6 Şubat Kahramanmaraş Depremi sonrası, arama kurtarma çalışmalarında ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle Fenerbahçe ve Beşiktaşlı taraftarların 'hükümet istifa' protestoları, ana akım medya haricindeki sosyal medya organlarında “korku eşiğinin aşılması” gibi takdim edildi. “Hükümet İstifa” sloganı atıldı diye hiçbir iktidar, tasını tarağını toplayıp gitmez.

Depremin getirdiği sorunlara rağmen iktidar partisinin seçime gitme kararlılığı zaten kısa bir süre sonra fiili istifa ile sonuçlanacaktır. Belki de atılan sloganlar partili Cumhurbaşkanının seçime gitme kararını vermesinde etkili olmuştur. 

Bu karar yerindedir, halkın önüne seçim sandığının konulması, Türk kamuoyunuekonomiyi ve halkı rahatlatacaktır. Kesintisiz bir demokrasi için yerinde bir karar verilmiştir.

Depremin tetikleyen HAARP silahı veya MHD jenaratörü yani plasma haline getirilmiş bir gaz içindeki kutuplaşmış yükleri, iletken elektrodlarla elektrik enerjisine çeviren sistem gibi uygulamalar sonrası, Türkiye'ye yönelik askeri müdahale planlayan küresel şer odaklarınınvatansız para sahiplerinin planları boşa çıkarılmıştır.

Yunanistan'da tren kazası ve Ulaştırma Bakanının istifası…
Yunanistan'da yolcu treni ile yük treni çarpıştı. Kazada ilk belirlemelere göre en az 40 kişi öldü, 130 kişi de yaralandı.

Olayın ardından Yunanistan Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis istifa ederken, ülkede 3 günlük ulusal yas ilan edildi. Benzer birkaç kaza, Türkiye'de de olmuştu, kimsenin aklına istifa etmek gelmemişti.

Onu bırakın resmi açıklamalara göre 45 bin kişinin can verdiği 6 Şubat depreminden hiç bir yetkili kendisine pay çıkarmadı, mubareklerin hepsi bakandan belediye başkanına kadar sütten çıkmış ak kaşık. Kirli sakalla ortalıkta dolaşmayı kriz idare etmekle eşdeğer gören absürt bir mentalite var. Hepsinin mazereti; depremin çok şiddetli ve müdahalesi zor büyük bir bölgede gerçekleştiğiydi.

CHP ve AK Parti'nin görünmez deprem ittifakı mı var?

Olur mu öyle şey?

Her iki parti de dipten tırnağa bir diğerine karşı eleştiride sınır tanımıyor. Hakaretlerin biri bin para, adeta havada uçuşuyor.   Siyasi literatüre göre biri merkez sağı diğeri merkez solu temsil ediyor.

Ama sağ ve sol kavramları sizi sakın yanıltmasın?

Mesela merkez solu temsil iddiasındaki CHP'nin ümmetçi, şovenist, etnik milliyetçi, liberal, Türklük ile hesaplaşmayı parti politikasına dönüştüren siyasi ortakları var. Konu bu değil, sonuçta parti meclisinin tercihi. Kendilerine göre politik strateji belirlemişler.

Olur mu öyle şey?

Her iki parti de dipten tırnağa bir diğerine karşı eleştiride sınır tanımıyor. Hakaretlerin biri bin para, adeta havada uçuşuyor.   Siyasi literatüre göre biri merkez sağı diğeri merkez solu temsil ediyor.

Ama sağ ve sol kavramları sizi sakın yanıltmasın?

Mesela merkez solu temsil iddiasındaki CHP'nin ümmetçi, şovenist, etnik milliyetçi, liberal, Türklük ile hesaplaşmayı parti politikasına dönüştüren siyasi ortakları var. Konu bu değil, sonuçta parti meclisinin tercihi. Kendilerine göre politik strateji belirlemişler.

Deprem Bölgesindeki Belediyelerin Partilere göre dağılımı…

Adana; CHP

Adıyaman; AK Parti

Diyarbakır; HDP -Kayyum

Gaziantep; AK Parti

Hatay; CHP

Malatya; AK Parti

Kahramanmaraş; AK Parti

Şanlıurfa; AK Parti

Kilis; AK Parti

Osmaniye; AK Parti

Asrın felâketinde can kaybının tavan yaptığı iki il, ikisi de büyükşehir ve Kahramanmaraş AK PartiliHatay ise CHP'li. Hatta Millet İttifakı içindeki bazı gruplar, dikkatinizi çekerim partiler demedim, CHP'li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ı “Cumhurbaşkanı adayı” göstermek için yoğun çaba harcıyorlardı.

Deprem, planlarına fırsat vermedi.

Eğer istifa etmesi gereken birileri varsa ki olmalı, onlar öncelikle depremin gerçekleştiği ve enkaz yığını haline getirdiği kentlerin valileri ve belediye başkanları olarak istifa etmeli. “Hükümet İstifa” sloganlarının arkasına sığınan “Altılı Masa”nın bu konuda iktidarın elini rahatlatması, daha doğru bir deyimle yol göstermesi için öncelikle Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ın istifa etmesi hem etik hem de doğru olacaktır. Çünkü kendileri üç dönemdir bu kadim kentin Şehremini.

Zerre kadar vefa duygusu varsa halkına verdiği sözleri tutmalı.

Ama nerede?

Yunan Bakan Kostas Karamanlis kadar ar ve hicap hissi var mı yok mu şu aşağıdaki cevabından anlaşılabilir. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, istifa edip etmeyeceğine ilişkin soruya, "Şehir o kadar zor durumda ki bırakıp kaçmak olmaz. Ben istifa edeceksem, 10 belediye başkanı da etmeli" şeklinde cevap vermiş.

Adam kalkmış şartlı refleks gibi istifasını diğerlerinin istifasına bağlıyor.

Lütfü Savaş, bırakın istifa etmeyi, deprem sonrası ve henüz insanlar enkaz altındayken arkasına aldığı o enkazla çektiği videoda “sıfır karbonakıllı şehirler vs..” laflarıyla konuşurken yüzünün hiç de kızarmadığını gösterdi-

Be adam!..

Yıllardır yapıştığın koltuğu bırakmadın da ne oldu?

Merkezî yönetimin Kentsel dönüşüm projelerini, “iktidarın rant çarkı” olarak tanımlamıştınız. Şimdi arkanızda bıraktığınız pardon önünüzde duran yerle yeksan olmuş kent ile övünebilir misiniz?

Biraz izzeti nefis taşısa, istifa ederek Türk siyasi tarihinde doğru bir örnek oluşturabilir.

Yoksa gerisi lafı güzaf?

Benzer şeyleri iktidar partili belediye başkanları için söylemek, akıntıya kürek çekmek olacaktır.

O nedenle CHP'li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, bir adım öne çıkmalı, istifa müessesesini harekete geçirmeli.

Eğer yapmazsa ki yapmaya pek niyetli olmadığı açıklamasından anlaşılıyor, İktidar Partisi ile aralarında üstü örtülü fiili bir mutabakat olduğuna dair söylentilerin gerçeklik payı içerdiğini düşünebiliriz.

Gerçi merkezî yönetiminin tam merkezindeki iktidar partisi de her seçim döneminde imar affını piyasaya sürdü, onun da bu çorbada tuzu var.

Kim ya da hangi eski belediye başkanı iken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapan -ki o kendini bilir- AK Parti'nin değişmez ve değiştirilemez Genel Başkanı Erdoğan'ın seçim vaatlerine ne sokuşturdu ise tarihin önünde hesap vermeli.

Depremin ilk günlerinde Türkiye'ye silahlı saldırı oldu mu?

Deprem sonrası bazı aksaklık ve afet bölgesine intikal etmekte geciken kurum ve kuruluşların inisiyatif kullanmaktaki acizliğine yönelik üslubunca bazı eleştirilerde bulunmuş, ihmaller zincirinden söz etmiştim. Kimse kusura bakmasın, bu acı hepimizin acısı, milletçe yastayız. 

Bu acının siyasetipropagandası olmaz.

Üniversite öğrencisi oğlum, depremzedeler için bulunduğumuz şehirde gönüllü çalıştı, öğretmen olan eşim okulunda deprem bölgesine gönderilecek yardım malzemelerin toplanmasına öncülük etti. Şahsım da deprem felaketinin sebep ve sonuçlarına dair durumlara farklı açılardan ışık tutmaya çalıştım.

İşte tam da bu süreçte Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, deprem sonrası dile getirilen “asker nerede” eleştirilerine verdiği yanıtta; "Diyorlar ki ‘2. Ordu nerede?’ 2. Ordu’nun görev alanı, bin kilometreye 240 kilometrelik bir alan. Yani 164 bin kilometrekare, ülkemizin yüzde 21’i. Bunun 911 kilometre Suriye hududu var, 384 kilometre Irak hududu var, 417 kilometre İran hududu var. Bundan sorumlu olan bir birlikten bahsediyoruz. Uzaktan böyle ahkâm kesmekle olmuyor. Hududu kim koruyacak, Suriye’de kim kalacak? Suriye’yi mi boşaltacağız, Irak’ı mı boşaltacağız?" demişti.

Depremin ilk günü kendisinin ve beraberinde Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanının depremin merkez üssü Kahramanmaraş yerine Hatay'a gitmelerinin bir nedeni olmalı! Zaten Hulusi Paşa, bölgeden ayrılmadı ve irtibatını kesmedi.

Hatırlarsanız, deprem sonrası yazılarımda müttefik istilasına dikkat çekmiş, bunun ikili anlaşmalar çerçevesinde mümkün olabileceğine değinmiştim.

Demek ki istilacı müttefikler, işgallerini iki evrede projelendirmişler.

Birinci aşama; herhangi doğal bir felaketi beklemek.

İkinci aşama ise Atlantik ittifakının kontrolündeki terör örgütlerini harekete geçirmek ve ittifak üyesi ülkeye yardım bahanesiyle asker konuşlandırmak.

Kimileri de Hulusi Paşa'nın bu çıkışından, sözünü ettiği Irak ve Suriye sınırından büyük bir güvenlik boşluğu oluşmamasına katkı sunduğunu söylediler. Onlara göre, sınırın öte tarafındaki terörist grupların Türkiye'ye yönelerek depremin vurduğu illerde, kaosa yol açacak eylemlerde bulunmalarının önüne geçilmişti.

Kendisi Kahramanmaraşlı olan yazar, araştırmacı stratejist bir dostum, depremin ilk günlerinde Irak ve Suriye sınırlarında ciddi çatışmaların yaşandığını söylemişti.

Bu “NATO mermer NATO kafalar”ın hazırladığı plan buydu. Unuttukları şey; Tanrı tektir ordusu Türk'tür.

MHP lideri Devlet Bahçeli, 45 bini aşkın insanın can verdiği depremlerle ilgili “Bu büyük felaket, mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana. O bakımdan cenab-ı Allah'ın büyük lütfuyla bu felaketi aşacağız… Kahramanmaraş depreminde özellikle çocuklarımızın, bebeklerimizin kurtuluşu, manevi bir mesaj, metafizik bir sembol değil midir?” demişti. Sanırım bu kadarını söylemekle mezun yani izinli.

Bizimkilerin söyleyemediğini yurtdışında başkaları dillendiriyor.

Nitekim Romanya parlamentosundan Senatör Diana Iovanovici-Șoșoacă şöyle diyor:

“Doğalgaz ve petrol boru hatları depremden ÖNCE kapatıldı, Türkler muhtemelen darbe alacaklarını öğrendiler ve daha büyük bir felaketten kaçınmak istediler veya belki de deprem tespit cihazları onları uyardı.”