Fırtına Deresi Kıyısındaki Topluluğun Hazin Sonu. 

Bir zamanlar Fırtına Deresi kıyısında bir kurbağa halkı yaşarmış. Bu eşitlikçi kurbağalar toplumunda,ortak sorunlar bir araya gelinip tartışılarak çözülür ve böylece uyum içinde mutlu mesut yaşarlarmış. Bir gün içlerinden genç bir kurbağa bu durumdan şikayetçi olmuş:

"Yahu nedir bu böyle? Yok dere suyunun temizliği, yok kurbağa şenliklerinin organizasyonu, yetmedi derenin öteki sakinleriyle ilişkilerin düzenlenmesi.. Her birimiz sorunlara kendi açısından bakıyor, kendi istediği olsun istiyor. Sonunda ortak bir fikir geliştirebiliyoruz ama bu çok zaman alıyor. Bıktım artık bu işlerden. Ben derenin serin sularında yüzmek, nilüfer yaprağının üzerinde sevgilime aşk şarkıları söylemek istiyorum! " diye serzenişte bulunmuş.
Bu fikre başka kurbağalar da destek verince içlerinden biri:
" O halde önerin ne? " diye sormuş. 
Bunun üzerine genç kurbağa:
" Kendimize derenin sakinlerinden bir başkan seçelim. Böylece hepimizin iyiliği için bu sıkıcı işlerle o uğraşır, biz de rahat ederiz." diye cevap vermiş.
Bu öneri, bütün kurbağalar tarafından benimsenmiş ve derenin sakinlerine duyurulmuş. Kurbağalara başkan olabilmek için derenin sakinleri arasında ki yarışı kazanan ise kurbağaları en iyi ikna edebilen Turna Kuşu olmuş. Başkan olduktan sonra Turna Kuşu her öğünde bir kurbağa yemeye başlamış..

Demokrasi istiyoruz diye kıymetler koparan Irak ve Suriye haklarının son durumu bana genç kurbağanın sitemiyle başlayan sürecin sonuçlarını hatırlatıyor....

"Tarih değil, hatalar tekerrür eder. "
II. Abdülhamid

"Geçmişin yıkıntıları, bugünün uyarılarıdır." George Bancroft

İktidar Nedir?

Genellikle siyasi gücü temsil etmektedir. Toplumsal hiyerarşiye baktığımız zaman en üst konumda yer alan ve toplumu yönetme erkine sahip olan kurumsal bir güç olarak tanımlayabiliriz. Devlet yönetimini elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar...

Geçmişten Günümüze İktidarın Yapılanması: 

Geçmişten bugüne güç kavramı değişmiştir.

Avcılık ve toplayıcılığın temel geçim kaynağı olduğu ilkel zamanlarda bilek gücü önemliyken sanayileşmenin ve buna bağlı üretimin egemen olduğu  günümüzde ise bu durum söz konusu değildir, artık iletişim en etkili güçtür.

Avcılık ve toplayıcılığın egemen olduğu ilkel zamanlarda, hayvanlar arasındaki hiyerarşinin aynısı insanlar arasında da söz konusuydu. Güçlü olan yönetir, yön verir ve idare eder...
Ancak tarım toplumuna yani yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte ortak fikri esas alan insani unsurlar ortaya çıkmıştır.

Üretim anlayışının değişimi ve çeşitliliği iktidar anlayışının da  çeşitlenmeye başlamasına vesile olmuştur. Bir grup insanı yönlendiren liderler, yerleşik hayatın başlaması, insanların çoğalması ve kültürel farklılıkları olan toplulukların artmasıyla birlikte artık yönetmek ve idare etmekte  zorlanmışlardır. Bundan dolayı başta olan liderler büyümek zorunda kalmış ve iktidar olma yolunda farklı fikirler bulmak yolunda ilerlemişlerdir. Bunun için genişleyen topluluklar “Devlet” şeklinde kurumsallaşmıştır. Devlet kavramı ile birlikte mutlak gücün  paylaşımını esas alan kurumsallaşmanın temelleri atılmaya başlanmıştır. 

Başta devlet yetkileri hükümdarın gücünün aktarımı şeklindeydi ve uzun süre iktidar gücü elinde bulunduranın izniyle onun için hareket eden bir sistem halinde hareket etti. İlk devletler iktidarın gücünü ve her şeyin iktidarın gücüyle var olduğunu öngörürken daha sonraları halk iktidarları yani hükümdarlık sadece çevresindekiler için değil, toplumun tümü için hareket eden iktidarlar kuruldu. İlk devletler halkın devlet için olduğunu savunurken, daha sonraları devlet halk içindir düşüncesi yer almıştır.

İktidarın kaynağı geçmişten günümüze düşünebilen  insanların çabası ile tüm insanlığın faydasına değişime uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. 
İlk devletlerde çoğunlukla iktidar-hükümdar gücünü İlahi bir güçten alırken( tanrı kral, Kut anlayışı..vb),

Günümüzde ise iktidar gücünü halktan alır.

Demokrasi, Cumhuriyet, Milli Egemenlik..vb isimler ile tanımlanıyor. İktidarın zamanla anlam ve şekli değişmiştir. Ancak günümüze baktığımızda tüm dünyada gerçek manasına hiçte uygun olmayan bir iktidar kavramına şahitlik ediyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünün tüm dünyada teorik bir kavramdan öteye geçmediğine şahitlik ediyoruz. Halk için olması gereken sistem halka rağmen olan bir sistem şeklinde hüküm sürmektedir.
Jakoben'in  " Bir dil ile halk her şeyi iyi bilemez." söylemi her coğrafyada egemen hâlde. Hele hele son zamanlarda daha vahşi bir söylem dili ile bu çığırtkan üsten bakıcı söz kasıp kavurmakta tüm dünyayı...
Irak halkına rağmen işgal, Suriye halkına rağmen Esad, Afganistan halkının yaşadığı trajedi, Çin ve Uygur halkının durumu...
Yani halklara rağmen iktidarlar.


İktidarlar halk için çaba ortaya koyan demokratik kurumlardır. Muhalefet ile birlikte hareket etmek en önemli anayasal zorunluluktur. Çünkü bugünün muhalefeti yarının iktidarı ya da tam tersi durum. Demokrasinin bugüne kadar sürprizden  öte bize sunduklarındandır. 
İktidar birleştirici olmaktan vaz geçmediği gibi ayrıştırmaya çalışanlara karşıda net duruş ortaya koymalı ve gerekirse bu konuda iktidarı kaybetmeyi dahi göze almalıdır. 

 Egemenlik Kimin? 

•Referandumlar neden aktif değil?
•Siyasi partilerin genel başkanları neden 5 yılda bir  partiye resmi üye olan bireylerin tercihleri ile seçilmiyor?
• Partilerin  Millet Vekili adayları seçilirken neden atanma yoluyla seçiliyor?
• Partilerin yerel yönetici adayları neden halka danışılarak belirlenmiyor?
• Siyasi partilerin il ve ilçe başkanları neden atanma yoluyla seçiliyor?
• Ekonomik durumun iyi gidip gitmediği ile ilgili neden referandum iki yılda bir esas alınmıyor?
• Emlak sektörü (ev satış fiyatları,kiralar) ile ilgili neden mini referandumlar yapılmıyor?
• Eğitim başlangıç ve bitiş tarihleri, sınav sistemleri ile ilgili neden halka danışılmıyor?
............
............

Yani eğer halk için ise neden halk yok?

Peki yok olduğunu bildiği halde neden varmış gibi davranıyor bu halk? 
Düşünebilmek!
Düşünmek!
Farkında olmak!
Farkındalık oluşturmak!
İktidar nasıl olmalı?
Muhalefet nedir ve nerede durmalı?

Muhalefet Nedir? 

1. Bir görüşe, bir eyleme, bir tutuma vb. karşı olma durumu, aykırılık.
2. Karşı görüşte, karşı tutumda olan kimseler topluluğu.
3. Çok partili düzende, iktidar partisi dışındaki parti ya da partiler.
4. İkdidar partisini denetleyen, yön veren güç.

 Muhalefetin Görevi Nedir? 

Demokrasi ile yönetilen bir ülkede, muhalefet belirli seçmen barajını aşmış ve parlamentoda halkı temsil eden ve sağlıklı siyasette iktidarın politikasını eleştiren ve daha iyiye doğru yön veren iktidarda olmayan diğer partilerin tamamıdır .
Tanımında da anlaşılacağı üzere sadece kınamak üzere mecliste olmalarına yönelik bir destek ile  var olan yapılar değildir. İyi olanı alkışlamak, daha iyiyi ortaya koyacak projeler ortaya koymak ve yanlışın karşısında çok net bir şekilde durmak için oy verilen kurumsal yapılardır...

Siyasal muhalefet ile demokrasi arasında bir diğerinin varlığını tamamlama, onsuz olamama şeklinde bir ilişki, bir etkileşim vardır. Muhalefet demokrasinin varlığı için zorunludur. Fakat yasal, serbest ve açık bir muhalefetin varlığı için de demokrasi zorunludur.

Başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partileri iktidarın alternatifi olduğu kadar aynı zamanda demokrasinin en büyük teminatı ve güvencesidirler. Bu nedenle iktidar partisinin icraatlarını sıkı bir şekilde takip eder, bir nevi denetim görevi yaparlar.

Ancak ülkemizdeki gibi ne her şeye muhalif olmak, ne de önüne gelen her tasarıya, teklife karşı çıkmak olmamalı. Ülkenin çıkarları doğrultusunda hareket ederek kamuoyunu etkilemeye, kendi lehlerine oluşmasını sağlamaya çalışmak olmalıdır.

Yani diyorum ki ey muhalefet!! 

İktidar olmak istiyorsanız:
 • Milletin önüne projelerinizle çıkacaksınız. •Projelerinizin uygulanabilir olduğuna milleti ikna edeceksiniz. •Mazotu 1 lira yapacağım, yok tüm ev hanımlarına asgari ücret kadar maaş vereceğim gibi uçuk vaatlerle de milleti kandırmaya çalışmayacaksınız. 
• Size oy veren yada vermeyen ayrımı yapmayacaksınız.
• İktidar gitsin  gerekiyorsa ülke yıkılsın söylemini kullananlarda olmayacaksınız. 
• İnandırıcı ve dosdoğru olacaksınız aksi halde yalancı çobanın düştüğü duruma düşmekten yalancı çoban gibi muamele görmekten, kurtulamazsınız.

İktidar her rejimde vardır ancak muhalefet demokrasilerde vardır. Muhalefetin görevi iktidarın yanlışlarını görüp ikaz etmek iktidarın doğru iş yapmasını sağlamaktır. Muhalefet o bakımdan çok önemlidir. Muhalefet iktidarın her icraatına yanlış demek değildir. İktidarın yanlış yapmalarına bel bağlayan muhalefet kaybetmeyi davranışa dönüştüren, kabul edilmiş çaresizliği parti programı yapan muhalefet olmaya mahkumdur ve ne hazindir ki bizde muhalefet boşluğu vardır.

Şimdi hem iktidara hem de muhalefete yazının başındaki hikâye önemli bunu parti programı yapın   diyorum. Bunu hatırlatarak diyorum ki bizim bizden başka kimsemiz yok. Ayrışırmayın, yok saymayın...
İyi olan için iyi olana doğru çalışın ve bir ülkenin büyümesi için en önemli gerçekliğin barış ve huzur olduğunu unutmayın!

Yeniden güçlü yarınlara.
Sevgiyle kalınız...