Bismillahirrahmanirrahim Allah’ın (cc) bize emanet ettiği şu dünya’ya ve içindeki geçici ziynetlere, süslere mal ve makamlara aldananlara çok acıyorum. İnsanın olmadığı, insanın yaşamadığı bir dünya’nın tamamı inci, yakut ve altın olsa ne kıymet ifade eder! İnsan kendisi için yaratılmış petrol, maden ve bitki gibi nimetlere, mal ve makamlara sahip olma uğruna insanı nasıl öldürebilir!? Nasıl insani ahlak ve değerleri yok edebilir!? Nefsine, nesline ve insanlığa nasıl zulmedebilir!? Bu dünya için nasıl kalp kırabilir!? Çıkar hırs ve haset hastalığıyla kardeşlerine nasıl düşman olabilir!? Nefsi arzuları uğruna cemaat taassubuyla kardeşlerine nasıl tuzak kurabilir!? Dünyanın geçici makamlarını Ahiretin sonsuz cennetine nasıl tercih edebilir!? Allah (cc) bizlere dünya ve içindekileri imtihan sebebiyle sevdirmiştir. Mal, makam, ev, evlat eş ve eşya sevgilerini aşıp; onları bize emanet eden sahibimiz Allah’ı (cc) ve O’nun yolundaki çalışmaları en çok sevebilecek miyiz? İşte gerçek imtihanımız budur! Dünya’nın en şanssız insanı servet ve şöhretini kaybeden değil, Allah (cc) sevgisini tatmadan ölen insandır! Dünya’nın yeri kalp değildir. Ceptir. Çöpe de atılmaz. Akıllı insan, Allah (cc) sevgisini kalbe, dünya’yı ise cebine koyandır! Allah’a (cc) kulluğu gaye dünyayı ise Allah’a (cc) kulluğa vasıta yapandır! Ve akıllı insan dünya’yı esir almalı, dünya ve içindekilere köle olmamalıdır. Dünya’ya esir olanlar her zaman rezil ve zelil olurlar. Ve zalimleşirler! Mal ve makamlara kul olanlar Allah’a (cc) kulluk sevgisinden ve zevkinden mahrum olurlar.

Bu üç paralık dünya’ya kölemi olacağız, yoksa Allah’a (cc) rahat ortamda kulluk yapmak için dünya‘yı esir mi alacağız imtihanıyla ölene kadar karşı karşıyayız. Bu, kulluk ödev ve imtihanımızın en çetinidir! Alçak manasına gelen dünya; bağıyla, bahçesiyle, dağıyla, ovasıyla, deniziyle, nehiriyle kendini makyajlayarak süslü gösteren sonrada kendi içinde insanı yiyen bir tilki gibidir. İnsan bu gerçeği ahiret yurdunun gümrük kapısı Kabir evinde toprak kendisini yutmaya başladığında anlar. Uğrunda Namaz, Zekât ve Cihad gibi kulluk görevlerini terk ettiği, yalana, iftiraya, fuhuşa, faize, kumara içkiye sigara ve uyuşturucuya bağımlı kıldığı dünya’ya kızar ve nefret eder! Ah! Alçak der, aldattın beni! Der ama yeniden dönüp dünya, şeytan ve yandaşlarından intikam alma imkânı yoktur. Bütün bu acı gerçeklere rağmen nereye gidiyoruz? Hala ölüm gelmeden uyanmayacak mıyız? Hesaba çekilmeden kendi hayatımızı hesaba çekmeyecek miyiz? Nedir bu savaşlar? Nedir bu kavgalar? Nedir bu; kardeşin kardeşe, cemaatin cemaate, tarikatın tarikata ayak oyunları? Nedir ateşten gömlek olan bu devlet malını ganimet görme hastalıkları? Nedir bu sarhoş kumarbaz ve tefecileri halkın öncüleri yapma hastalıkları? Nedir bu; ehliyet, adalet ve sadakat ilkeleri yerine yandaş, kardaş, ahbap çavuş ve emireri uşakdaş tercihleri? Aday yapmanın, yönetici atamanın, kardeş olmanın, birbirini sevmenin imani ve ahlaki bir ölçüsü ilkesi olmayacak mı? Bu prensipleri nefis ve hevalarımızla tespit edecektik de Allah (cc) İslam Dinini ve peygamberleri niçin gönderdi? “Hayır! İnanan bir insan, Allah’ın (cc) dinine, Allah’ın (cc) emir ve nehiylerine, Resul’ünün (sav) örnek hayatına, bütün istek ve buyruklarına nasıl karşı gelir? Ey Muhammed! Rabbi’ne yemin olsun ki, onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, asla iman etmiş olamazlar! (Nisa S.65) Ayeti Kerime’deki ültimatonun gereği Fert, toplum ve Devlet olarak Allah ve Resul’üne danışıp kararını itirazsız ne zaman uygulayacağız? Ne zaman İslami ilkeleri ölçü yapıp kurtulacağız? Ey Allah’ın Kulları! Ey Ümmeti Muhammed! Ey can kardeşlerim! Hizipçilik, Particilik, Cemaatçilik, Tarikatçılık, mezhepçilik ve Irkçılık dinini bırakıp ne zaman İslam Müslümanı olacağız?! Yeter artık! Dünya’nın az menfaati karşısında sonsuz hayatımızı harap edip viraneye çevirmeyelim. Haydi, hep beraber tövbeye! Ve birleşmeye! Allah (c.c) bu yolda daim yar ve yardımcımız olsun! (Amin)

[email protected]