Kimi belediye başkanları başarısızlığını “sözüm ona zaferle” taçlandırmayı iyi biliyor. Şehrin dağ gibi sorunları varken sorunlarına çözüm bulmayı bir kenara bırakıp “mağdur” peşinde koşan başkanlardan söz ediyorum. Gazetecilik yaparken devletin gizli bilgilerini ifşa edenlere hapis cezası verilir, hemen onlara sahip çıkarlar. Teröre sahip çıkan, teröristlerle iş tutan siyasetçi ve gazetecilere ceza verilir, hemen onlara da sahip çıkarlar.

Batı dünyası da ülkemizdeki iş birlikçileri de herkes hep bir ağızdan “Türkiye’de özgürlük yok, basın baskı altında.” diye feryat ederler. Bu feryadı seslendiren Batı dünyasında gazeteci değil, ne olursanız olun devletin gizli sırlarını ifşa edemezsiniz. Hele ki devletin terörist ilan ettiği kişilerle, örgütlerle asla iş birliği yapamazsınız. Bırakın ülke içinde, kendi ülkelerinin dışında korumaya aldıkları başka ülkeler aleyhine de görüş beyan edemezsiniz.

Ukrayna ve İsrail örneğini hatırlayın
Rusya ile iş birliği yapan devletlere, kurumlara bile baskı uyguluyorlar. On binlerce insanın katili İsrail’e karşı koyan ülkelere, kurumlara hatta sporcu ve sanatçılara bile baskı uyguluyorlar. Batılı devletler ülkemizde kime destek veriyorsa kimi siyasetçiler ve gazeteciler de hemen onlara sahip çıkıyor. Onların suçlu olmaları bir şeyi değiştirmiyor. Aynı yerden yönetiliyor gibi…

Belediye başkanı suç işleyince halkın seçtiği siyasetçi oluyor, gazeteci suç işleyince “Basın özgürdür, sansür edilemez.” oluyor ama kendi kutsal bellediklerine karşı bırakın hakareti, eleştiriye bile tahammül edemiyorlar. Tüm bunların yanında bir de başarısızlıklarını gizlemek için hemen mağdur edebiyatı yapıp halkı sokağa çekmeye, sokaktan medet ummaya, başarısızlıklarını böylece kamufle etmeye çalışıyorlar.

Aklıselim düşünen kimi insanlar da haklı olarak “Mağdur oluşturmayın, bizim insanımız mağdura destek verir.” diye uyarıyor. Sonuç öyle olabilir; mağdur olan kazanabilir ama bu da daha başka kötülüklerin önünü açıyor. Kendilerinin kutsallarına eleştiri yapan bazı insanlar hemen cezaevine gönderilirken terörle iş birliği yaptığı kesinleşen insanların elini kolunu sallayarak dolaşmasına o aklıselim dediğimiz insanlar da isyan etmeli.

Yargının bağımsız olduğundan dem vuran insanların yargıyı vesayet altına almaya çalışması asla kabul edilmemeli. Sokağa da çıksalar “Adalet” diye bağırmalıyız, miting de yapsalar “Adalet” diye bağırmalıyız. Toplumdaki adalete güveni zedelerseniz o güveni yeniden inşa etmeniz mümkün olmaz. Bizler vatandaş olarak “haklının güçlü” olduğu müreffeh bir Türkiye istiyoruz, sesi çok çıkanın değil…