Ahlâk, en basit anlatımla, toplumsal alanda insanlar arası ilişkilerde bireylerin uymaları beklenen ve talep edilen davranışlardır. Bunlar bir değer olarak “iyi ve kötü”, “doğru ve yanlış”, “ güzel ve çirkin” şeklinde nitelendirilen davranış ve eylemleri içermektedir. 

 “İki büyük âlem beni kendine hayran bırakıyor:
Üstümdeki yıldızlı kâinat ve içimdeki vicdan”

Nurettin Topçu

Ahlâk dediğimiz kavram için, bir sertifikaya gerek duyulsaydı bu sertifikanın adı 'Vicdan' olurdu her halde.
 
Tarihsel süreç içerisinde siyaset ve ahlâk konusu ayrı ayrı üzerinde en çok tartışılan, konuşulan konuların başında gelir.   

Ahlak ile bir arada olduğu zaman değer kazanacak olan siyaset maalesef değer kazanma kaygısından uzak bir hava ile çoğunluğu esir almış durumda.Günümüzde siyasete atılmak, “ŞANS OYUNU KAZANMAK” gibi her zamankinden daha fazla istenmektedir. Ancak dünden farklı olarak, bugün ortaya çıkan sahte adanmışlık (vatan, millet, din- iman, laiklik ve çağdaşlık vb. bağlamında), pişmanlık yaşamadan, sahip olunan nutuk ve hitabet etme becerisi ve tiyatral yetenekler de kullanılarak gerçekleştirilen performans “en yüksek ihtirasa en fazla ilerleme ve aydınlanma isteklisi konumuyla”, drama dalında “Oscar”lık bir düzey taşımaktadır.
At sahibine göre mi kişner? Evet tamda bu ahlâki değerleri önemsemeyen sahte Robin Hudların elinde can çekişmekte olan siyaset, Nizamülmülkten çok uzaklara itilmiş bir içler acısı halde.

Hizmet için değil kısa sürede emeklilik , ihale ..vb hâller için siyasete atılma yarışı zirve yapmışken; siyasetin ahlâkı bu bağlamda en etkin haliyle eylemcisinin ahlâkı kadar bir hale dönüşmüştür. 

İtalyan düşünür ve politikacı Niccola Machiavelli’nin (1469-1527) düşünceleri üzerine kurulu olan  fayda merkezli bu yaklaşıma göre siyasetin özünü, siyasetin ahlâktan bağımsız bir alan olması oluşturmaktadır.  Kendi normlarını kendi belirleyen bir anlayış.Machiavelli’ye göre bir hükümdar, “devleti elinde tutmak için sık sık verdiği sözlere karşı, insanlığa karşı, dine karşı davranmak zorunda kalır. Bu yüzden tarihin rüzgârına göre, dönmeye hazır bir zihne sahip olmalıdır”. 

"Dün dündür bugün  bugündür "

Süleyman Demirel

Siyaseti, ahlaktan ayrı düşünerek çıkarımlar yapmaya veya politikalar geliştirmeye devam edersek, daha can sıkıcı ve yüz kızartıcı durumlar ile karşılaşacağız demektir.

Ahlâk, siyasetin temel yapı taşlarından biridir. Siyasetin ahlâkı içine almadan işlemesi ya da siyasette siyasî alanın dışına çıkarılması, siyaseti de ahlâksız bir hale büründürmektedir. Bugün bilinçli ya da bilinçsiz bir süreç yoluyla, ahlâkı öteleyen ve kendi alanına gömülü bir siyasî faaliyet, kalıtsal olarak özürlüdür. Ahlâkî temelden yoksun, ahlâkî değer yargılarının süzgecinden geçmeyen bir siyaset, arkası yarın dizisinde, rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk uygulamalarındaki çarpıcı artış hızıyla karşılık bulmaktadır/Bulmaya devam edecektir. Bu olumsuz hal devletin her üç erkinde ortaya çıkmaya başlayan  bu çürüme ve bozulma tüm iş ve meslek alanlarına yayılarak birliktelik duygusunu yok edecek ve  toplumun demokratik temsile olan güven duygusunu zedelemeye devam edecektir. 

Ahlaklı olmanın adı ve kalıbı değişti artık.  Her söz  söylenilebilir, her iftira atılabilir, dün aşağılanan bugün dost edinilebilir...   Günümüz siyaseti adeta şunu haykırır oldu. “Baktın zamane uymadı sana, sen uy zamaneye.”
 
BALIK BAŞTAN MI KOKAR?

Evet bence de  balık baştan kokar. Yukarısı problemli olunca aşağısıda problemli olmayı iyilik hali saydı. 

Annem karne hediyesi olarak et aldı şeklindeki haberi yapan ve hiç sıkılmadan pişman değilim diyen gazeteciye kızmak gereksiz değil mi?
Çünkü o planlanarak yapılan haberin özünde ahlak yok. Kazanmak isteği dışında bir arzu yok. 

Kazan !  

Nasıl kazanırsan kazan yeter ki kazan !

Çünkü kazanmak en önemli hedef ise yöntem bir şey ifade  etmez. Gazetecinin âdeta bir küçük oyun gibi planlayarak yaptığı haberi    sorgulamadan gündem eden siyasi figürlere bakınca gazeteciye hiç kızmamak gerek.
Artık bu zamanda, “Hak her ne şekilde olursa olsun ele geçirilendir, hak edilen bir şey değildir”. Dolayısıyla “Hakk’ı söyler, Hakk’ı diler” olmak zamana uygun değildir.

 Yavuz hırsız ev sahibini kovalar.  

Şöyle bir baktığımda  hergün utanılacak onlarca çıkış ve pişkin Poli-tik (a) cılar...

Eğer kazanmayı merkeze alırsanız geriye kalan her şey önemsizleşir. Beni üzen ve can yakan ise bu değişim falan değil . Al birini vur ötekine.Bu kirlilerin  bizi idare etmeye talip olmuş olmalarıdır asıl can yakan. Bu  kirli dönüşüm, ahlâkî sorumluluklardan kendisini muaf tutmayı bir imtiyaz ve özgürlük olarak algılayan bireyleri tek tek ahlâksızlar kervanına katarken, çelişkili şekilde de aynı insanları toplumun yönetimine talip hale getirmiştir. 

Bize düşen kazanmak için her yolu mübah görenlere dur diyebilmek.

Dert kazanmak olunca, asla bir araya gelmeyecekler bir anda  kardeş kesilebiliyor.  Halk için değil halka rağmen  bir düşünce egemen düşünce olmaya başlayınca her yol mübah görülür hale geliyor .

Evet işte tam da bu noktada bize düşen dur diyebilmek. 

Oku!

Düşün!

Aklet!

DUR DE !

ÖNEMLİ!

Sen nelere kadirmişsin %50+1

Kimler kimlerle

Yaşasın kelepçelerinden kurtulmuş, oyuncu değil  oyun kurucu noktaya gelmiş, 'Tam Bağımsız Büyük Türkiye'