İnsanlık âleminde şefkat ve merhametin zirvesi ise anadır. Şefkat ve merhamette güneş gibi olan anneler, merhametli bir toplumun da inşacısıdırlar. 

Toplum hayatının temel yapı taşı olan anneler, ailenin çekirdeği ve vazgeçilmezidir. Anne, nesli temin ve talimin kaynağı olmakla birlikte herkesin ilk öğretmenidir. 

Kadim medeniyetimiz, Hazret-i Havva annemizden bu yana kadını ve anneyi yüceltmiş, toplum içerisinde kadına ve özellikle de anneye imtiyaz sağlamıştır.

Hz. Meryem, bir annedir.
Hz. Sare, bir annedir.
Hz. Hacer, bir annedir.
Hz. Âmine, bir annedir.
Hz. Hatice, bir annedir.
Hz. Fatıma, bir annedir.

Medeniyetimizin yol göstericilerinin eşlerini ve annelerini bilmeyi ve onlara da saygı duymayı, bize yine büyük medeniyetimiz öğretmiştir. 

Bu öyle bir medeniyettir ki; kız çocuklarını diri diri toprağa gömme karanlığı içerisindeki bir toplumu aydınlatmakla işe başlamıştır. İslam Medeniyeti dairesinde kadın hiçbir zaman erkekten ayrı düşünülmemiş, anne olan kadına daha fazla hürmet gösterilmiştir.


Batı medeniyeti ise, kadın ve anne ile sorunlu bir medeniyettir. 

Sorunları perdelemek, vicdanları susturmak için de, samimiyeti kendinden menkul günler icat etmişlerdir. Kadınlar Günü, Babalar Günü, Anneler Günü gibi günler de bunlardandır.

Bu tür günlerin samimi bir niyetin ürünü olmayışlarının bir göstergesi de, bu günlerde tüketimin artmasına ilişkin oluşturulan atmosferdir. 

Bu yönüyle Anneler Günü, kapitalizmin tüketim çılgınlığını köpürttüğü yeni bir imkân olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. 


Böyle kapitalizmin icadı olan en değerlilerimizin sömürüldüğü günlerde anne, baba yahut öğretmenlerin hatırlanması ilk bakışta oldukça masum görünüyor ama ucu, para harcamaya, en değerli hediyeyi almaya dayanıyor. 


Tüm kitle iletişim araçları da bilinç ve bilinçaltı mesajlarla “kutlama varsa, değer verilmiştir” anlayışını pompalıyor.


Hatta iş; özel günü unutulan, kutlanmayan, kendisi için para harcanmayan kişide değersizlik duygusu oluşturacak kadar da toplumsal bir baskıya dönüşmüş durumda.


Kendi medeniyet değerlerimizden uzaklaştıkça, bu tür günler toplumumuzda da dikkate alınan, kutlanan ritüeller haline geldi malesef. 


Annesini Anneler Günü’nde elinde çiçeğiyle huzurevinde ziyaret eden bir evlat tablosu karşılaşılabilecek en acı tablolardan birisi değil midir?


Aslolan, cenneti annelerin ayakları altına koyan büyük medeniyetimizin birikiminin farkına vararak anneleri, babaları, kadınları, öğretmenleri bir ömür boyu baş tacı etmektir.


Hayatta olan annelerini, medeniyet öğretilerimiz doğrultusunda her zaman baş tacı eyleyen, ‘öf’ bile demekten çekinen, titizlikle gönlünü alanlara ve vefat eden annelerini de, ardında sadaka-yı câriye nevinden hayırlı evlat bırakmanın semeresiyle kabirlerinde muazzez eyleyenlere selamlar olsun!


“Ana başta tâc imiş
Her derde ilâc imiş
Bir evlat pîr olsa da
Anaya muhtac imiş”