Derin Gerçekler

“Sui misal, misal olmaz” aslında bir misal verirken, dikkatsizce, bir başkası hakkında doğruluğu şüpheli bilgiyi, bu konuda bir uyarıda bulunmadan vermemek gerek elbette, her ne kadar verilmek istenen bir ibret dersi olsa da. Hatta sözkonusu kişiye ilişkin eleştiriler, kuşkular olsa bile. Biz “bir kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi” konusunda uyarılmadık mı? Bugün bu hassasiyetten maalesef çok uzaklardayız. Başkalarını eleştirdiğimiz konularda bizden biri aynı şeyi yapınca sus pus oluyoruz. Bu adalet değildir. Tabi “Teşbih’de hata olmaz” diye de bir söz de vardır. Anlatacağım kıssayı bu çerçevede değerlendirmek gerek. Söz konusu “Kerbela”da yaşanan büyük fitne olunca, bazan aşk ve öfke tarafların sınırları zorlamasına sebeb olabiliyor, dün olduğu gibi bugün de!

Bu rivayetin bir çok şekli var. Benim dikkatimi çeken gerçekliği muhal de olsa, rivayetin içinde gizli olan mesaj bugün için de önemli.
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Yine de, müşterisi az olsa da, “Kıssa’dan hisse almak” isteyenler için bir kıssam var! Bu kalabalıkların kendi menfaatlerine hizmet etmeyen dine de, ideolojiye de, siyasete de, kıssaya da ihtiyaçları yok. Onun içinde, zamanla inandıkları gibi yaşamayıp, işlerine geldiği gibi davranınca yaşadıkları gibi inanmaya başladılar. Her şeyin merkezine kendilerini koydular. Kendi çıkarlarına hizmet etmeyen herşeyi ve herkesi muhalif gördüler. Aşağıdaki kıssa aslında Yezid’in şahsında bunu anlatır. Anlayacağınız Yezid’ler çoğaldı ve heryerdeler.  “Ebu Cehil öldü” diyoruz ama onun zihniyet ikizlerinin hemen hepsi VIP oldu, kıtalar dolaşıyor. Yeni Yezid'lerin kafalarını kiraya vermiş trolleri her yerdeler. Kendilerinden başka herkese ve herşeye karşılar. Herhalde “Adil şahidler olma” diye bir emrin muhatabı saymıyorlar kendilerini. Adil de davranmıyorlar. Söyledikleri şeylerin doğruluğundan emin olmak gibi bir dertleri de yok. Kendilerinin başkaları için söylediklerini birileri kendileri için söylese hain ilan ediyorlar. İddianın doğruluğu onları ilgilendirmiyor. Bilmiyorlar, yalan da söylüyorlar, söz verdiklerinde de sözlerinde de durmuyorlar. İşin aslını bilemeseler de Allah’ın adını anarak yemin de ediyorlar icabında, adil de değiller, bu yönüyle emanet ehli de, yani emin bir kişi de değiller. Bunlardan ve bunların zihniyet ikizlerinden uzak duralım.
Anlatmak istediğim kıssa şöyle, belki siz de daha önce duymuşsunuzdur:
''Bir gün Ehl-i Beyt taraftarlarının çoğunlukta olduğu Küfe’den, bir Arap, devesiyle Yezid taraftarlarının köşe başlarını tuttuğu Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
–“
O dişi deve benim, ver devemi”, demiş. Adam, devenin kendine ait olduğunu söylese de, “bu deve benim aylar önce çalınan devem” diye tutturmuş.  Tartışma büyümüş, Etraflarına insanlar toplanmaya başlamış. Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye denin kendine ait olduğunu isbat etmeye çalışsa da  anlaşamamışlar. Konu Yezid’e kadar gitmiş. Yezid kalkıp olay yerine gelmiş. Yezid, Küfe’den gelen kişi ile, Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra bir de halka soralım demiş ve:
''
Ey Şam halkı, bu kardeşimiz bizim tanıdığımız bildiğimiz bir kişi. Yolcu ise Kufe’den gelen tanımadığımız biri. Kardeşimiz bu devenin kendi çalınan devesi olduğunu söylüyor. Kufeli ise “benimdir” diye direniyor. Siz bu olaya ve tartışmaya şahid oldunuz, siz hakem olun ve şimdi bana söyleyin, Bu Dişi deve kimin?''
Orada toplanan kalabalık hep birlikte bağırmış:
– Şamlı’nındır!
Şam’lı deveyi alıp giderken Küfe’li şaşkın bir vaziyette devesinin ardından baka kalmış.
Yezid Kufe’liyi yanına çağırmış:
– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve dişi değildir ve senindir. Şimdi sen buralarda fazla dolaşma, hemen şu kervana katıl ve Küfe’ye dön ve gördüklerini Kufe’lilere anlat ve de ki: “
Ey Kufe halkı, Yezid’in dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse ona ‘evet‘ diyen bir teb’ası var! Hesabınızı buna göre yapın!”
Kıssa bu kadar.
Ben GlobalReset ve diğer emperyalistlerin her türlü dayatmalarına HAYIR diyebilen bir Türkiye hayal ediyorum. “Elestü bezmi”nde “BELA” diyenlerin ahidlerine aykırı dayatmalar karşısında HAYIR diyebilen, HALK’a hizmeti HAK’ka hizmetin vesilesi bilen, HAKkın ve Halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olan insanların  seslerinin daha gür çıktığı bir TÜRKİYE ve DÜNYA için dua ediyorum.
Bu kıssadan herkesin kendisi için bir ders çıkartması gerek. “Vur deyince vuran, öl deyince ölen” bir kalabalık. Hasan Sabbah’ın Haşhaşileri de öyle değil mi idi.. Bütün darbeciler, bütün diktatörler Ebu Cehillerin zihniyet ikizleridirler. Bunlar Şeytan'ın dostlarıdırlar, Hizbuşşeytan’dırlar. Bunlar “biz ıslah edicileriz” deseler de, onlar bozguncuların ta kendileridirler.
Artık biz de bir karar verelim, dişi deve kimin? Kararınız, safınızı ve Allah indindeki yerinizi belirleyecektir. Bu kararınız dünyadaki ve ahiretteki hakkınızdaki İlahi hükmün karinesi olacaktır. Aslında, hayatın kendisi her an bir seçim ve tercih koyar önümüze. Anlayanlar için asıl seçim bu! Bu dünyada yaptıklarınız ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınız, söyledikleriniz ve söylemeniz gerekirken söylemediklerinizle ilgili seçimdir büyük seçim. Ya Rab bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Selam ve dua ile