CIA ve MOSSAD’ın İslam Dünyasını Çatıştırmak İçin SÜNNİ-Şİİ Hurafeleri Kullanma Şekilleri

Konuya girmeden önce Şii ve Sünni çatışmasına sebep olan unsurları önce sıralayalım:

  1. Tahran’da 500 bin İran’lı Sünni yaşıyor. Bayram ve Cuma namazı kılacakları Sünni bir camileri yoktur.
  2. İran’da Ehl-i Sünnet tabii Müslüman asla bir memuriyete getirilmez.
  3. Son 20 Yıl içinde Türkiye’de yüzlerce Şii Camii yapıldı.
  4. Irak işgal edildikten sonra Şiiler Ebu Hanife Camii ve medreselerini yıktılar.
  5. Suriye’de Sünni Müslümanları öldüren Esad’a Şiiler destek veriyorlar
  6. Hz. Ömer’i hançerleyerek öldüren İran’lı Mecusi Ebu Lü-lü’yü kahraman ilan ettiler. İran Lü-lü’ye devlet eli ile türbe yaptı. Ve bu türbe en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.
  7. Şia Caferi mezhebine göre 3 vakit namaz kılar.
  8. Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te değil semada olduğuna inanırlar. Şia’ya göre Kudüs ve Mescd-i Aksa’nın kıymeti yoktur.
  9. Filistinliler Şia mezhebini benimsemediği sürece Yahudilerden bir farkı yoktur.
  10. Hz. Peygamberi Hayber’de zehirleyen Yahudi bir kadın değil, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir zehirlemiştir. Namazlarda bu iki halifeye beddua ederler.
  11. İran Şia’sı Kudüs’ün iki fatihi Hz. Ömer ve Selahattin Eyyubi’yi Müslümanların katili olarak söylerler.
  12. İmamı Rabbani buyurmuştur ki; “Ehli Sünnet için bir Şia Frenk kâfirinden daha zararlıdır” 

Yukarıda 12 Madde olarak saydığımız iddialar çeşitli internet sitelerinde sosyal medya platformlarında, mobil mesaj platformlarında yayınlanmaktadır.

İki mezhep arasındaki çatışma unsurlarını; bu zamanda ve bu içerikte kim planlayıp yayınlamaktadır? 1400 sene önce olduğu öne sürülen hadiseler neden bugün kaşınmaktadır?

İtikadı konular tartışmayla, istişareyle, uzlaşmayla çözümlenmesi mümkünken neden çatışma kronik hale getirilmektedir? Neden Uzlaşma, konuşma ve anlaşma yollarının önün set çekilmektedir? İmam’ı Rabbani “Ehli Sünnet için bir Şia Frenk kâfirinden daha zararlıdır” sözünü nerede? Ne zaman söylemiş? Ya da hangi kitabında yazmıştır? Bu aslı astarı olmayan söylentiler bu gün neden sıkça tekrar edilmekte ve insanların kafası karıştırılmaktadır.

“Filistinliler Şia mezhebini benimsemediği sürece Yahudilerden bir farkı yoktur” rivayetinin kaynağı nedir? Hangi Şii söylemiştir? Ne zaman ve nerede söylemiştir? Bu işin aslı astarı nedir? Geçtiğimiz günlerde ABD’nin öldürdüğü İran’lı Devrim Muhafızları Komutanı Süleyman Kasımi’nin kumanda ettiği birliğin adı “Kudüs Güçleri” ismini nasıl açıklayacağız? Gerçi Kasımi’nin kumanda ettiği Kudüs Güçleri İsrail’e bir tek mermi sıkmamıştır. Bir tek Yahudi öldürmemiştir. Ancak İran halkını aldatmak için bu ismin bilinçli olarak verildiği söylenebilir. Ayrıca İran Halkı’nın Filistinlilerin Şia mezhebini benimsemelerine ihtiyaç olmadan Yahudi zulmünden kurtulmaları gerektiği için çaba harcadığını birliklerine verdiği isimden anlıyoruz. İran halkı Filistin halkının bu zulümden kurtulmasına inanmaktadır. Bu yüzden bu birliklere “Kudüs Güçleri” adı verilmiştir. Filistinlilerin Yahudilerden daha aşağı olduğunu söyleyen bir tek Şii bir tek Caferi bulamazsınız! Bu absürt fikir nereden çıkmıştır?

İtikâdi olarak hiçbir Şii Mescid-i Aksa’nın semada olduğuna inanmaz. Hz. Peygamber’de Miraca çıkarken Mescid-i Aksa’dan çıkmış olması Şii mezhebini benimseyenlere manevi değeri yüksek ulvi duygular vermiş olabilir. Bu düşünceye de itiraz edilemez.

İran Hz. Ömer devrinde zapt edildikten sonra iktidarı kaybeden Mecusilerin ona kin tutması ağır iftiralarda bulunması mümkündür. Halen Pers milliyetçiliği yapan gizli Mecusilerin, Zerdüştlerin böyle düşünmesi tabii karşılanmalıdır. Tarihte hiçbir din ve mezhep tamamen silinmez ve yok olmaz. Dolayasıyla bu tür yanlış düşünce ve itikatları savunanları İran Halkının bütününe mal edemeyiz. Ve bütün İran halkı ebu Lü-lü’nün peşinde gidiyor diyemeyiz.

Gelelim Hz. Peygamberi Hz. Ömer ve Hz Bekir zehirlediği meseleye; bu anlatım tamamen iftiradır. İran halkının böyle bir fikri olduğu kanaatinde değilim. En sahih rivayetlerden biliyoruz ki; Hz Peygamber Hayber savaşından sonra Yahudi kadının getirdiği zehirli et ile zehirlenmiştir. Suç Yahudilerin üzerindeyken suçu sahabenin üzerine atmak ve İslam içi çatışmayı hızlandırmak için bilinçli olarak servis edilmiş bir istihbarat çalışması ve iftiradır.

Sünniler İran’da memuriyete getirilmiyor. Sünnilerin cami yapmasına izin verilmiyor. Irak’ta Ebu Hanife Camii ve medreselerini Şiiler yıktı. Gibi söylemler bir yönü ile teferruat, diğer yönü ile ABD kışkırtması-izni olmadan yapılabilir mi? 1991’de Guam’a Adasında yetiştirdikleri ajanların Irak’ta olduğunu bütün Dünya bilmektedir. Bu faaliyetlerin, bu kışkırtmaların ve bölgede çıkartılan dedikoduların bu oluşumlarda hiç mi rolü yoktur?

Bu gün Türkiye’de Sünnilerin bile en az %70’i namaz kılmamaktadır. Kılanlarında çoğu Cumadan Cumaya namaza gitmektedir. Caferi mezhebinin üç vakit namaz kılması neden namaz kılmayan bu kesimin diline pelesenk ediliyor? Neden tüm platformlar kullanarak servis ediliyor? Ya da Cumadan Cumaya namaz kılan ve hiç kılmayan bu kesimi Caferilerin 3 vakit namaz kılması niçin bu kadar ilgilendiriyor anlamış değilim. 

Sonuç:

  • 12 madde de sıraladığımız hususları şöyle bir tekrar gözden geçirdiğimizde; bu istihbarat faaliyetleri, çıkartılan iftira ve dedikoduların tek bir merkeze hizmet ettiği görülmektedir.

İslam içi Sünni ve Şii çatışması çıkartılarak İslam Âleminin bir araya gelmesinin önüne geçilmek istenmektedir.

  • Hangi Sünni Ebu LüLü ismini duymuştur. Hangi Şii Mescidi Aksanın gökte olduğunu söylemiştir. Hangi Müslüman diğer İslam Mezhepleri hakkında teferruatlı bir bilgiye sahiptir. Hangi Şii Selahaddin Eyyubi’yi düşman saymaktadır. Bu suallerin cevabı yoktur. Bu faaliyetler çamur at izi kalsın kabilinden sürdürülen örtülü istihbarat faaliyetlerindendir.

Sorular, oluşumlar, iftiharalar, dedikodular kafamızı karıştırdığında tek bir çıkış yolu vardır. “Bu iş kime yaramıştır” sorusunu sormak ve öngörü fenerimizi yakmamız gerekmektedir.

Selam ve Dua ile Allah’a Emanet Olunuz.