Özellikle açık defter sınav yapmak öğrencinin kendisini değerlendirmesi ve seviyesini anlaması için büyük fırsat sağlıyor. Sınavları bilginin kullanıldığı ve üretildiği, kazanımların değerlendirildiği tarzda yapabiliyorsanız, öğrenciyi bilimde derinleşeceği faydalı bir ders çalışma atmosferinin içine çekebiliyorsunuz.

Açık defter kitap sınav şekli sadece bir sınav şekli değildir. Özellikle açık defter sınav yapmak öğrencinin kendisini değerlendirmesi ve seviyesini anlaması için büyük fırsat sağlıyor.  Derslere göre değişmekle beraber, açık defter-kitap sınav uygulamasını şöyle yapıyoruz: Çoğu kere haftalık (ya da iki haftalık) kısa sınavlar (quizler) açık kitap, defter sınav uygulaması yapıyoruz. Bunun yanında kazanımları, faaliyetleri, ödevleri değerlendirmeye çalışıyoruz.

Sonunda bunları toparlayıp vize ve final notları haline getiriyoruz. Çünkü neredeyse her hafta sınav değerlendirmesi yapmış oluyorsunuz. Öğrencilerin sunum yapmalarını, bir takım ödev hazırlamasına da imkân veriyorsunuz.  Yazarak çalışmak ve defter tutmak/not almak ihmal edilmiyor. Bu metotla öğrenci etkili ders çalışmayı öğrenirken bir yandan da yeteneklerini keşfediyor. Esasen hemen her hafta bu sınavı uygulamakla öğrencileri derslere sürekli çalıştırmış oluyoruz.

Test türü değerlendirmeleri; yanlış doğru uygulamalarını, boşluk doldurma gibi etkinlikleri,   ders esnasında öğrenmeyi pekiştirme ve bilgiyi tekrar amaçlı ders içi uygulama olarak kullanıyorsunuz; sınavların değil, dersin bir parçası olarak kullanıyorsunuz. Hulasa, sınavları bilginin kullanıldığı ve üretildiği, kazanımların değerlendirildiği tarzda yapabiliyorsanız, öğrenciyi bilimde derinleşeceği faydalı bir ders çalışma atmosferinin içine çekebiliyorsunuz.

 Sınavlarda öğrencilerin çalışma defterine bakmak,  ihmal etmediğim uygulamalar arasında yer aldı hep. Ödevleri yapmışlar mı? Başka kaynakları ne kadar göz önüne almışlar? Özet çıkarmışlar mı? Ya da şerh -ek açıklama- eksik bilgiyi tamamlama tarzında çalışmaları ve buna dair notları var mı? diye ölçme değerlendirmenin bir parçası ve gereği olarak defterleri inceliyorum. Bu uygulama ile öğrenciyi yazarak çalışmaya yönlendirmiş oluyorsunuz.  Yazarak çalışmada bir sihir var. Üç beş kat daha etkili hafızaya alabiliyorsunuz yazdığınız takdirde.

Öğrencilerin kendi cümleleri ile yazma konusunda becerileri gerçekten zayıf. Yazarak, not tutarak özet çıkarmak konuyu hem bütün olarak görmeyi sağlıyor hem de öğrenci yazma konusundaki eksikliklerini gidermiş oluyorlar. 

Açık defter kitapta işin püf noktası soruları doğru tasarlamaktan geçiyor.  Kitapta cevabını kolayca bulabildiğiniz sorular soruyorsanız,  açık defter kitap sınav yapmanın mantığı  ve felsefesi anlaşılmamış demektir.

Eğitimin amacı şu aslında: Kişiyi soru sorar hale getirmek. Soru sormayı bilmiyorsanız sorunlar karşısında çaresiz kalıyorsunuz.  Mevcut sınavcı sistem ise cevapları öğretiyor, soruları değil.

Lise ve Üniversite Yılları

Lise yılları…  Sivas Lisesinde yatılı okudum. Değişik fikir grupları ile iç içe olmanın bir faydası şu oluyor:  Sosyalleşmenizi sağlıyor. Sürekli fikri münazara ortamı sizi münazara ustası haline getiriyor. Farklı fikirlerden korkmamayı öğreniyorsunuz. Lise dönemi öğrenci için fikri bakımdan güçlenmesi gereken en önemli devre. En çok kitap okuduğumuz ve en çok sosyal faaliyetlerin içinde bulunduğumuz döneme tekabül ediyor.

 O günler sağ-sol gibi olayların, öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu yıllardı. Ankara’ya da yolumuz düşüyor, öğrenci olaylarını  üniversite muhitinde daha yoğun müşahede ediyorduk. Şahit olduğum olaylardan birisinde Ankara Kızılay’da Leninci-Maocu çatışmasının ardından geride harp meydanı gibi enkazı ve acıları görmüştüm.

Üniversite giriş sınavında çok sınırlı tercih yapmış ve birisi hariç tüm bölüm tercihlerini Atatürk Üniversitesinden yapmıştım. Lise dönemimde Erzurum’a da ziyaretlerimiz olmuştu. Oradaki ortamı biliyordum. Rektör Kemal Bıyıkoğlu liderliğinde diğer üniversitelere göre üniversite, eğitim açısından daha iyi bir durumda idi ve daha önemlisi huzur vardı. İlk sıralarda tercih ettiğim kimya bölümüne (50 puan daha yüksek almama rağmen) bilinçli bir tercih yaptım. Kimya bölümüne kaydoldum. 1991 yılında Almanya’ya araştırma için gittiğimde kimya bölümünün tıp fakültesine girmekten daha yüksek puan gerektirdiğini öğrenmiştim. Çoğu eğitim varsayımlarımızın yanlış olduğunu bir kere daha fark ettim. Ülkemizde temel bilim niçin zayıf kalmış ve neden temel bilim bölümlerini bitirenler doktora yapıp sanayide görev almıyordu? Bu soruları daha o yıllarda sormaya başlamıştım. Almanya’da kimya bölümlerini bitirenlerin %90’dan fazlası doktora eğitimlerini tamamlıyor, endüstride görev alıyorlardı.  Almanya’da o yıllarda Siemens’te 40 bini aşkın ARGE’ci olduğunu öğrenince şaşkınlığım artmıştı.

Ülkemizde neden kimya sanayi, ilaç endüstrisi neredeyse tamamen dışa bağımlı?  Bilim neden kalkınmada rol almamıştı?

Demek ki birileri bizi kandırıyor!  Kim kandırıyordu bizi? Nasıl kandırıyordu? Cevabını bulmak için peşine düştüm. Eğitim ve bilim yazılarım böyle bir arayışın neticesinde ortaya çıkmaya başladı.

Malumata karşı eğer edilgin iseniz, sadece alıcı durumdaysanız malumat gerçekten sizi yiyip bitiriyor. Sınavlarla bitiriyorlar sizi. Merkezi sınavlarla…

Eğitimle ilgili yanılgılar sadece ülkemizde değil, dünyada da yaygın. Mesela başarı odaklı eğitimde “Başarılı” ancak meziyetsiz, zekâsı çalışan ancak kalbi çalışmayan mezunların yönettiği Dünya kapitalizmin kölesi haline geliyor. Dünyanın en depresif öğrencilerinin Harvard Üniversitesinde olduğu bilinir.  Çünkü başarıya odaklı. İnsani meziyetlere değil.

Oysa günümüzde en değerli şey bilgi değil mi? Aynı zamanda en değersiz şey de bilgidir.  Kendinize ait bir fikir ve bakış açısına sahip değilseniz, bilgi kirliliği içinde faydalı olanı seçmeyi bilmiyorsanız, filtre edici bir zihne sahip değilseniz işiniz bitik demektir.

Yaratan sizi hayvandan farklı olarak muhteşem bir öğrenme programı ile teçhiz etmiş. Ama bu programı kullanmayı bilmiyorsanız büyük bir hangi nasipsizlik içindesiniz demektir.  

Öğrenme yanılgılarından kurtarabildiğimiz her insan, bizim zafer bayrağı taktığınız bir kale kadar değerli bir fetih olmaktadır.        

Eğitim hayatım boyunca derslerimin bir bölümünde hayatın ve yaratılışın sırrını anlattığım kadar bu zihni engelleri ele aldım. Öğrenilmiş çaresizliğin prangalarından kurtarmak için öğrencinin kendisinde olan hazinelerin anahtarlarını göstermeye çalıştım.   

Kader bizi “eğitimin kimyasına” sevk etti. Mesaimizin önemli bir kısmını kimya yanında eğitim alanında çalışmalarla geçirdim. Hatta bazen eğitim alanına verdiğim mesai daha öne geçiyordu. Gazete ve dergi köşelerinde yazılar, TV, radyo programları, eğitim panel ve kongrelerine katılıyordum. Eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşlarının toplantılarına çağırılıyordum.  Okullarda seminerler sunuyorduk. Etkili ve doğru öğrenme yöntemlerini, eğitimdeki yanılgıları anlatıyorduk.

Maarif bir dava halini aldı hayatımızda. Her platformda bu davayı anlatıyorduk. Bir de bulunduğumuz ortamda şartlar elverdiği kadar o bölgeyi verimli bir eğitim ortamı haline getirmeye çalışıyorduk.

(Maarif Davamız Kitabından)