Üçüncü Dünya Savaşı kapımıza dayanmışken, ülke içeriden karıştırılarak bir iç savaş planlanıyorken, dünyanın dört bir yanında mazlum coğrafyalar kan ve zulme düçar olmuşken, toplumda azgınlık, huzursuzluk, mutsuzluk, bencillik, her türlü kötülük almış başını gidiyorke, patlamaya hazırlanan volkanın kraterinde piknik yapıyoruz.

Birtakım tuzu kuru Müslümanlar, vur patlasın çal oynasın, gel keyfim gel eğleniyor, zevklerinin başdöndürücü serüvenlerinde kah oraya kah buraya savruluyorlar. Gençliğin, ülkenin istikbali, İslam dünyasının feci hali, onların umurunda bile değil.

Mikro ve makro bağlamda tüm hayatımızı ferdi, ailevi ve ictimai olarak en güzel, en adil şekilde düzenleyen dinimiz İslam, büyük ölçüde hayatlarımızdan fiili olarak çıkıp gitti.

Artık imanlarımız, gerçekten tehlikede!

Sanki akıllar durmuş ve tutulmuş!

Münevverler, akil insanlar, bilgeler, alimler yetişmiyor artık! Bilenler, bilmeyenleri uyarmıyor, aydınlatmıyor. Bilmeyenlerse hiiç merak edip sormuyor. Sorsalar bile, işlerine gelmediği için önemsemiyor.

Hakk’ın tarafındakiler benimsenmiyor, kendileriyle alay ediliyor, değersizleştiriliyor.

Azgınlıklar, büyük günahlar, toplumu çepeçevre sararak pençesine almış. Ahlaksızlıklar, fısk-ı fücurlar, içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş, teşhircilik, sapıklık, rüşvet, haram yeme, hırsızlık, adam öldürme rekora koşmakta. Faiz belası zaten sıradanlaştı ve yaygın hale geldi.

En acı olanlardan biri de, Müslümanlar, emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker farzını terk ettiler.

Azgın ve saldırgan dinsizler, İmana, İslama, Kur’an’a, Sünnete ve mukaddesata saldırırken, birtakım sözde dindarlar, (yasal sınırlar çerçevesinde savunma yapmayıp) zillet içinde susuyorlar!

Entrikalara tenezzül eden, nefrete layık, düşük ve müptezel birtakım insanlar, siyasette, bürokraside, stk larda; liyakatli makam sahiplerini yerlerinden düşürmek, yerlerine kendi adamlarını koymak için bin türlü dalavere çeviriyorlar. Yalan, iftira, komplo ile çeşitli makamlardaki veya makamları hak eden liyakatli kimselerin canlarını yakıyorlar, kariyerlerini yıkıyorlar. Oysa getirmek istedikleri kişiler, devirmek istedikleri kadar ehliyetli ve liyakatli değil, ama bildiklerini okuyorlar.

Toplumda ne kadar oportünist (fırsatçı),  hedonist (hazcı), arivist (amaca giden yolda her şey mübahcı) varsa, ne kadar asalak, lüpçü varsa, şu anda çeşitli alanlarda sanki köşe başlarını tutmuşlar, daha fazla zenginleşmenin, coşkuyla ve heyecanla devletin ve milletin emaneti olan ‘imkanları’ sağmanın telaşındalar.

"Peki kim suçlu?" dediğinizi duyar gibiyim, hemen söyliyeyim:

1-) Suçun bir kısmı, elbette Devletin. Çünkü; Devlet, ahlak ve karakter eğitimi vermeyen, insan merkezli olmayan eğitim sistemi ile toplumu iyi eğitemiyor, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi iyi yetiştiremiyor. Böylelikle toplumda ahlakı ve âdil hukuku hâkim kılamıyor.

Ben merkezci, konformist, emeksiz kolay kazanmayı ilke edinmiş nesillerle medeniyet inşa edilemez, adalet ve merhamet tesis edilemez.

2-) Namuslu vatandaşlarla kalkınma olmaz diyenler suçludur!

3-) Kumarı, faizi, zinayı suç saymayan, kadına değer vermek adına aileleri paramparça eden, toplumda hukuka olan güveni sarsan, kamu vicdanını tatmin etmeyen kanunları yapanlar suçludur!

4-) Çocuklarını iyi yetiştiremeyen aileler suçludur!

5-) Bu milletin tarihi, kültürel, milli ve manevi değerlerini bombardımana tutarak yozlaştırmak için birbirleriyle yarışan, büyük renkli medya suçludur!

6-) Kendilerini Türkiye’nin asıl sahipleri sayan, kanını, canını vermiş, bedeller ödemiş çilekeş, fedakar Anadolu insanınını, ‘bidon kafalı, göbegini kaşıyan adam’ olarak gören “iki kimlikliler” suçludur. (Sıradan çifte vatandaşları kastetmiyorum, kasdımın ne olduğu açıktır

7-) Mahallemizin çocuklarından, getirildikleri makamlarda vazifelerini doğru dürüst yapmayan, bozuk sistemin ve düzenin nimetlerini ganimet olarak görüp elde etmek için açgözlülükle, hırsla lüksün ve paranın peşinde sürüklenen seçkinler, kodamanlar, eşraf suçludur.

8-) Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker yapmayan bütün Müslümanlar suçludur!...

Allah cc, cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez!

Hepimiz kendimizden, ailemizden ve çevremizden başlamalıyız. Kul olarak kendimiz dirilirsek, ailemiz dirilir. Ailemiz dirilirse, çevremiz, şehrimiz dirilir ve ülke dirilir, ümmet dirilir!

Fi Emanillah