Köyün yükü ağır gelmiş.
Soba yakmak zor.
Tarlada çalışmak zor.
İnek, koyun gütmek zor.
Tarlada üretim yapmak, kendi yiyeceğini kendin üretmek varken…
Kendi sütünü ineklerinden kendin üretmek varken… Hatta satarak ticaretini yapmak varken…
Kendi kendinin patronu olma imkânın varken…
Hiç tanımadığın bir para babasına hizmet etmek, köyün en doğal halini terk ederek apartman daireleri arasına sıkışmak ve sonra da;

Kötü şehirleşmeden, beton yığınlarından şikâyet etmek…
Köyün doğallığından, köy hayatının güzelliğinden söz etmek…
Köyün doğallığına methiyeler düzmek.
Hep mi böyleyiz ya?
Bile isteye terk ettiğimiz güzelliklere özlem duymak size de tuhaf gelmiyor mu?
Bahçeli ev alma imkânı varken apartman dairesini tercih edip bahçeli evlere gıptayla bakmak…

Köyde daha rahat çalışacakken şehrin girdaplarında kaybolmak…
Devletin üretime vermesi gereken desteği konuşalım, köylüye verilmesi gereken desteği, köye dönüş motivasyonunu konuşalım ama…
Bunları konuşurken de kendimizle çelişmeden konuşalım.
Köyde çalışma imkânı varken şehrin o “tılsımlı” büyüsüne kapılıp beton yığınlarının arasında kaybolmayı tercih edip ardından da köy hasreti, bağ bahçe özlemi çekmek pek inandırıcı gelmiyor.

Başkaları üretsin, başkaları köyün sıkıntısını çeksin, başkaları şehirde yaşayanlara baksın, sen kalorifer peteğine sırtını yasla keyifle kahveni yudumla…

Yok öyle bir dünya!
İsteklerini, özlemlerini, beklentilerini dayatırken bile çelişiyorsun kendinle.
Milletçe diyoruz ki…
Kimseyi ayırt etmeden söylüyorum.
Bizim rahatımız bozulmasın, bize kimse karışmasın, biz üreten bir ülkenin huzurlu bireyleri olalım ama biz üretmeyelim.

Sebze ucuz olsun, meyve ucuz olsun ama bizim ütümüz bozulmasın.
Köyden şehre göçü bir şekilde başlatmışlar, bir şekilde köyler boşalmış.Belli başlı işi olan, şehirde çalışma mecburiyeti olanlara kimsenin bir şey demeye hakkı yok.
Ama kusura bakmayın da köy hayatının sıkıntısını çekmeden üretim talep etmenin de tuhaf bir tarafı var.

Başkası dürüst olsun, başkası elini taşın altına koysun, başkası güzel işlere imza atsın.
Bana kimse dokunmasın…

Oldu! Başka?

Mustafa Süs