Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allahımıza (cc) hamd, başöğretmenimiz, önderimiz, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehl-i Beyt’ine, ashabına, canımız ana ve babamıza, mü’min kardeşlerimize ve Allah’ın (cc) ilke ve inkılabı İslam’a tabi olanlara salat ve selam olsun..

Hicretin 8. yılı 20 Ramazan’da fethettiğimiz ve Miladi (11 Ocak 630) yılına tekabül eden, dersler ve ibretlerle dolu Mekke-i Mükerreme’nin Fethinin yıldönümü mübarek olsun!

Sadece Allah’a (c.c) kulluğu tercih ettikleri ve “Hâkimiyet (Egemenlik) her yerde, her zaman ve her şartta sadece Allah’a (c.c) aittir” Kelime-i Tevhid’ine bağlılıkları ve imanları sebebiyle; saldırı, zulüm, işkenceye maruz kalanların mecburen ayrıldıkları mübarek şehir Mekke’ye, hicretten 8 yıl sonra, barış içinde tekrar dönülmesinin ve tarihte eşine rastlanmayan ve asla rastlanmayacak bir zaferle taçlanmasının adıdır fetih! 

Dünyada hiçbir örneği yoktur!

Fetih; gönüllerde, gönüllerden başlar! 

Yani kalplerden dünya sevgisini atıp, Allah’ın (c.c) sevgisini ve sevdiklerinin sevgisini doldurarak gerçekleşir!

Fetih, silahla değil sohbet anahtarıyla gerçekleşen bir inkılaptır! 

Kalplerin sohbetle İslam’a açılmasını bilmeyen ihtilalci ve işgalci kafalar fethi anlayamaz!

Silahlı ayaklanmalarla, darbelerle iktidar arayanlar bu fethi anlayamaz! 

Mekke’deki zalim iktidarın zulmüne rağmen, kaosa sebep olmamak için ayaklanmayarak yurtlarını terkedip Medine’ye hicret eden Ashab-ı Kiram’ın merhamet dolu cihad ruhunu tanıyamayanlar bu fethi anlayamaz!

Ülkesine gelen mülteci muhacirlerin ekmeğine ortak olmasından rahatsız olanlar, Mekke’den Medine’ye göç eden muhacirleri mallarına ve evlerine ortak eden ensar ruhunu anlamayanlar, bu fethi anlayamaz!

Kendi ırkından, partisinden, mezhebinden, tarikatından ve meşrebinden olmayan mü’minleri kardeş görmeyen, selamlaşmayan ve kendi ırkı ve hizbi adına Müslüman kardeşini acımasızca katleden gafil, hain ve cani kafala, muhacir-ensar mümin kardeşliğiyle gerçekleşen bu fethi anlayamaz!

Mü’min kardeşleriyle kucaklaşamayanlar, fethin baş mimarı önderimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin kendisini ve iman eden arkadaşlarını yurtlarından eden ve Bedir, Uhud, Hendek’te acımasızca saldıran zalimlerle beraber Vahşi’yi bile affeden bu merhamet ruhunu ve o ruhun tecellisi olan fethi anlayamaz!

Hayâ, edeb ve muhafaza simgesi tesettürü hiçe sayanlarla, dar elbiselerle giyinik çıplak halde tesettür oluyor sananlar, kızgın çöller üstünde develere bağlanarak ikiye ayrılan ilk şehid Sümeyye anamızın, Allah’a teslimiyet ruhu olan fethi anlayamaz!

Sabah namazlarında mışıl mışıl uyuyanlar, camiler yerine kahveleri oturak haline getirenler, işkence altında Allah’a kulluğu terk etmeyen Hz. Bilal’lerin fetih ruhunu anlayamaz!

Piyango gibi şans oyunları ve faiz kuyruklarında yarışanlar, mazlumlara zekât vermek için yarışan Ashab-ı Kiramın fetih ruhunu anlayamaz!

Yakında; muhtemelen ABD önderliğinde başlatılacak ekonomik ambargokarşısında panikleyecekler, Ebu Cehillerin Mekke’de başlattıkları ekonomik ambargolar karşısında, açlıktan ağaç kabuklarını yeme pahasına, Sevgili Peygamberimizden ve iman davasından vazgeçmeyen sahabe ruhunun fethini anlayamaz! 

Netice; 

Sadece savaşlarla gerçekleşemeyen Mekke’nin Fethi, hicretin 6. yılında sağlanan, aynı düşmanlarla Hudeybiye Barış Antlaşmasıyla tecelli etmiştir! 

Antlaşmanın maddeleri Müslümanların aleyhine gözükse de iki sene sonra Mekke-i Mükerreme’ye savaşsız, barış içinde girilen bu fetih ruhunda hepimizin alacağı dersler ve ibretlerle vardır!

Etrafımızın ateş çemberiyle sarılı olan ülkemize, barış yollarıyla nefes aldırmak, başta iktidarımızın en mühim görevidir!

İster zalim Esad rejimi olsun, ister terörist Netanyahu iktidarı ve isterse Trump kovboyu olsun, yani kim ve hangi düşman olursa olsun; karşımızdaki emperyal ve sömürgeci zalimlerin soykırımcı aklının mazlumlara ne tür zulümleri reva gördükleri ve son kale Anadolumuzun ne kadar zor şartlar altında varlık mücadelesi verdiği ortadayken; savaş ve çatışmadan önce ‘’HUDEYBİYE RUHUNUN’’ tecellisi için onlarla yapılacak ‘’barışı arama yolları ve antlaşmaları’’Sünnet-i Nebevi ekolünün en temel stratejilerinden olduğu için, Tayyip Bey liderliğinde yürüyen yeni devlet aklımız bu konuda hassasiyetle davranmaktadır!

Bu nebevi yol, hem Filistin’in, hem Suriye’nin ve hem de tüm Orta Doğu’nun yeniden fethine kapı aralayacak vesileler sağlayacaktır inşallah!

Ancak, bilinmelidir ki!

Tarihin bize öğrettiği hakikati ‘’düşmanlarımız’’ çok iyi tecrübe etmişlerdir!

Biz, sulh ve salah için her daim cenge hazırız!

‘’İSTER İSEN SULH-U SALAH! HAZIR OL CENGE’’ bizim şiarımızdır!

Çünkü Biz; Medine-i Münevvere’yi yurt edindiğimiz hicretimizden şunu biliriz ki Efendimiz, Yesrib’li Yahudilerle sulh yaparak, Yesrib’i, Medine-i Münevvere’ye çevirmiştir! O’nun izinden giden Bilge Aliya’mız da, tüm zor şartlara rağmen DAYTON Antlaşmasına içi kan ağlayarak imza atmış ve neticeleri düne göre bugün hep lehimize dönerek, hayırlara vesile olmuştur!

Biz! Barışın temsilcileriyiz! Ve o nedenle, düşmanlarla barış yollarını aramadan Yeniden Büyük Dünya Adil Düzeni’ni kurmak için şart olan Yeniden Büyük Türkiye idealimiz için barış dahil her şarta daim hazır olmalıyız!

Barış ve illa barış için neler mi yapılmalıdır? Tarih ve Kur’an perspektifinden, salı akşamı saat 21:00’da Akit TV canlı yayını MİLLİ DİRİLİŞ programında bu ve diğer mühim konuları görüşmek üzere Allah’a emanet olunuz! 

Allah (c.c),  tambir asırdır iştiyakla nida ettiğimiz: “Mü’minlere müjdeleyin! Yardım, fetih ve zafer yakındır!” Ve zafer sadece İslam inkılabına inananlarındır! Sözlerimizi ve dualarımızı kalblerimizin ve ülkelerimizin İslami fethine dönüştürsün! Amin!

Bu dua ve temennilerle, içimizdeki malum İsrailcilerin talimatlarıyla yüz yıl evvel cumayı pazara çevirerek yasallaştırdıkları cuma tatili yasağının kalkması ve Ayasofya’nın acilen açılması, Siyonist ve Haçlı işgallerinin bizzat ellerimizle  sona erdirilmesi dileğiyle cuma bayramımız mübarek olsun.

Selam, sevgi ve dua ile..