Sürûr ve tarifi imkansız bir hâlin tezahürüyle yolculuğu başlamıştı! Yaratılmış gök ehlinin mensuplarına, kıyamet gününe kadar sadece bir kez nasip olan şimdi O’na da nasip oluyordu! Bulunduğu makamdan ilk kez ayrılacak önce Beyt’ül Mâmur’u tavaf edecek ve ardından Rab’lerinin izniyle önlerinde Rûh, ardında kendi gibi fevc fevc melekler topluluğuyla tâ fecre kadar sürecek ilahi bir törene dahil olacaktı.
Hatem’ûl Enbiya’nın göklere yükseldiği, arz ve semanın kapısı olan Mescid-i Aksa Haremi Şerifi’nden dünyaya inecek, gök ehlinden hep adını duyduğu ben-i Adem’in son nebisi Ahmed-i Mahmud’u Mustafa’nın mü’min kardeşleri, ahir zaman ümmetini görecek, onların nasıl ve neden o büyük derecelere layık görüldüğünün sırrına vakıf olacak, din’de kardeşlerine selam verecek, onlar için dua edip af dileyecek, nurdan kanadıyla onlardan birine dokunacaktı belki de!
...
Lütfedilen bu büyük nimetin şükrü içinde, vazife makamının sermurakıbı olan meleğin mihmandarlığında Kâbe hizasında, yedi kat semaların üzerinde yer alan Beyt’ûl Mamur’u tavaf sona ermiş, iniş artık başlamıştı! Bir çok şeye ilk kez şahid olacaktı! Kadir Gecesiydi! Kendisiyle birlikte sema üstü semalardan nurlar yağıyor, nice sırlar ayân oluyor, gök kapıları ve perdeler bir bir açılıyor, erbab-ı esrâr dalga dalga, bölük bölük inzal oluyordu. Kimdi bu mübarekler?
''Dinle! Bak! ve Oku!'' diyerek anlatmaya başladı mihmandarı...

Ruh’ûl Kuds
başta olmak üzere tüm gök ehlinin selamını aldığı bu mübarekleri görüyormusun? Onlar, zaman ve mekanın olmadığı Alem-i Emir’den geliyorlar! Mele’ûl Âla’nın seçkinleridir. Gönüllerini Hakk’a rabtedenlere İlahi tecellileri ulaştırırlar. Kalem-i İlahi derecesinde kudretle yazılanlar, irfan ehlinden nasibi olanlara onların vesilesiyle lütfedilir. Işıl ışıl, döne döne dökülen cennet yapraklarına benzeyenler; mahlukatın son raddesi Sidret'ül Münteha'dandır, kök şecerenin havlesindendir. Sırdırlar! Sır içinde sırdırlar!
Şu gördüklerin ise; olan ve olmuş ve olacakların yazılı olduğu Levh-i Mahfuz’un murakıblarıdır.
- ''Yusebbihune bihamdi Rabbihim'' le ''Subhanallahi ve bihamdihi'' diyerek zikredenler kimler?’’ diye sordu!
Sermurakıb Mihmandar Cevapladı:
- O gördüklerin, Cennet ve Cehennem’inde fiilen içerisinde mevcut olduğu Alem-i Arş-ı Azam ve Arş-ı Alâ’yı taşıyan ‘’Hamale-i Arş’’ denilen ‘’Kerûbiyyûn’’ ismiyle ma’ruf sekiz müvekkel melektir. Yüklendikleri alemin altında ise yedi kat sema bulunur. 19'larla birlikte, Cehennemden sorumlu Malik ve Cennet’ten sorumlu Rıdvan Hazretleri de bu dairenin içindedir. Gök ehlinin en nasiplilerindendirler. Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa’yı temaşa etmiş olanlardır. Kimileri; ol mubarek ile kelam dahi etmiştir.
Bak şu başlarında sarı renkte sarıkların olduğu melek bölüğü aramızda en itibarlılardandır. Furkan Günü Bedir’e inen, küfre kılıç çalanlardır. Bedir ashabındandırlar. Ve kıyamete dek Allah’ın nusretini gönderdiği mü’minlerin kılıçdaşları, cenkdaşlarıdır. Ve gök ehline karşı bununla daim övünür ve Rab’lerine daim hamdederler.
Şu gördüğün, Habil Hazretlerinin Rabb’ine adadığı ve Ruhu’l Kuds’ün İsmail aleyhisselam için indirdiği koçtur, Salih Nebi’nin devesi, Ashab-ı Kehf’in kıtmiride oradadır. Bak, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ye İsra eden Nebi’nin bineği Burak’tır şu! Ve daha niceleri!
Yedi kat semadan menzil menzil, perde perde ineceğiz.
Burası Daireyi Vücub’tur!
Yedi kat sema, bu dairede nokta nazarındadır. Öyle ki yedi kat semanın Kürsî içindeki büyüklüğü bir kalkanın içine atılmış yedi dirhem gibidir. Kürsi ise, Arş'ın içinde bir çölün ortasına atılmış bir demir halkaya benzer. Fîhi mâ fîh'tirler...
Bu gece, yedi kat semadan, Kürsi’de, Arş’ta, Sidret’ül Münteha’da, Kitab’un Merkûm’da, Ümmü’l Kitap'ta; kıyam, rüku ve secde halinde olan seçilmişler başta olmak üzere, Mâlik ve Rıdvan’a, Furkan Günü Bedir’e inen meleklere her makamdan ûlvi temsilciler mü’min yüreklere dokunmak, yaralarını sarmak, gök ehlinin yer ehlinin yanında olduğunu tescil etmek için iner de iner!
MELEKÛT aleminden şehadet alemine iniyoruz.
Asıl’dan aynaya, ayna’dan asıla, şûhuddan misale, misalden şûhuda fevc fevc fecre kadar izinliyiz!
Bak bu Beyt’ul Makdis’tir! Yer ehlinin göklere, gök ehlinin arza açılan manevi duhûl ve hurûç, giriş ve çıkış kapısıdır!
Muhammed Mustafa’nın Mi’racının başlangıç yeridir. Fani olan ben-i Adem’den herhangi bir kul, kafir yada mü’min olarak son nefesini verip imtihanı tamam olduğunda, arzın neresinde olursa olsun, ruhu buradan refrefle göklere yükseltilir! Eğer kafir ve habis bir ruh ise Sicciyn’e, mü’min ve tahir bir ruh ise Illiyyine götürülür.
İşte bak Ben-i Adem’in imtihan yurdundayız! Dâr-ı dünya burasıdır!
Mescid-i Haram olan Kabe'nin, Beyt'ul Atik'in kardeşi, arz ve semanın kapısı Beyt'ul Mukaddes'teyiz!
Burası ''İle'l Mescid-il Aksa'' dır! Mescid-i Aksa Harem-i Şerifidir...
...
- Aman Ya Rabb'i bu ne güzel kokudur ki, cennette dahi yoktur?
- Semalara yükselen bu koku, Allah için oruç tutup aç kalan mü'minlerin iftar etmeden önce ağızlarından çıkan nefeslerinin rayihasıdır! Gök ehline en sevimli koku budur!
- Ya bu garip zikir sesleri?
- İftar sofrasında birbirlerine ikramda bulunup, hizmet eden mü'minlerin birlikte yemek yedikleri kap ve kaşıklardan çıkan ve terennüm ettikleri duaların seslerdir! Kozmik orkestranın en güzel nameleridir.
- Peki bu gök kapılarına çarpıp kainata yayılan sayha?
- Bu gecede vechini Rabb'e dönmüş, secde eden, Kur'an okuyup zikreden, dua edenlerin ısrarlı talepleridir!
- Doğu'dan ve Batı'dan, Kuzey'den ve Güney'den yükselerek arşı saran, gök ehlinden işetenlerin aklını başından alan bu eşsiz, namütenahi zikri anlamıyorum ama tüm varlığım titriyor, bu büyük vecd nedir?
- Onlar; işledikleri günahlardan ızdırap duyup, Rahman'dan af dileyenlerin pişmanlık ve hüzünle, yalnız ve bir köşede; kıyamda, ruküda, secdede ettikleri nasuh tevbelerini acziyet ve utançlarından dile getiremeyip lisan-ı kalp ile inim inim iniltilerinin, ağlayışlarının, gözlerinden akan şelale misali yaşların, gürültüsünün sesidir. Bu sesler perdeler yıkar, perdeler kaldırır! Onlar ''Ya Rab!'' dedikçe, Rahman ''Lebbeyk ey kulum!'' der!
- Allah'u Ekber ve li'l lahilhamd!
- Allah'u Ekber ve li'l lahilhamd!
- Peki bu insan suretinde ki melekler kimdir?
- Onlar ''bağlananlardır!?''
- (...)
- Hakk'ın rızasına talip olup Kadir Gecesi'ni aramak için son 10 günde kendilerini mescidlere kalben ve ruhen ''bağlayıp'' itikafa girenlerdir. Suretleri bize melaike gibi tezahür eder! Onlardan biri hürmetine tüm ümmetten vebal kalkar, Afüv çûş eder, bağlanan şeytanların zincirleri sıklaştırılır, müsibetler, belalar o beldelerden tehir yahut iptal olunur, mühlet lütfedilir, birinin ihlasına cümle dualar kabul olunur, af dileyene af, rızık dileyene rızk, cennet dileyene cennet, cemal dileyene cemal lütfedilir.
- Bu kokuları kötü, çehreleri siyah, şeytani habisler kimdir? Niçin Mukaddes Mescid'e ve secde edenlere engel olurlar? Şeytanlar zincirli değil midir?
- Bu gördüklerin mü'minlerin korkuları, duyarsızlıkları, gafletleridir! İşledikleri günahların, isyanların, gönüllerini bağladıkları dünyanın sevgisinin tecessüm etmiş karanlık halidir. Bir asırdır Beyt'ül Makdis'i kuşatan deccaliyetin askerleridir.
- İmdat ve nusret ne vakittir, kime nasiptir?
- Musa, Harun ve Hızır'la yoldaşlık edene...
- (?)
- Tihan edene...
- (?)
- Bin ayda bir doğana...
dediği an Sermurakıb Mihmandar, refikiyle aynı yere bakıyorlardı.
Genç bir delikanlı boynunda bir kefiye ile arz'da bir mescidde itikafa girmiş, tahiyyatta murakabe halinde yakaza anı yaşıyordu.
Sermurakıb kanadıyla O'na dokundu ve genç adam tüm benliğini saran bir ürpertiyle sıçrayarak yakazadan çıktı ve secdeye kapandı!
Ağlıyordu!
O genç adam için
O gece Kadir Gecesi idi!
O gece Kader Gecesi idi!
Kadr'ini bilene
O gece bu geceydi...

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''

Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
www.bulentdeniz.com