Ebedî Cehennem Adalettir

Şimdi de Cehennem azabının ebediliği konusuna değinelim.

c.) Evrensel yaratıcı bir güç anlamına Allah’a inansa da âhiret hayatına inanmayan deist/laik kişi için hayat dünya hayatıdır. O hem geçici ve hem de sınırları belirli ebedî hayat gibidir.

Laiklerin ürettiği  seküler dünya hukuklarında örneğin  kasıtla insan öldüren kişilere Amerika’da olduğu gibi  ölüm cezası veya bizim  batıya tapar hukukumuzda olduğu gibi müebbet hapis cezası verilmiyor mu? Bu cezalar genel kabule mazhar olmuyor mu ?

Önceden alınan bir kararla veya ani bir öfkeyle bir anda işlenen suçlar için ebedî bir ceza verilmiş  olmuyor mu? Kaldı ki ebedi Cehennem cezasında, kişinin yokluğa tercih edilir varlığı da ebediyen korunuyor.

Peki Kur’an’ın bildirdiği Ebedî Cehennem cezasında  kabul edilemez olan  nedir?

d.) Ebedi cehennemlik olan kâfirlik suçu öyle bir anda değil, bir anda işlense de bir ömür boyu sürdürülen ve üzerinde can verilen suçtur. Üstelik bu günah/suç, tövbe edilebilecek  iken kâfir olarak ölünmesi sebebiyle verilmektedir:

“Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.” (Al-i İmran 3/91)

 Kâfirlik, Varlıklar Sayısınca İşenen Günahtır/Suçtur

Ebedî azabı gerektiren kâfirlik öyle sıradan bir suç – günah değildir. Kâfirlik sonuçta Allah’ı veya Onun insan hayatını  düzenlemek  için koyduğu yasa nitelikli âyetlerini  tanımamaktır. Tanımazken can vermektir. Mesele iman sorunudur. Çünkü Allah’a ve Onun hayatı düzenleyici yasalarına inanılması halinde örneğin bir ömür boyu namaz kılmamak, faiz, zina ve zulüm gibi haramları işlemek  günahkâr kılsa da kâfirliğe götürmemektedir.

Bu sebeple kâfirlik, zerreciklerden galaksilere katrilyonlarca varlığın, varlığı ve egemenliğine delalet  ettiği Allah’ı  ve onun tabiat ve sosyal  egemenliğini inkâr etmek ve bu inkâr üzerinde ölmektir   ki katrilyonlarca varlık sayısınca işlenmiş günah ve suç gibidir.

Öneminden ötürü   bir daha değinelim: Ebedî Cehennemlik kılacak kâfirlik öyle ömrün bir döneminde değil genelde bütününde işlenen ve kalbi kuşatarak mühürlenmesi/kilitlenmesine sebep olan ve üzerinde ölünen suçtur. Rabbimizin bildirmesine göre dünya hayatına tekrar  dönülebilse bile üzerinde  ısrar edilecek suçtur:

“ Onların ateşin karşısında durdurulup ‘Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!’ dediklerini bir görsen !
Hayır Hayır! Bu yakarışları da doğru değil. Daha önce gizlemekte oldukları  kâfirliklerinin azabı kendilerine göründüğü için böyle diyorlar. Eğer dünyaya geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen inkârları ve isyanlarına döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar.” (En’am 27-28)

e.) Allah Rahman, Rahim, Ğaffar ve Settar olan sonsuz rahmet sahibi adil bir Rab’dir.

Kur’ân’da kendisini Rahman olarak niteleyerek  rahmeti ile bütün varlıkları kuşattığını açıklayan Rabbimiz, merhameti kendisine görev kıldığını da  bildirmiştir. (Fatiha 2; Enam6/12)

Peygamberimizin bir açıklamasına göre Allah, gazabına galip kılıp 100 parçaya ayırdığı   rahmetinin yalnızca birini bütün canlılara dağıtmış, doksan dokuzunu da kendi zatına tahsis etmiştir. (Buhârî, Edeb 19; Müslim, Tevbe 17, 19; Tirmizî, Daavât 99)

Şanı Yüce olan Allah, analarımız dahil  bizim,  payımıza düşen bir rahmetle zulüm olarak niteleyebileceğimiz bir cezayı vermez. Onun, yüceliğine  uygun düşmeyecek bir cezayı vermeyeceği  açıktır.  Vereceği ceza, mutlaka rahmete dönüşecek  adalettir.

Cennet ve Cehennem Olmasaydı

Sonrasında Cennetin de,  Cehennemin de yaşanmayacağı bir hayat anlamlı ve yaşanmaya değer olabilir miydi?

Adalet ve merhamet yüklü erdemli yaşamlar nasıl armağanlandırılabilirdi?   Zulümler ve sömürüler cezasız bırakılmış olmaz mıydı?

Bizi denemeye uğratmak için ebedilik takdir ederek yaratan Cennet’i ve Cehennemi halk eden Allah’a hamd olsun.

Allahım! Senden Firdevs Cennetlerini ister, Cehennem azabından Sana sığınırız.