Bir Dünya FUTBOL ŞAMPİYONASI GERİDE KALDI. Akıllarda çok şey kaldı. Ben en ilginç olanının hatırlatayım. 

Ben turnuvadan bahsetmeyeceğim. Önceden de Dünya şampiyonu olan Fransa takımının çoğunun Afrika kökenli insanlardan olması dikkat çekmektedir. Sanki Afrika karması gibidir. Oysa Afrika'nın çocuklarının ayni Fransa Milli takımında top koşturan topçuların göçmen  akrabaları Mülteci olarak çıktıkları yolda, canlarından olmaktadırlar. Kimi zaman kaderlerine terk edilerek, kimi zaman tekneleri, botları batırılarak, iteklenerek. Kapılarını yüzlerine kapatmaktadırlar. Oysa O Afrikalılar Fransa'yı Dünya şampiyonu yapmak için, çılgınca efor sarf ettiler. İkinci Dünya savaşında Fransa'nın yanında Almanlara karşı savaşan Cezayirli askerlerin neler çektiğini yıllarca nasıl mücadele verdiklerini hep basından takip etmiştik. Hatta filmler bile yapıldı. Üstelik mülteci olarak O ülkelere kabul edilmek için başvuran insanlara nasıl köle gibi muamele yapıldığını bizzat  batının basınından, çevirdiklri filmlerden öğreniyoruz. Savaş nedeni ile   kimsesiz kalan çocukların akıbetleri ise, meçhuldür. Kendileri açıklamaktadırlar.

Kısacası Batıda insanlık ölmüştür...

Tarihte İslam orduları ile Haçlılar birçok kez karşı karşıya geldiler. Çok uzun savaşlar oldu.

Onların bir tanesinde, haçlı orduları ile karşı, karşıya gelen; Selahaddin Eyyubi, onlara defalarca insanlık dersi vermiştir. Savaş meydanlarında olmasa bile; savaş sonrasında; tüm Avrupa ülkelerinde dilden, dile anlatılmıştır. Hatta efsane şekline dönüşmüştür. Yapılan eylemler, hayret edilecek davranışlar  nelerdir?   Araştırdığımız zaman şunu görürüz; olayın Özü, Savaş meydanında bile olsa; insan, insanlığını kaybetmemelidir. Her zaman hatırında tutmalı ve ona göre davranmalıdır. Asırlar sonra  Çanakkale' de yaralı düşman askerini kucaklayarak kendi mevzilerine bırakan Asker, aynı geleneği devam ettirmiştir.

O günün haçlı orduları içerisinde yer alan Fransızların dedeleri de, bu insanlık adına yapılan davranışlardan, nasibini almışlardır. Yaşanan olayları, onlarda efsane şeklinde gelen nesillerine anlatmışlardır. Amma, bu asil davranışların asıl kaynağı nedir? Diye kafa yormamışlardır. Dini inancı gereği; bu büyük davranışları yaptıklarını veya Müslüman olmanın getirdiği bir zorunluluktur, gibi fikirler akıllarına gelmemiştir. Yapılan bu insani davranışları şahıslarla ilintilendirmeye çalışmışlardır. Yapılan davranışların kaynağı olarak; Dini inançlarını hep görmemezlikten gelmişlerdir. Neden? Çünkü insan fanidir, gelir, geçer. Amma, fikrin yüceliğini söylersek; Dini inanç ise, asırlar boyu tazeliğini koruyacağından dolayı, ola ki; kendi inançlarından kimileri, bu karşı dinin ilkelerini benimser ve o inanç etrafında birleşirler, diye korkmuşlardır. Efsaneler de insanların adı ile anılmıştır. Daha sonradan araştırma yapan kimi tarafsız araştırmacılar bu yüceliğin; Dini inançtan kaynaklandığını ispat etmişlerdir. 

Anadolunun fethinde Horasan erenlerinin  etkilerini unutmamak gerekir.

Bugün, şanlı ecdadın torunları olan, bir kısmı aynı ırktan olan insanlar, bu erdemli davranışları unutarak; kendi yurttaşlarına, hatta kendi ırkından olan insanlara  yaptıkları saldırılar ile vahşet görüntüleri ile; anılmaya başlamışlardır. Kundaktaki, çocuğu öldürmek; yeni yaptıkları bir eylem değildir. Yaklaşık kırk yıllık geçmişe baktığımız zaman; Bunun örneklerini fazlasıyla görürüz. İşte, inançla donanmamış bir insanın yapacağı, olaylar zincirini görmekteyiz. Gerçi bazılarının Kürt dahi, olmadığı gerçekleri ortadadır. Bölge yabancı askerlerin mekanı haline gelmiştir. Önemli olan; bölge halkının, bu gerçeğin farkına varmasıdır. Kendilerine hizmet vermeye çalışan; sağlık ve eğitim çalışanlarının, tüm personelin hedef alınması, onların tehdit edilmesi, öldürülmesi vahşetin, başka bir boyutudur. İslam inancından uzaklaşmış, ırkı ne olursa, olsun; vahşet yapanların, yaptığı eylemlerle, irkiliyoruz. Sonuçta; benim fikrime uymuyor diye; AYNI IRKTAN OLAN, SADECE AMAÇLARI KENDİLERİNE YARDIM ETMEK olan Yasin Börü ve arkadaşlarını katletmediler mi? 

Hele bir Neşe Öğretmen, Necmettin öğretmen hikayesi var ki, yürekler dayanmaz. Bu İnsanların suçu ne idi? Bölge insanına öğretmenlik yapmak. Sivil insanlar idiler. Caniliklerini ortaya koyarak bu genç fidanları katlettiler.

Yaşanan Tarihte; SELAHADDİN, Savaş meydanında atından düşen; İngiliz kralına at gönderen, ona elçileri ile; meyve sunan, hastalandığında tıbbi yardım gönderen, asil davranışlar, yaparak muhatabını insan yerine koymuştur. Aynı kral, daha savaş meydanında iken; esir aldığı Müslüman askerlerinden üç bin tanesini kılıçtan geçirmiştir. İnsanın düşünmesi gerekiyor. Kendilerinin dedelerini esir iken bile; öldüren kralları; bugünün nesli örnek almış gibi gözükmektedir. Bugün, buna benzer katliamları, sanki İngiliz kralına nazire yaparmış gibi; pkk terör örgütü mensupları yapmaktadır.  

Selahaddin’in Kudüs’ ü fethetmesinden sonra tüm inanç sahiplerinin inançlarına saygı duyulacağını belirtmesine rağmen; karşı taraf savaş meydanında insanlıktan zerre kadar nasibini alan, davranışlarda bulunmamıştır. İsteyen herkesin kendi inançlarına bağlı olarak; Kudüs’ te kalabileceklerini, yahut isteyenlerin şehri  terk edeceklerini bildirmiştir. Aynen Fatih’in İstanbul’ u fethettiği zaman yaptığı gibidir. Bugün, inancını yitirmiş, terör örgütü mensuplarının; yaptıklarına baktığımız zaman; Haçlı zihniyetinin devamı gibi, görebiliriz, mantığı, ortaya çıkmaktadır. Örneklerini haçlılardan almaktadırlar. 

Bu bakış açısı ile; değerlendirdiğimiz zaman; bölgedeki olaylarda; yabancı devletlerin parmağının ne kadar fazla olduğunu tahmin etmek, güç değildir. Bu coğrafyada güçlü bir konumda olan Türkiye onlar için; gayet rahatsız edici, bir durumdur. Ayrıca, bu Ülkenin İslam inancını taşıması; rahatsızlık boyutunu; daha da ileri, boyutlara, taşımaktadır. Sürekli rahatsız edilmelidir. İçten ve dıştan; bu rahatsız edici eylem ve düşünceler; Türkiye’ nin gündeminden düşmemelidir. O amaçla; her türlü olay, kargaşa çıkarmak, kaos ortamı oluşturmak; vazgeçilmez yöntemleridir. Bu yöntemler mutlaka; uygulayıcı konumdaki güçler tarafından, her an, her zaman hayata geçirilmelidir. Bu işleri yapacak güçler; sürekli desteklenmelidir. İşte haçlı zihniyetinin amacı, budur. 

Şanlı dedeleri haçlılara karşı; tarihe mal olmuş bir zafer kazanan neslin torunlarının bir kısmı; Bugün, haçlı zihniyetindeki güçlerin esiri olmuşlardır. Yahut, onların kontrolüne girmişlerdir. ABD ile kol kola durumdalar.  Büyük kumandanın; kemikleri sızlamaktadır. İşte, inancınızı, Allah ’a olan güveninizi yitirdiğiniz zaman; düşeceğiniz durum; ortadadır. Zirveden, tabana yolculuk… 

Haçlılar, bu coğrafya için; kafalarında oluşturdukları fikirlerden hiçbir zaman vazgeçmediler. Görünen o ki; vazgeçmeye de; niyetleri yoktur. Savaş meydanında bile; kendilerine yapılan iyilikleri ve güzellikleri görmezden geldiler. Bugün, Selahaddin’ in bir kısım torunlarını kullanarak; Sanki intikam alma, peşindedirler. O bölgenin, istismar edilmesi, kendi amaçlarına uygundur. Bu açıdan baktıkları zaman; terör olayları desteklenmelidir. Oradaki sıkıntı; sürekli kanayan bir yara haline dönüştürülmelidir. Bu amaçla; her türlü siyasi, maddi, ekonomik, silah gücü desteği sağlanmalıdır. Gerekirse konu; Uluslararası boyuta taşınmalıdır. Oradaki; var olduğu ve tespit edildiği söylenen enerji koridorunu da, düşünüldüğü zaman; bölge her açıdan büyük önem arz etmektedir. Ciddi manada önemsemek gerekir, düşüncesindeler… 

Normal zamanda bir insana iyilik yaparsın unutabilir. Ölümle burun, buruna geldiğin zaman; sana bir iyilik yapıldı ise; sen onu nasıl unutabilirsin… İnsan duygularının bu kadar yoğun olduğu, başına gelen her şeyin mermere yazılan yazılar gibi; kaldığı bir dönemde insan kendine yapılan iyiliği unutuyorsa; işte o insan, önce kendi insanlığını sorgulamalıdır. Bölge insanına son yıllarda; her alanda destek sağlanmıştır. Bir takım özgürlükler tanınmıştır. Yatırımlarla, büyük baraj projeleri, sulamaya açık büyük tarım arazisi uygulamaları, ulaşım yatırımları, ile gündeme gelmiştir. Eğer, tüm projeler bitirilip, hayata geçirilecek olursa; bölge insanı, her alanda refaha kavuşacaktır. Devlet tüm imkanları ile yanlarındadır. Bu ise; haçlı zihniyetinin, kesinlikle istemediği bir durumdur. Hesap, gayet basit ve açıktır. Bunu anlamak için; öyle çok fazla dikkatli, çak fazla akıllı, olmaya gerek yoktur. Uyanık olmak, uyanık bir şekilde olayları değerlendirmek yeter… 

Son günlerde  bölgeden petrol fışkırması, birilerini rahatsız etmektedir. Bölgede her gün yeni oyunlar tezgahlanmaktadır. O coğrafyada ajanları ile neler yaptıkları ortadadır. Tarih şahittir. Cetvelle çizilmiş sınırlar, kendi kontrollerinde olan idareciler. Bugün sadece Musul ve Kerkük sınırlarımız içerisinde olsa idi, Dünyada petrole para vermeyen ülkeler arasında olacaktık. O bölgenin bu zenginliği fark edilince Osmanlı devleti hedefe kondu. Son zamanlarda ABD askerleri ile bölgesel güçler arasındaki yakınlaşma dikkat çekmektedir.

Hatta bundan seneler once bu kirli oyunu anlatan, bu konuda kitap yazan Doç Dr. Yaşar Kutluay, sonrasında Raif Karadağ, petrol konusunu işledikleri için belki de hayatlarını kaybettiler.  

Tarihte Fatih’ ler, Selahaddin ' ler hep insanlık dersini, savaş meydanlarında bile vermişlerdir. Anlayabilecek kafa, onu sezebilecek, insan yüreği gereklidir. Anlaşılan Tarihte verilen bu dersler, yetmemiş ki; bize insanlık dışı, dersi vermeye kalkıyorlar. Demek ki; yeni Fatih’ ler ve Selahaddin’ ler gereklidir. Bu yanlışı görüp, terör örgüütne karşı olan, onlarla mücadele eden, Şarkın En Sevgili kumandanı Selahaddinin torunlarına selam olsun.

Bugün bile Batılı devletlerin hala Akdeniz'in derinliklerine gömdükleri mülteciler, canlı belgeler olarak ortada durmaktadır. Çünkü çoğu  müslüman ya da zencidir.

Haçlı zihniyeti ölmemiştir. Devam etmektedir. Kendilerine yardım edeceklerine inandıkları, tüm tarafları; yanlarına çekmek birinci görevleridir. Yanlarına çektikleri bu taraftarlarını, ideal amaçları için; kullanmak da, vazgeçmedikleri bir yöntemdir. Kısacası; her alanda, haçlı seferleri devam etmektedir. Kültürel alandan, cephe alanına kadar olan tüm alanlar, alabildiğine haçlı zihniyetine hizmet eden insanlar tarafından; bize karşı kullanılmaktadır. Top yekun bir haçlı baskısı ile; karşı, karşıyayız. Dilimizden, kültürümüze kadar; İnancımızdan, ekonomimize kadar, bir haçlı işgali ile karşı, karşıyayız... Bununla mücadele etmek zorundayız...

Bunun bilincinde olarak; uyanık olmak lazım, uyanık...