Kurban Bayramı yaklaşırken sofralar dolacak, dualar yükselecek, bayramlıklar giyilecek. Ama bu yıl da dünyanın dört bir yanında yüz binlerce insan için bayram; yalnızlığın, sürgünün ve acının adı olacak.
*Gazze’de çocuğunu kaybeden bir annenin sofrasında et yok…*
Doğu Türkistan’da kamplarda tutulan babaların çocuklarına sarılma şansı yok…
Suriye’nin harabeye dönen mahallelerinde bayram sabahı sessizlik hâkim…
Irak’ta bombaların altında büyüyen çocuklar için bayram sadece takvimde bir kelime…
Biz ise burada, görece bir huzur içindeyken, çoğu zaman kurbanı bir ibadet olmaktan çıkarıp bir gösteriye dönüştürüyoruz. Ne yazık ki “kaç kilo et dağıttım” üzerinden yapılan paylaşımlar, bu ibadetin özündeki merhamet ve paylaşma ruhunu zedeliyor.
Oysa kurban, sadece bir hayvanın kesilmesi değil; insanın egosunu, bencilliğini, kayıtsızlığını da kesmesidir. Bu bağlamda bayramı gerçekten idrak etmek isteyen bir toplumun, dünyanın dört yanında yaşanan adaletsizliklere göz yumması mümkün müdür?
*Vicdan, sınır tanımaz.*
Bir kurban hissesi verirken, Filistinli yetim bir çocuğu; Doğu Türkistan’da zulme uğrayan bir genci; Suriye’de okul hayali kuran bir kızı; Irak’ta annesini yitirmiş bir bebeği düşünmeden, bu ibadetin ruhuna nasıl erilir?
Zira Kur’an açıkça buyurur:
“Onların ne etleri, ne kanları Allah’a ulaşır; Allah’a ulaşan sadece sizin takvanızdır.” (Hac, 37)
Bugün takva, sadece ritüellere uymakla değil, zulme karşı susmamakla mümkündür.
Bir yerde insan ağlıyorsa, orada bayram eksiktir.
Bir coğrafyada bombalar patlıyorsa, başka bir coğrafyada yükselen kahkahalar vicdanı kanatır.
Bir toplum sadece kendi acısına ağlıyorsa, insanlığın ortak vicdanını kaybetmiş demektir.
*Kurban ruhu: Sessizlerin sesi olmaktır.*
Bugün bayram sofrasına otururken, sessizce dua eden bir Gazze’li çocuğu unutmayalım.
Doğu Türkistan’da Kur’an okuduğu için hapsedilen genci hatırlayalım.
Suriye’de enkaz başında bayramı bekleyen babayı, Irak’ta yetim kalmış çocukları hatırlayalım.
Çünkü onlar da bizim kardeşimiz. Onlar da bu ümmetin bir parçası.
Bayramın anlamı, yalnızca “et” değil, insanı insana yaklaştıran merhamet köprüsüdür.
Eğer bu köprüyü zulüm altındaki coğrafyalar için kuramıyorsak, kurban sadece bir kesim ritüelinden ibarettir.
Bu bayramda et dağıtmakla kalmayalım; adaleti, merhameti, vicdanı da paylaşalım.
Sadece kurban değil; kalbimizi, dualarımızı, sorumluluğumuzu da sunalım.
*Zulme sessiz kalan, bayrama hak kazanamaz.*
Kurban kesiyoruz, evet. Ama zulme de bir “dur” diyebiliyor muyuz?