanabilir ve yaşayabilir’ mânasına gereğinde ‘ben laiklikten yanayım’ gibi sözler söylenebilirse de, zaruret olmaksızın ve değinilen şekilde yorumlamaksızın söylenecek bu ve benzeri sözler, ilmî kanaatimize göre modern elfaz-ı küfürden/kâfirliğe götürücü sözlerden olur.”]
Pek tabiidir ki böylesi bilinçle hareket edecek hakiki Müslümanlar; Müftüler, İlahiyat akademisyenleri, Şeyhler ve de siyasiler arasından çıkar mı bilinmez.
MÜSLÜMAN VE LAİK KESİMİN İKİ YÜZLÜLERİ
Burada yeri gelmişken Müslüman ve seküler-laik kesimlerde görülen münafıkça tavırlı iki yüzlülüğe değinmek isteriz.
Müslümanlardan yüceliği kâfirlerde gören ve onların onayını almak ve beğenisini kazanmak için çırpınanlar var. Onları bize Rabbimiz şöylece tanıtıyor:
“Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri kendilerine hakim konuma getirirler. Zalimleri ve kâfirleri yakın dost, yardımcı, yandaş ve müttefik olarak görürler.
Peki onların yanında yücelik ve şeref mi arıyorlar? İnkârcıları izleyip onların hayat tarzını, kültürünü taklit ederek güçlü, gelişmiş, ileri bir toplum oluşturabileceklerini mi sanıyorlar? Ne kadar da aldanıyorlar! Oysa izzet ve şeref, tamamen ve yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa 139)
Bunun gibi ateist veya deist üstelik jakoben (dışlayıcı, baskıcı ve ötekileştirici) laik kesimlerden Müslümanların kendilerini tasvip ve tasdik etmesini bekleyen ve beklentilerini bulamadıklarında laikliğe ve 5816’ya sığınıp yermeye ve ihbar etmeye kalkışan özgürlükler karşıtı tipler ve ADD benzeri kurumlar da var. Görelim:
“Bu iki yüzlüler Müminlerle bir araya geldiklerinde “Biz de sizin inandığınız gibi inanıyoruz!” derler. Fakat kendileri gibi şeytanlaşmış kişilerle baş başa kalınca, “Bizim öyle arada bir Müslüman göründüğümüze bakmayın, aslında biz sizinle beraberiz, gerçek yoldaşımız ve müttefikimiz sizlersiniz. Müslüman olduğumuzu söylemekle onlarla sadece alay ediyoruz!, derler.” (Bakara 14)
Neyleyelim ki muhalif olabilecekler çiğnenerek Batı’dan ithal edilen ve geleceği olmayan köksüz düzenimiz adam gibi adam yani ne hakiki Müslüman ve ne de gerçek kâfir yetiştirebildi. Okuyalım:
“Onlar müminlerle kâfirler arasında bocalayıp dururlar: Ne onlara bağlanırlar, ne de bunlara. Kararsızlıkları sebebiyle Allah kimi de şaşırtırsa sen ona Hakikat’e ulaştırıcı hiçbir yol bulamazsın.” (Nisa 144)
NOT: Güncel siyaset alanımız değildir.
Amacımız Müslümanların âhiret hayatlarını çok yakından ilgilendiren bu konuda onları bilgilendirmek ve korumaktır. Bunun dışında bir diğer amacımız mazimizdeki azim yanlışlardan korunarak geleceğe yönelmek, İslam ve tarihimizden alacağımız güçle İslam ve Türk dünyasına öncü Hak çizgili yönetici millet olmaya katkı vermektir.
Ana davamız Alemlerin Rabbi olan hamd ve senadır