Her dönemin kendine göre çalmaya değer, kıymet ifade eden mal, eşya, mücevher vb. somut şeyleri olmuş. Küçükten büyüğe çalmalar hep süre gelmiş. Zamanına göre de hırsızlara çaldıkları şeylerin miktarına ve ölçüsüne göre de cezalar verilmiş.
Her dönemde de hırsızlık bütün toplumlarda ayıplanmış ve engellenmesi içinde eğitimler yapılmış, farklı önlemler alınmış ama bir türlü bitirilememiş…
Dini ve beşeri hukukun tüm kurallarında hırsızlığa çeşit ve türüne göre, çalınan şeyin miktarına göre müeyyideler uygulanmıştır. Ama nedense insanoğlunda kiminde az kiminde çok çalmaya, aşırmaya, hakkı olmayan şeyi illegal yollar da dahil olmak üzere yürütmeye hatta kimi zamanlarda ise kutsal değerleri ikame etme adına meşru kılıflar bularak çalmaya dair yol ve yöntemler geliştirilmiş ne yazık ki!
Kutsal değer adına kutsal mesajlarda yasaklanan hırsızlığı yapmak komik değil mi?
Ailede, okulda eğitimin hemen hemen her aşamasında özel ya da genel oturumlarda kınanan bu fiili neden yapar insan?…
Çocukluk dönemlerinde, yumurta ya da meyve çalmak ile başlayan süreç, ilköğretim çağında basit yazılı sınavlarda kopya çekmek, arkadaşın sınav kağıdından bilgi aşırmakla başkalaşır, zaman geçtikçe menfaatler çeşitlendikçe çalmanın şekli şemaili ve boyutu da değişir ve gelişir. Filmlere dizilere konu olur daha profesyonel şekilde topluma dizi tadında romantize edilerek öğretilir.
Halbuki her tür çalma küçükten büyüğe hepsi hırsızlık, azgınlık, kul ve kamu hakkı olarak ailede okulda dini ve sosyal hayatta üzerinde durulması gereken bir olgu olmalıydı. İhmal ettik toplum olarak, basite aldık hırsızlığı. Sadece maddi planda ve küçük boyutlu kalır zannederken bir baktık ki limitler büyümüş, yargıyı, yasa koyucuyu, ticareti, siyaseti, aileyi aklınıza gelen tüm sosyal alanları etkileyerek korkunç bir çeşitlilikle farklı isimlerle karşımıza çıkmış.
Buna rağmen bu tür çalmalar artık zaman aşımına uğradı ve insanlık tarihinde ilk defa zamanımızda hırsızlık evrimleşerek korkunç bir şekle büründü.
Maddi hırsızlık ‘OUT’ manevi hırsızlık ‘İN’ oldu…
İnsanın fıtrattan sahip olduğu vicdanları çalındı.
Ahlaka ve iyiliğe dair duyguları,
Merhameti,
Yardım etme hissiyatı,
Hakkı hak olarak söyleme,
Adaleti tesis etme,
Mazlumun yanında olma tavrı,
Acı çeken birini görünce onunla beraber dertlenerek ağlaması,
Tebessüm eden birinin sevincine ortak olma içtenliği,
Bir işine gücü yetmeyen birini görünce bir karşılık beklemeden ‘bir elde ben atayım da arkadaşın işini görelim’ anlamındaki gönüllü yardım etme duygusu,
Ormana, hayvana, çevreye duyarlı olarak merhametin imandan olma, temizliğin imanın yarısına tekabül ettiği, zalimlere karşı adaleti tesis edip mazlumun hakkını alana kadar mazlumun dinine diyanetine, ırkına, milliyetine bakmamanın bir ‘insani erdem’ olduğuna dair sahip olduğumuz duygularımız çalındı haberiniz var mı?
Falan şuradan çalmış, filan buradan çalmış bunlar çok basit hırsızlıklardı. Amatörce işlerdi dünden bu güne bu tür çalmalar..
Fiziki hırsızlıklar kesmedi zalimleşen insanı. Çalma şehveti bütün benliğini işgal etmeye başlamıştı çünkü.
Parsa büyüyünce yükte hafif pahada ağır olmalıydı işler. Eline bile almadan hesaptan hesaba havale ile çalmalar gündeme geldi, dijital hırsızlıklarda çağ atlamaya başladı insanlık. Hırsızlıkta vahşette sınır tanımamaya başlamıştı yaratıklaşan varlıklar.
Aslında evli eşlerin birbirine saygısı, sevgisi, idaresi, sabrı, nikaha dair hürmeti çalındı…Boşanma oranları evlenme oranlarından daha yüksek hale geldi fark ettik mi?
Çocukların anne babaya saygısı, anne babanın çocuklarına olan sahiplik duyguları, sevgiyle tutma, merhametle bağrına basma, affetme, güdüleri çalındı…
İnsanların komşuluk ilişkileri, yardımlaşma, selamlaşma hasta ziyaretleri, barışmaya yönelik affetme duyguları yok oldu haberimiz var mı?
Basit tartışmalarda ‘hadi canım neyse’ deyip pas geçen, tartışmayı kavgaya götürmeyen duygularımız çalındı yerine basit konularda bile yaralamalı ve öldürmeli cinayetler çoğaldı…
‘Cennet anaların ayağı altındadır’ anlayışındaki hürmet duyguları yok edilip özgür çocuk yetiştirilmeli martavalına kapılanlar milli ve manevi değerleri gereksiz veya çağ dışı görenler sonunda annesine babasına saygısızlığın yolunu açıp daha ilerisinde öldürmeyi normal gören, aklını hapa ve uyuşturucuya ipotek etmiş gençleri çoğalttı farkında mıyız?
En basit tartışmalarda gençler ‘Çukur’dan ‘Kurtlar Vadisi’ vb dizilerden etkilenerek öldürmelere öykünüyorlar. İnsan öldürmeyi dizilerdeki gibi basit senaryo sonuçlarına benzeyeceğini sanıyorlar. Hatta işi öğrenmişler suç işlemeden önce planlıyor sonra alkol ya da uyuşturucu alıp öyle eylemde bulunuyor ve cezai indirimi de hesaplayarak yapıyorlar..
Suçtan utanma yerine ceza alıp tekrar hapisten çıkınca konumunu pekiştirerek hayata tekrar kaldıkları yerden devam ediyorlar.. Ve bu durumu da yasa koyucular, mahkeme edenlerde biliyor hatta mahkemedeki tavrına göre iyi hal indirimi bile uyguluyorlar trajikomik olarak…
İnsana, ve insanlığa ait, İslam’a ve Müslümanlığa ait ne kadar değerimiz varsa çalmışlar haberimiz var mı?
Hala kimi gözü açıkların din adına, kimilerinin ise bazı ideolojileri kutsama adına yaptıkları hırsızlıkları görmeyecek miyiz?
Geçmişte yaşadık halen de bitmedi hırsızlıkta çağ aşanlar kimi zaman paramızı, yerimizi, maddi birikimlerimizi, sınav sorularımızı, kariyerlerimizi çaldılar yuttuk, pas geçtik neyse bunda vardır bir hikmet(!) dedik.
Şimdi ise örselenmiş değerlerimizden kalan kırıntıları çalmaya başladılar.
Değerlerimizi çalanları fark edip onlara ‘Yeter artık demeyecek miyiz?
Üç maymunu oynatıyorlar bize…
Ömrümüzü de geleceğimizi de yedi bu değerlerimizi çalan hırsızlar….
Bizi bizden çaldılar sonunda.
Ruhumuz gitti, nerdeyse kadavraya döndürülüyoruz…
İnsanlığımız çalınıyor halen…
Baksanıza Gazze’ye 564 gündür öldürülen insanlık değil mi?
İnsanlığı kurtaracak insanlar nerede?
Biz nerde kaldık,
Nerde bu derece kaybettik kendimizi?
564 gündür insanlığı kurtaracak eylem arıyoruz.
Fıtratımızdaki yardım etme, mazluma el verme, zalime başkaldırma duygumuzu çalmışlar..
Fark ettik mi?
Evet, evet gerçekten çalmışlar..
Sizce hangi hırsızlık daha VAHŞİ…?