Yıllar önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile yapılan hamlelerin sonuçları çok ağır olmuş, Merhum Menderes’e kadar geçen zor süreçte Küresel Çete’ye rağmen memleket hayrına önemli adımlar atılmış ancak Devlet-i Âli’nin bu hamlelerde ki etkisini gören karanlık yapı, Meclis’te Deli Halit Paşa’yı sırtından vuran el, bu kez yağlı urganla karşılık vermişti! Yassıada tüm Türkiye ile birlikte yas tutuyordu! 60’lı yılların sonunda bağımsız siyasi hareketle ışığa çıksakta, 1980’e kadar kurulan partilere kilit vuruluyor, Özal’la peteğine bal toplayan harekete ve Refah Partisi’ne de acınmıyordu! Her bir darbeyle büyük tecrübeler kazanılıyor, 28 Şubat’ta artık bu ülkenin kaderini yeniden yazacak kadrolara Türkiye’nin siyasi yol haritası altın tepside sunuluyordu! Büyük krizden çıkış 3 Kasım 2002’yle başlasada kimse yolumuza gül serpmiyordu! Bu uğurda büyük fedakarlıklar şarttı!

İstiklal Mahkemelerinde asılmışların, yasaklanan ezanların, ahır ve meyhane yapılan camilerin, kapatılan Ayasofya’nın, Bedri İncetahtacı’ların emaneti mukaddesti!

Sancağı tutanlar ve şimdi taşıyanlar için aslolan hareketti! Partilerin, kurumların hiçbir önemi yoktu! Şahıslarında! Ulubatlı gibi! Ulubatlı’nın görevi o sancağı oraya dikmekti! Bu uğurda Hasan’a ne olacağının ne önemi vardı ki?

(…)

2007 yılı! Aylardan Temmuz!

Görev süresi dolan Türkiye'nin 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yerine 11. cumhurbaşkanının seçilememesi üzerine Anayasa'nın 101. maddesi gereğince seçimler erkene alınarak 22 Temmuz 2007 günü erken seçim yapılması karara bağlanmış, 367 krizi Türkiye siyasetin tamda ortasına parça tesirli bomba gibi bırakılmıştı! Ortalık toz dumandı! Tayyip Erdoğan, kozasından bir kelebek olup uçtuğu Milli Görüş Hareketi ve (o gün) yaşayan efsane lideri (merhum ve mağfur) Erbakan Hoca’ya karşı 2. seçime girmek üzere. Sandığa gitmeye bir hafta kalmış. Siyasi ortam müthiş gergin! Bir çılgın çıkıp kibrit çaksa, sanki odaya dolmuş gaz patlayacak havası var tüm Türkiye’de!

Kolay mı?

Daha birkaç ay önce Mart ayında Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz, Eldiven isimleriyle tanımlanan darbe girişimleri deşifre olmuş, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlükler Nokta Dergisi’nde yayınlanmıştı. Yetmez gibi 27 Nisan 2007 gece saat 23.20'de Yaşar Büyükanıt Paşa canlı yayına çıkmış ve o tarihi e-muhtırayı okumuştu! 

’Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’e sözde değil özde bağlı olmalıdır!’’ ayarları veriliyordu!

Hurşit Tolon’lar ADD mitinglerinden “Unutmasınlar, tehlikenin farkındayız!” mesajları veriyorlardı. Türkiye önemli bir virajda ve kırılma noktasındaydı. Çok sıcak günlerdi!

Halbuki 2007 yılı, UNESCO tarafından ‘’Dünya Mevlana Yılı’’ olarak belirlenmişti.

’Ne olursan ol yine gel’’ diyen yoktu Erdoğan ve Ak Partisine!

’Gitte nasıl gidersen git!’’ diyordu birileri!

’Gitmessen göndeririz!’’ diyorlardı!

Sarkozy Fransa’ya Cumhurbaşkanı olmuş, El Kaide küresel operasyonlara başlatılmış, Büyük Okyanus’ta 8.1 depremiyle büyük bir tsunami yaşanmış, İran, İngiliz donanma piyadelerini esir almış, Irak mezhep savaşlarına tutuşturulmuş, Bulgaristan ve Romanya resmen AB üyesi olmuşlardı. Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulandığı en sıcak günlerdi! Hakeza Filistin ateş topuydu!

Erken seçime artık bir hafta kalmış, darbe imalarıyla aba altından sopa gösteriliyor, FETÖ-Ergenekon cedelleşmesinin 28 Şubat rövanşı sürerken, Zbigniew Brzezinski ve Graham Füller Türkiye’yi adeta bir satranç tahtası haline getirmiş, karşılıklı hamleler birbirini takip ediyordu! Peşrev bitmiş, güreş başlamıştı!

(…)

40 yıllık siyasetçi, siyasetin Türkiye’de ki merkez üssü, dönemindeki tüm ideolojik ve siyasi ekollerin bugün kendisine şapka çıkardığı isim Erbakan Hoca, tüm bu ve daha fazlası yaşanan süreçte seçime bir hafta kala 15 Temmuz 2007’de Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’la Çağlayan Meydanındaki dev mitingteydi!

Aynı saatlerde talebesi Erdoğan ve Ak Partilililer Zeytinburnu Kazlı Çeşme meydanındaydılar! Çağlayan’da tarihi bir kalabalık toplanmış. Kutan, "Buraya katılan herkes, 10 oy getirse biz iktidar oluruz!" diyor, heyecan zirve yapmış ve kürsü’ye Savunan Adam, Mücahid Erbakan çıkıyordu.

’Türkiye Siyonizmin işgali altındadır! 23 TEMMUZ'DA İKTİDARA GELECEK OLAN MİLLİ GÖRÜŞ BU OYUNU BOZACAK.  40 yıldır konuşuyorum ancak anlatamıyorum! Siyonistler beni anlıyor sen anlamıyorsun. Anladığında da iş işten geçiyor." sözleri meydanda yankılanıyordu Hocanın.

Kalabalık galeyana gelmiş, merhum Hoca sözlerine heyecanla devam ediyordu!

Kim derdi ki bu adam 81 yaşında diye! Erbakan Hoca: "Kazlıçeşme'de Narkoz meydanında, kırık ampul altında toplananlar var. Kendini BİZANS ÇOCUKLARI sayanlar orada, FATİH'İN TORUNLARI burada toplandı!" diyordu…

(…)

Medya yıkılıyordu! Taraflı-tarafsız herkes şok içerisindeydi! Erbakan Hoca seçime günler kala öyle bir ifade kullanıyordu ki ‘’akıllara zarar!’’

Gazetelerde ve internet sitelerinde başlık kısaca şöyle veriliyordu: ‘’ ERBAKAN HOCA'DAN ŞOK SÖZLER!.. FATİH'İN TORUNLARI ÇAĞLAYAN'DA, BİZANS'IN ÇOCUKLARI KAZLIÇEŞME'DE BULUŞTU!''

(…)

Bugün artık 2020’deyiz! 18 yıllık bir Ak Parti iktidarı var! Brzezinski ve Füller’in pençeleri bir bir sökülmeye devam ediliyor! Küresel bir güç olma yolunda, merkez üs Türkiye var! Ağırlıklarından tek tek kurtularak irtifa kazanmaya devam eden, küresel çete karşısında ‘’Great Reset’’ (Büyük Yeniden Başlangıç) planları yapanlara karşı REST çeken bir akıl var.

Pedofil, satanist, kabalist, Siyonistler gözlerini kararttı!

Dış etkiler ve uluslararası zemin bize yeni dönemi çoktan işaret etti!

Kaçınılmaz olan, artık ayan oldu! Devlet-i Âli bir kez daha ön alacak.

İç siyaset yeniden dizayn ediliyor. Siyasi yelpaze geniş tutuluyor. ‘’Kurulan’’ ve belki de kurulacak olan partilere, kararsızlar da dahil seçmenin konsolide edilmesi şart!

Milli Görüş ekolü; siyasette özne, nüve, kök hücre!

Bünyede bir takım sorunlar var! Hücreler yenilenecek, atıl ve ölü hücrelerden kurtulunacak!

Büyük görev, bu kozadan çıkan Erdoğan’ın omuzlarında. Merkezkaç O! İtende, çekende O!

Hocasının yaptığını sanki şimdi o yapıyor!

Siyaseten; ‘’hoşlanmadığınız ve neden müdahale edilmiyor!’’ dediğiniz ne varsa hepsini sıralayın zihninizde! İstanbul Sözleşmesinden, Süresiz Nafaka Mağdurlarına, LGBT’den EYT’ye kadar, hatta ve özellikle camianın hürmet edilen ve sevilen isimlerine ‘’sahip çıkılmama, algı operasyonlarına (kurban) verilme ve kalplerinin kırılması’’ görüntüsüne kadar! Tabanın çevrelerinde toplandığı, seversiniz yada sevmessiniz bir etki alanı oluşturabilen ve muhibbanları ve geniş kitleler tarafından saygı duyulan isimler; Ahmet Taşgetiren, İhsan Şenocak, Nurettin Yıldız ve yine bir takım etkin isimler ve en son Dilipak; ‘’ötekileştiriliyorsa’’ Cumhuriyet tarihinin en tartışmalı ve ‘’kalpleri yaralayan’’ davasına muhatap oluyor ve bu; liderin ‘’Kınıyorum!’ sözüyle bizzat yapılıyorsa, 2007’de Çağlayan’da seçime günler kala o konuşmayı yapan Erbakan Hoca’nın sözlerine ve o sözleri hangi maksatla söylemiş olabileceğine bir kez daha bakmak gerekiyor!

(…)

Yeni bir virajda ve kırılma noktasındayız!

’Kazlıçeşme’de Bizans’ın Çocukları’’ sözü ile Dilipak’ı ‘’Kınıyorum!’’ sözünün, hedeflediği amaç ve maksat aynı olmasın?

Merhum Hoca dün açık adres vererek bunu yapmıştı! Seçmen o gün, kararsızlarla birlikte nereye gideceğini biliyordu! Bu öksüz yapıyı ustada bırakmayan Erdoğan ise daha büyük bir hamlenin ve önümüzdeki en az yirmi yılı sistemize edecek manevranın kumanda merkezinde. Hasbiler hazır olsun! Hesabiler zaten tutuştu!

O gün; seçmenini (karasızlarla) birlikte, talebesi Erdoğan’ın partisine kaydıran Erbakan Hoca’nın oylarına talip olduğu seçmene ‘’Bizans’ın çocukları’’ ifadesini söylemesi için ya ‘’deli’’ olması yada ‘’deha’’ olması lazımdı!

Sizce Mücahid Erbakan hangisi?

(…)

‘’Aslolan hareketti! Partilerin, kurumların hiçbir önemi yoktu! Şahıslarında! Ulubatlı gibi! Ulubatlı’nın görevi o sancağı oraya dikmekti! Bu uğurda Hasan’a ne olacağının ne önemi vardı ki?

..

.

Bülent Deniz - Habervakti.com Genel Koord.

@bulentdenizim

www.bulentdeniz.com