“İlk uyanan uyandırmalı” diye çok güzel bir özlü söz var. Uyanık olmak, burada kastedilen şekliyle uyumamak değil, aklın gelişmiş olmasını ve duyarlı olmayı işaret ediyor. Farkında olmak, anlamak, akletmek ve durumun ne olduğunu kavramak; akıl uyanıklığının göstergeleridir. Özellikle kritik durumlarda gerekli olan bu uyanıklık, insan olabilme ve kalabilme duyarlılığının da oluşturduğu bir durumdur bence. Bilhassa yakın ilişkilerde insanın olayın ve ya bir tarafın aktörü olması durumunda kör noktaları çok olur çünkü bizi olaya dışarıdan baktıran objektiflik kaybolabilir çünkü duygular devreye girmiştir. Bize yönelik söylenen sözler, yapılan davranışlar, bizi ona cevap vermeye veya savunmaya sevk ettiği için hem tarafsız kalabilmemiz hem de duyguların etkisinden kurtulabilmemiz kolay olmayabilir. İşte tam de bu noktada, ana tema ile zihnimizi buluşturmak, büyük resmi tekrar görmek ve kendimize düşeni yeniden hatırlamak, bizi krize engel olacak bir kurtarıcıya dönüştürebilir.

Kriz geliyorum diye bağırır

Bu bağırmayı, kalp kulağı aktif olanlar duyar. Karşısındakini o anki davranışlarına ve o anki söylediklerine göre değil, hayatın bütünü içindeki yerine göre değerlendirir, ona uygun davranır. Buradaki tutum sana göre, bana göre olanı değil, bütüne göre olanı seçmektir. İnsanı korumak, iyi tarafları olduğunu bilmek ve o kriz anında onu sakinleştirmek, daha fazla zarar verecek şekilde davranmasını engelleyecek bir zemine taşımaktır. Bu ikili sorumluluklarımızın yanında, bana göre Allah’ın (c.c) kulları üzerindeki hakkıdır.

Hangi durumlarda uyanık olmak çok önelidir?

Ani ve beklenmedik öfkelenmelerde, utanma ve korku durumlarında, alkollü ve madde alma durumlarında. İlâveten, diyaloğun öfkeyi tırmandırdığını gördüğümüz durumlarda, tartışırken yanımızda çocuklar, hastalar, yaşlılar ve aile büyükleri varsa; karşımızdakinin öfkesinin tetiklendiğini bildiğimiz söz ve davranışları, iğneleyici konuşmaları, alay edici, aşağılayıcı, rencide edici yaklaşımları ve bilhassa kinâyeli cevap vermeleri derhal bırakmalıyız. Aksi takdirde, krize davetiye çıkarmış, iki tarafı da zarara sevk etmiş oluruz.

Bu gibi durumlarda en doğru tutum nedir?

Bu gidişin iyi olmadığını anlamak, hemen özür dileyip muhatabı sakinleştirmek ve konuyu daha sonra sakin bir plâtformda saygı çerçevesinde konuşmak üzere rafa kaldırmaktır. Özür dilemek, suçu kendimizde bulduğunuz için değil, onun da suçlu olduğuna inandığımız için değil, o öfke ateşini söndürecek bir su hükmünde olduğu için içtenlikle yapmalıyız. Bu iki tarafı da söz savaşından ve daha sonra oluşabilecek zararlardan korumak için çok akıllıca bir yöntemdir. Bu üstün akıl göstergesidir. Ditelim ki, “Uyanık bir akla sahip olmayı seçiyorum ve krizi önlüyorum.”