Öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimle aram çok iyiydi. Teneffüste öğretmenler odasına pek gitmezdim. Öğrencilerle ilgilenmeyi tercih ederdim. Öğrencilerim de öğretmenleriyle sohbet etmekten çok memnundu.

Bir gün teneffüste kolları ve omuzları kalkık halde yürüyen ortaokul öğrencime;

"Ne o aslanım? Racon mu kesiyorsun" diye takıldım. "Biz racon kesmeyiz, kelle keseriz" dedi. Şok oldum. Bunu nereden öğrendiğini sordum, dizinin birinin ismini söyledi. Sonra bende farkındalık oluştu. Takibe devam ettim. Birçok gençte dizilerin mafya, kolay para kazanma, karşı cinsle ileri seviye arkadaşlık gibi toplumun değerlerine aykırılık gördüm.

Daha sonra ise "dizilerde kendini aldatan eşinden öcünü almak için olmayacak şekilde eşini aldatan, mafya dizisi izlediği için arkadaşlarını döven, sevgilisi olmayanı dışladıkları için psikolojik bunalıma giren gençleri gördüm."

Hatırlayın tarihi bir dizi çekilmişti. Yunan, Türk dizisi olarak çekse ancak bu kadar tarihimize hakaret edebilirdi. Yine başka bir dizi mahalleleri mesken yapıp silah, kaçakçılık, adam öldürme, bıçaklama gibi mafya çukuruna çevirmişlerdi. Devletin askeri, polisi ise ya yok ya aciz kalıyor. Yani adalet yok, güvenlik yok mesajı veriyor.

Nereye kadar bu din ve değer düşmanı diziler? Daha ne kadar toplumun altını oyacak?

Sosyal medyayı yazmıyorum bile şuan... O başka yazıya...

Dizilerin İzleyicilere Verdiği Mesajlar:

1- Nikâh Önemli Değil

Diziler nikâhsızlığı özendiriyor. Zina yapmanın gayet normal olduğunu topluma aşılıyor.

Lisede erkek arkadaşı olmayan kız ot gibi, kız arkadaşı olmayan erkek odun gibi" gösteriliyor. Sevgili edinemeyen gençler ise psikolojik bunalıma giriyor.

Geldiğimiz noktada özellikle 6284 no'lu yasa ve kadının beyanı esastır kanunu ile erkeklik/kocalık pasifize edildi. Nikâh kıyacak olsa, ayrılıkta süresiz nafaka zulmü var. Film ve diziler zaten haz odaklı/anlık yaşamı telkin ediyor. Neticede nikâhsızlık artıyor. Zina artıyor. Zina beraberliklerinden meydana gelen çocuklar aldırılarak cinayet işleniyor.

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

2 -İçki içmek Gayet Normal

Son zamanlarda muhafazakâr aile çocukları bile gayet rahat bir şekilde içki/alkol kullanmaya başladılar. Dizilerdeki mezuniyet balolarında gençlerin içki içmesi hele ki içmeyenlerin küçümsendiği, içenin rüştünü kanıtlamış görüntüsü ve mesajının verilmesi, içkinin gençler arasında yayılmasına sebebiyet verdi. Yine herhangi bir problem yaşaması durumunda kendini içki masasına atan film ve dizilerdeki karakterler, alkolün kişiyi dertlerinden kurtardığı mesajı vermekte ve toplumda alkol kullanımını özendirmektedir.

Dinimizce aşama aşama haram kılınan alkol dizilerce özendirilmektedir. Oysa kazaların, cinayetlerin, toplumsal huzursuzlukların temelinde alkol vardır.

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

3 - Kariyer Elde Etmek İçin Her şey Yapılabilir

Dizilerde “kariyer kazanmak için rakibine her türlü zarar verebilirsin, rüşvet verebilirsin, tehdit edebilirsin, cinselliğini kullanabilirsin” vs. mesajları veriliyor.

Özellikle iş alımlarında işverenlerin daha açık saçık, bedensel/fiziki anlamda daha güzel kadınları/kızları seçmesi ile toplumu ifsat etmektedir. Aynı şekilde kadınlar/kızlar da bir işe girmek ve o işte ilerlemek için cinselliğini kullanabilmektedir. Ne de olsa izlediği film ve dizilerde bunu yapanlar tercih edilmişlerdi. Hele ki işveren - çalışan aldatmaları yoğunlukla işlenerek meslek ahlakının da altına dinamit konulmuş oluyor.

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

4. Ben Özgürüm

Sosyal hayatta yaşamamız sebebiyle her birimizin sorumlulukları ve bu sorumlulukların getirmiş olduğu sınırlıklar bulunmaktadır. Sınırsız arzular, isteklerimiz olsa da, her birimizin özgürlüğü diğerinin sınırlarının başladığı yerde biter. Aksi halde toplumda kaos, anarşizm hakim olur.

Diziler ve filmler her istediğini yapabilirsin, sen özgürsün, hürsün, kimse sana karışamaz, istediğin kişiyle beraber olabilirsin, çalışmayabilirsin, herhangi bir sorumluluğun yok, başıboşsun, hayatın merkezinde sen varsın, diğerleri senin hizmetkârın gibi narsist, bencil, egoist mesajlar vermektedir.

Oysa insan başıboş değil. Kimse sınırsız yetki ve hak sahibi değil. Vasat hayatta ve müşterek şartlarda ancak hayat huzurlu bir şekilde yaşanabilir. Diziler ve filmler ise toplumsal huzura kurşun sıkmaktadır.

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

5. Protest Yaşam

Diziler, filmler ve müzikler sürekli isyan, hiçbir şeyi beğenmemezlik, doyumsuzluk ve şükürsüzlük aşılamaktadır. Az ile kanaat etmeyen, her şeyin en iyisine kendini layık gören lakin herhangi bir gayreti olmayan bir nesil yetiştiren yine diziler ve filmler oldu.

Özellikle sosyal medyada bilgi alt yapısı olmadan eleştiren dahası ne eleştirdiğini dahi bilmeyecek düzeyde olduğu halde eleştiren bir nesil yetiştirdi. Salt eleştiri ve isyan üzerine bina edilen bu neslin bir sorumlusu yine bu diziler ve filmlerdir. Bu rolleri kabul edenler acaba yıkımı görmemekte midir? Yapımcılar, senaristler, yayınlayan kanallar sizce bilinçsizce mi yayınlıyorlar?

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

6- Şiddet, Silah, Mafya, Haksız Kolay Kazanç Normalleştiriliyor.

Dizilerde reyting yapmak için aksiyon şart. Aksiyonun da olmazsa olmazı silah ve hesaplaşma.

Dikkat edin, en uzun süren diziler cinsellik ve silahlı mücadele içerikli mafya dizileridir. Haksızlığı kendine hak zanneden yapılar arasındaki silahlı mücadele gayet normal gösteriliyor. Arasına bir iki adalet sağlama kesiti ile de sözde meşrulaştırılıyor.

"Okullarda akran zorbalığının en büyük sebebi bu dizler ve filmler değil de nedir?"

“Sebepsiz bir cana kıyan bütün insanlığı öldürmüş gibidir” diyen bir dinimiz var. Bir çatışmada onlarca, yüzlerce adamı öldüren mafya dizilerimiz var...

Bu gidiş nereye? Nerde devlet, nerde adalet, nerde güvenlik güçleri, nerde RTÜK?

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

7- Cinsel Sapmalar/Yönelimler Normaldir, Tercihdir

Daha önce bir hastalık olarak DSM'de (Ruhsal Hastalık Tanı Kitabı) yer alan eşcinsellik tehdit, şantaj ve saldırganlık ile kitaptan çıkarıldı. Normale büründürüldü. Hatta bir hak, bir özgürlük olarak lanse edildi. Oysa kaynaklarda sadece 33 eşcinsel olduğu için helak edilen Lût Kavmi inanç kitaplarımızda mevcuttur. Bu gün legal hale gelen, dernek kuran, onur yürüyüşü adı altında ahlak ve inanca asla yakışmayan pankartlar ile LGBTİQP+ yürüyüşleri yapılmaktadır. Bu yönelimler ile aile sistemi yıkıma uğratılmak istenmektedir. İfsat komitesi bu şekilde nüfusu azaltmak için aileyi ortadan kaldırmak planını devreye sokmaktadır. Maalesef nice safi zihin gençler de bu tuzağa düşmektedir. Şuan ise özellikle diziler, filmler, çizgi filmer ve dijital oyunlarla bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Oysa gençleri bu eşcinsel tuzağa çekmek en evvel o gençlerin fıtratını bozduğu için onlara haksızlık, saldırı ve zarardır.

Uyan ey insanlık, bu ne uykudur? Oğlunuz bir erkekle gelip bu benim sevgilim/karım/kocam demeden uyanmayacak mısın?

Kızın bir kızla gelip bu benim sevgilim/karım/kocam demeden uyanmayacak mısın?

İzlediğiniz diziler, filmler, sussun diye çocuğa izlettiğiniz çizgi filmler nesli nereye sürüklüyor?

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

8-Aile Kurumu Önemsiz, Geçici Cinsel Birliktelikler Önemli

Hız, haz ve ayartı döneminde yaşıyoruz. Bunlar ise medeniyet kurma ve bu medeniyeti yüceltme yolunda en büyük engellerdendir. Aile fedakârlık ister, güven ister, sabır ister.

Dizilerde ise anlık şehvet, tek seferlik ilişkiler, istediği kadınla veya erkekle ilişkiye girmek, sadece haz odaklı cinsel birliktelikler özendirilmektedir. Bu da aile kurumunun itibarsızlaştırılmasına ve aile yapımıza ciddi zarar vermesine sebep olmaktadır.

Aile yoksa medeniyet de yoktur. Aileyi ihyâ eden medeniyeti inşâ eder. Aileyi yıkan medeniyeti yıkar.

Dizler ve filmler ailemizi ve medeniyetimizi yıkıyor.

Ne zaman bu dizilere dur denilecek?

Aile nesil yetiştirmektir.

Aile toplumun ve ferdin psikolojisini sağlam tutmaktır.

Aile hayatı fıtrat ekseninde yaşama alanıdır.

Aile kadın ve erkek fıtratıdır.

Aile sevgidir, muhabbettir, saygıdır, dayanışmadır, fedakârlıktır, diğergamlıktır, paylaşmaktır.

Aile güvenli yaşam alanıdır.

Aile Nesli İhyâ Medeniyeti İnşâ Mefkûremizdir.

Tüm bunları bilen ifsat komitesi aileyi yıkmak için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Sosyal hayatta, eğitimde, medyada, dijital oyunlarda, çizgi filmlerde vedahi hayatın her aşamasında ve alanında yıkım çalışmaları yapmaktadır.

Acı olan ise Müslüman, muhafazakâr camia daha tam işin bilincine varmış değildir. Bu yıkıma karşı tam bir karşı duruş ve çözüm üretmiş değil.

Birlikte çalışma prensibi ile uzmanlar bir araya gelmeli ve çözümler üretmelidir.

Havalecilik, bananecilik, neme lazımcılık psikososyal hastalığından kurtulup çalışmaya koyulmalıyız.

Biz değilse kim bunu yapacak?

Bu gün değilse ne zaman?

Adnan Kalkan