Kovid salgınının, sadece insanın sağlığını değil, sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkilediği; herkesten kaçma, eve/içe kapanma, gündelik ihtiyaçları ve iletişimi ekranlardan sağlamak adına ufuksuz yüzeylere mahkûm olma, sesten ve dolayısıyla nefesten uzaklaşarak muhabbetten yoksun kalma vb. insan fıtratıyla bağdaşmayan hâllerin hükmü altına girildiği malumdur.

Bu bağlamda, sıkça duyduğum yargılardan biri şudur: “Sohbet kültürümüzü kaybettik.”

Kültürü, salt “yaşama biçimi” olarak aldığımızda isabetli görünen bu yargı, sohbeti inancımıza mahsus bir emir olarak aldığımızda isabetli görünmüyor. Çünkü Nebevî bir emir ve uygulama olarak sohbet, hem zahirî ve batınî ilimlere hem de muhabbete asıl mayasını veren şeydir.

“Hani o (Peygamber) arkadaşına (shb: lisahibihi), ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber’ diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı.” (Tevbe, 9:40); “Sahibiniz/arkadaşınız (sbh: sahibukum) -doğru yoldan- sapmadı. Batıla da inanmadı.” (Necm, 53:2) mealindeki ayetlerden baktığımızda, shb kökünden sohbet arkadaşlık, dostluk etmek anlamındadır. Sahip (yar, hem-dem), ishap/istihab (bir kimseyi bir nesneye sahip kılmak; hıfz ve nigâh eylemek), ashab, tesahhub (utanma), musahabe... kelimeleri de aynı köktendir.

Kamûs’taki tam karşılığı: Bir kimse ile hüsn-i ülfet edip yar ve hem-dem olmaktır. Seçilmiş bir ya da birkaç kimseyle bir araya gelinip din ve dünya konularının konuşulmasıdır; bedenen olduğu gibi ruhen, gönül bakımından da gerçekleştirilebilir. İbnü’l-Arabî’ye göre “Sohbet, konuşan ile değil, konuşanın sözünün verdiği anlam karşısında bir bilinç taşımayla ilgilidir. Konuşan konuşmada dinleyicinin tahayyülüne göre bulunur ve dinleyici sohbet ile müşahedeyi birleştirir.”

Bu manada sohbet, konuşma vasıtasıyla yakınlık kurulanların akıllarına, kalplerine, gönüllerine, hayallerine ve kelimelerine doğru sefer etmektir. Dolayısıyla, ashap/sahabe Hz. Peygamber’in sohbetiyle şereflenenler demektir ki, onlar aynı zamanda Peygamberin sözlerindeki manaya kendilerini sürekli açık tutanlar, onun tebliğ, talim ve terbiye seferine menzil olmaya-duranlar demektir.

Peygamber efendimizle ashabının ilişkilerine ad olan sohbet, tasavvufun doğuşuyla birlikte “Şeyhin ya da âlimin sözlerini dinlemek üzere tertip edilen dinî-tasavvufî toplantı” anlamında kullanılmış, “Gıybet, yalan, iftira, söz taşıma gibi günahlar içermeyen, hoş vakit geçirmek için yapılan ve muhabbet etme, yarenlik etme gibi deyimlerle ifade edilen sohbetlere katılmakta dinen bir sakınca görülmemiştir.” (Süleyman Uludağ, DİA “Sohbet” maddesi)

İlim ve sanat bağlamında ise sohbet, en geniş anlamıyla bir üstadın dil ve hâl yoluyla verdiklerini layıkıyla almak ve yine bunları sohbet yoluyla başkalarına nakletmek demektir.

Burada dil ve hâl ayrımına baş vurulmasının nedeni, lisan ve kelâm anlamında hiçbir dünya dilinin hâlleri kuşatma kabiliyetine sahip olmamasındandır. Diğer bir söyleyişle dil de aslında kendine özel bir hâldir ve her hâl dile girmediği gibi, mana yönünden dilin (sözün) kendisi bile bazen dile girmeyebilir.

Bu minvalde, kısa bir tebessüm, bazen en uzun cevap olur; yüzdeki ani asılma en büyük soruya, tepkiye dönüşür; bazen susmak sormanın kendisi haline gelirken, konuşmak da şu ya da bu nedenle asıl meseleden kaçmanın veya uzaklaşmanın sûretine bürünür. Bundan olmalı ki, Bâyezîd-i Bistâmî: Bizim sükûtumuzdan faydalanamayanlar sözlerimizden hiçbir şey anlayamazlar” demiştir.

“İki şahsın arasındaki beraberliği ve sohbeti temin eden şey, aralarındaki ortak cinsiyettir. Kişiyi, bir diğeri ile sohbet ve beraberliğe, bazen aralarında mevcut olan en umumi vasıflara; bazen de en hususi vasıflara sevk eder” diyen Şihabüddin Sühreverdi, sohbetin ve dolayısıyla arkadaşlığın iki yönüne birden işaret eder:

“İnsan cinsinin birbirine meyletmesi, öncelikle aralarındaki umum vasıf olan insaniyet vasfından gelir. Bir milletten olanın kendi milletinden olana meyletmesi ise, aralarındaki hususi vasfa dayanır. Bir de iki insanı birbirine meylettiren ve yakınlaştıran bundan daha özel vasıflar vardır. Mesela, itaat ehlinin ve günahkarların birbirine meyli aralarındaki özel vasıftan kaynaklanır.”

Bunlara göre, Kovid’in neden olduğu tahribatın giderilmesinde, sohbetten başlanması en doğru seçim olsa gerektir.

Zira sohbet kültürel bir ölümün değil, malum zorunluluklarla geçici olarak askıya alınmış Nebevî bir emrinin konusudur.