Yaşadığımız coğrafyada bize huzur vermediler, vermiyorlar, vermeyecekler!
Etnik kimlikler, dini, mezhebi ve meşrebi farklılıklarımız üzerinden operasyonlara maruz kalmaya devam eder ve buna müsaade edersek hep birlikte helak olacağız.
Bu gerçeğin risk analizini yapmak için masa başına oturup verileri gözden geçirmeye gerekte yok!
Sahaya bakıyor ve alenen görüyoruz.
Suriye’de halk; Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani etnik kimlikler üzerinden bölündüler.
Müslüman, Hristiyan, Dürzi dini kimlikler üzerinden bölündüler.
Sünni, Nusayri, Şii, Keldani, Ezidi mezhebi kimlikler üzerinden bölündüler.
Hiç birinin özgürce yaşayacağı bir memleket toprağı kalmadı.
Memleketi olmayanın vatanı, vatanı olmayanın devleti kalmadı.
O da kalmayınca ne Cuma’sı kaldı, ne Pazar ayini, ne nikahı, ne can ve ne de namus emniyeti! Hiç biri kalmadı.
Deaş, esir pazarlarında ilk Ezidi kadınları ve kızlarını sattı! Sünni Müslümanların namusları Şebbiha’nın şehvet çukurlarına gömüldü, Lazkiye’de yaşayan Ermeniler orada huzur bulamadı ve geldiler Simon Dağı eteklerine sığındılar.
Irak?
Libya?
Mısır?
Doğu Türkistan ve diğerleri?
108 yıldır sömürü, katliam ve vahşetin sürdüğü Kudüs-ü Şerif, Gazze ve Filistin!
Daha dün, düşman postallarının altında izzeti çiğnenen Anadolu! Pay-i taht İstanbul'un 5 yıl süren işgali
Tüm bu mevziler ve emperyalistler tarafından sömürülen 3. Dünya halklarının zavallı insanları hep, içerideki işbirlikçiler, ‘’bizden’’ görünenler tarafından emperyalistlere peşkeş çekildi.
Ermeni'nin kripto Pakradun'i, Türk'ün kripto Sabetay'ı-Mason'u, Mısır'ın kripto Kıptisi, Fas'ın kripto Berberi'si, İran'ın kripto Meşhedi İsfehanileri, Bilad'uş Şam'ın kripto Nusayri'si, Kürt'ün kripto Med'i, Arap'ın kripto Anezi'si ve Babil’in kripto Mesiyanik Yahudileri, Batı'nın Belmontları, Konversoları yazılan senaryoyu topraklarımızda uyguladılar.
Kollektif bir din/soy kırıma uğradık.
Haçlı, Moğol ve Bizans, Diyar-ı İslam’ı kana bularken hep bu yukarıda adları geçenlerin sağladığı lojistikle mevzi buldular.
O vahşi sömürgecilere alan açan hainler sürüsü, bizden görünenlerdi.
(...)
O vahşilerle kozlarımızı paylaştığımız zamanlar oldu. Kanlı cengler yaptık!
Bir çoğunu da, dün adına; ''Cebel E'l Muharrem ya da Har Hermon'' denilen yere, -415 metreye gömdü İlahi adalet!
Hermon Dağı'nın eteklerine!
Çok ağır bedeller ödettik ve bize karşı büyük bir kin besliyor, intikam istiyorlar! O yüzden Kabalist Siyonistler Hermon Dağı'nı ısrarla istiyorlar! Bırakın alsınlar orayı!
''İsrail, bize yaklaşıyormuş!'' öyle diyorlar!
Biz de İsrail'e yaklaşıyoruz.
''Müşriklerin tapındığı en parlak yıldız Sirius'' (Şira) yaklaşıyormuş? (*)
''O, karanlıkları delip geçen parlak'' Tarık'ta yaklaşıyor! (**)
Var olan karanlığın karşısında çabalayan ışığın hüzmeleri ta uzaktan belirdi.
Nur'un fedaileriyle, karanlığın askerleri tarihin son rövanşı için Hermon Dağı eteklerine, oradan Amik'e, Tûr'a ve Cebel'uz Zeytin'e konuşlanıyor.
Vadilarâbe, Gamr'ul Arâbat, Mercirâhit, Busra, Ecnadeyn, Yermük, Halep, Şam, Remle ve son durak Beyt'ul Makdis!
O yüzden operasyon EL BÂB ile (kapı)ya vardık, BABİL'e (Allah'ın Kapısı')na ulaştık, o kapıdan gireceğimiz yer BEYT'UL MAKDİS (mukaddes EV) için Bismillah dedik. Geri dönüş yok! BEYTULLAH'a (Allah'ın EVİ') ne kadar yürüyeceğiz. O haramın, fuhşiyatın, dünyevileşmenin sembolü TOWER putu yıkılana dek yürüyeceğiz...
(...)
Son 10 yıldır arttırılmış bir şiddet-savaş sarmalındayız.
Zehirli sarmaşık her yanımızı sarıyor.
Bu coğrafya, bu topraklarda yaşayan herkesin, hepimizin. Tüm etnik-dini-mezhebi kimliklerin.
Dün; himaye Yavuz’la, Baybars’la, Selçuklu ve Artuklu’yla, Fatih ve Alparslan’la idi.
Şecaat otağını onlar kurmuş ve herkesi bu şemsiyenin altına çağırmıştılar.
Tüm ezilenler, yenilenler ve kaybedenler geldiler.
İnanmıyorsanız Fatih’in ordusunda ki Ortodoks gençlere, Selahaddin’le birlikte çağın Bizans’ına Malarzgirt’te kılıç sallayan Ermenilere, Süryanilere ve Yavuz’un ordusunda saf tutmuş Kürd'e, Türk'e, Arab'a sorun!
Şöyle diyeceklerdir: ‘’Üzerimize ölüm kusan; pagan, kabalist, din/soy kırımcılara karşı açılan isyan bayrağının altına sığındık ve Alparslan'la, Selahaddin'le, Fatih'le, Yavuz'la birlikte zalime kılıç salladık! Aksi takdirde yok olacaktık!’’
Şimdi arifân dan oluşan bir irade, Suriye üzerinden bir harekât planı yaptı.
Bu planda ezilenler, yenilenler ve kaybedenlerden herkes var.
Üçüncü bir yol açılıp, yeni bir güç dengesi oluşturuldu.
Yorulanlar, ağlayanlar, öldürülenler, intikam isteyenler, büyük acılar yaşasada yılmayanlar!
Anti-Pagan, Anti-Kabal, Anti-Sömürgeci kim varsa cümlesine Rest çekmek için gün sayanlar!
Nesillerine özgürce, güven içinde yaşayacakları bir yurt bırakmak isteyenler!
Pagan, kabalist ayinlerde çocuklarının vahşice katledilmesini, gizli yeraltı ve açık denizlerde kurulan hapishanelerde deep/dark web’ten canlı yayınlanan vahşi işkenceleri izleyenlerden intikam almaya yemin edenler...
Kabalist ayinlerde sinagogların altında ki tünellerde katledilen çocukların cinayetleri örtbas edilmesin diyenler, bir dere kenarında 19 gün sular altında kalan, içine konulduğu Narin bedeni çuvala sığmadığı için ayakları taşlarla kırılan kız çocuğunun öcüne bilenenler...
Onlar, Yenidoğan çetesini milletin önüne attığımız gibi deşifre edilmeye her kıtada devam edilecekler!
Bugün Tedmur'u, Sedneya'yı ifşa ettiğimiz gibi...
Yarın, Guantanamo'dan Negev Çölü'nde bulunan Sde Teiman'a, gizli hava üslerine; bebek, çocuk ticareti yapan pedofillere kadar.
Yılmayanların tüm vicdani/milli/dini unsurları; Kürdü, Türkü, Azerisi, Ermenisi, Rusuyla, Farisisiyle, Arabı, Çinlisi, Süryanisi, Keldanisiyle mevcutta yer alan 2’li şer eksen/blok (rockefeller/rothschild) karşısında 3. bir direniş ekseni/blok kurdular. Adları ayân olmadı henüz!
Müslümanı, Hristiyanı kim varsa tüm inanç formlarının mü'minleri bir araya geldi.
Gören bunu gördü!
Bilen bildi!
Sisi'nin kalbine düşen korkunun Ürdün'de bir halk hareketine dönüşür endişesini seslendirenler, Avrupa'nın sarsılan temelleri ve ileri karakolu Polonya'nın, Rusya'nın öngörülemeyen tavrı sebebiyle diken üstünde olması, 5 metrelik uzun bir masada uzak mesafede oturan Macron-Putin'in cedelleşme öncesi derin bir sessizliğe bürünmesi, İsrail'in küresel maçın sonunda fişinin çekileceğini biliyor olmasından maçı uzatmalara götürmeye çalışması ve daha neler neler. Görünenler ve gösterilmeyenler, feraset ehlinin gördükleri...Hermon Dağı'na manen bakanlar!
...
O üçüncü bloğu anlamaya çalışıyorum!
Ayân olmayan isimlerini araştırıyorum açık kaynak kodlarından. Yok! Bulamıyorum! Ya da yalnış yerde arıyorum! Bilmiyorum! Belki bir meczupun amak-ı hayalinde kurguladığı nazariyeler bilemiyorum.
Yaşananlara bakınca kendi kendime; ''yoksa Tayyip bey ''Bize Ömer'ler lazım'' çağrısını sadece içeriye değil de dışarıyada mı yapmıştı? O, Ömer-ler bulundu mu yoksa?'' diye soruyorum!?
Pagan Mekke'nin bağrından bir nur, fırtına, boran gibi kopan Ömer, küffarın/karanlığın içinden çıkıp gelmiş tüm paradigmalar yeniden yazılmış, eksenler yer değiştirmişti!
''Allah'ım iki Ömer'den birini nasip et'' (***) duası, son fıtrat, nebiyy'ul Şehid, Ahmedi, Mahmud, Muhammed Mustafa'nın dudaklarından öylesine dökülmüş olamazdı!
Bugünlere bakan bir yönü var mıydı?
O, Ömer-ler bugün kim-ler?
Son yıllarda bütün dengeleri sarsan-lar!?
Kim?
''Aranan Ömer bulundu mu yoksa?'' diye, ehlini buldukça soruyorum...
''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''
Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
Filistin'e girişi yasaklı Kudüs Mihmandarı
insta: @bulentsea
X: @bulentdenizim
www.bulentdeniz.com
---
(*) ''Ve O’dur, müşriklerin tapındığı en parlak yıldızın, Şira’nın Rabb’i!'' (Necm Suresi 49)
(**) ''Yemin ederim göğe ve Tãrık’a. Bilir misin Tãrık ne? O, karanlıkları delip geçen parlak bir yıldızdır.'' (Tarık Suresi 1-3)
(***) "Allah'ım, iki Ömer’den biriyle bu dini kuvvetlendir." “Allah’ım, şu iki adamdan -Ebû Cehil ve Ömer b. Hattâb’tan- sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.” Rasûlullah (a.s.m.) sözünü şöyle sürdürdü: “O iki kişiden Allah’a sevimli olanı Ömer’di.”
(Tirmizî, Menâkıb, 18; bk. Müsned 2/25;; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/327; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2/215)