15-21 Mayıs tarihlerini kapsayan hafta ülkemizde “Aile Haftası” olarak kutlanmaktadır.

Aile, şüphesiz içinde yer aldığımız en küçük sosyal çevre ve aidiyet hissedip kendimizi güvende gördüğümüz en önemli kurumdur.

Kişi kendini ailede güvende hisseder. Kendinden olanla aynı ortamı paylaşır. Sevinçleri, kederleri paylaşır. Psikolojik olarak iyi hisseder. Nitekim ara sıra sorunlar yaşansa da kötü niyetle kimseden zarar geleceğini düşünmediğimiz ender ortamdır aile.
Aile bağlarımız sağlamsa aşamayacağımız sorun yoktur. Ama aile bağlarımız zayıf ise bütün kaleleri fethetsek de dönüp dolaşıp sorunlu mekânda yaşayacağımız için, her fetih geçici ya da huzursuzluk ile sonuçlanır. Çünkü son kale ailedir.

Genelde son 250 yıl, özelde ise son 20 yılda aile bağlarımız ciddi anlamda zayıfladı. Bir takım şer güçler toplumsal cinsiyet eşitliği projesi, cinsel kimlik eşitliği ve eşcinsellik, cinsiyet değiştirme gibi nesli ifsat eden faaliyetlerle önce kadın ve erkekten meydana gelen evlilik olgusunu zayıflattı. Daha sonra ise gerek toplumsal hayatın her aşaması gerekse özellikle sosyal medya platformlarında yoğun algı yönetimi yaparak başıboş bireyselliği teşvik etmektedir. Aile kurumunu ortadan kaldırmak için boşanmalar teşvik edilmekte ve nüfusun düşürülmesi sağlanmak istenmektedir. Neslimizi ve medeniyetimizi çökertmenin yolu aileyi çökertmekle başladığını iyi biliyorlar. Bu sebeple akla gelen her türlü oyunla aile yapımıza saldırıyorlar.

Genel anlamda yapılan çalışmalarda şunlar göze çarpmaktadır;

-Evlilik yaşı yükseliyor
-Nüfus artışı yavaşlıyor
-Boşanmalar artıyor
-Evlilik oranları düşüyor

Evliliklerin başlangıcı sayılan eş seçiminden itibaren yeniden bir anlayış geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için uzmanlardan oluşan bir birim/komisyon kurularak psikososyal odaklı çalışmalar yapmalıdır. Elbette milli ve manevi değerlerimiz odaklı çalışılmalıdır.

Yuva kuracak gençlere devlet teşvik vermelidir. Çocuk sayısınca destek artırılmalıdır. İlk yıl kirayı devlet ödemeli. Bununla birlikte eş seçiminde denklik konusunda çiftlerin danışmanlık almaları zorunlu kılınmalıdır. Daha sonra en az 10 saat ailede eğitim ve iletişim kursu zorunlu tutulmalı ve ciddi bir sınav yapılmalıdır.

Çocuk eğitimi zorunlu tutulmalıdır. Hamile olduğu tespit edilen kadın ve kocasına en az 10 saat çocuk eğitimi kursu verilmeli ve bu zorunlu tutulmalıdır. Yine sınav yapılmalıdır.

Aile içi iletişim sorunu yaşayan eşlere zorunlu danışmanlık süreci başlatılmalıdır. Boşanma son çare olmalı. Kesin bir şekilde evliliği yürütemeyeceği uzman görüşü ile belli olan eşlerin boşanma süreçleri takip edilmelidir. Varsa çocuklara pedagoji yardımı yapılmalıdır. Boşanma sonrası psikososyal destek sağlanmalıdır.

Aile devletin temel yapı taşıdır. Aile yıkılırsa devlet çöker. Medeniyet çöker. Devletimiz aile sistemimize zarar verecek veya veren her türlü yapıyı engellemelidir. Nesli ihyâ medeniyeti inşâ mefkûremize ailemizi kuvvetlendirerek ulaşma yolunda gayrete devam etmeliyiz. Devlet-millet el ele medeniyetimizi değerlerimiz üzerine inşa etmeliyiz.

Adnan Kalkan
[email protected]