Uyarıldı, çalışıldı..

Sonuç, Allah’ın takdiridir!

Biz, zaten kazanmakla mükellef değildik, değiliz!  Bilakis, "ihlaslı" çalışmalar yapmak ve her şartta sağa sola savrulmadan "yolda olmak"la sorumluyduk, sorumluyuz!

Sonuç ne olursa olsun, her şeyde galib olan, yalnızca Allah'tır, Rasulüdür ve yolunda yürüyen Mü'minlerdir!

Telaş yok!   Gevşeme yok!   Panik yok!

HASBİlerle yola devam İnşallah!

Asla unutmayalım ki;

Biz, iktidar olmakla değil, haksızlığa, zulme, bozgunculuğa, adaletsizliğe karşı Hakk'ın tarafında durmakla mükellefiz!

Kaybetmek demek, bir seçimi, bir makamı, bir kavgayı, bir savaşı, politik ya da diplomatik bir mücadeleyi kaybetmek değildir her zaman..

Parti, sendika, dernek, vakıf ve bürokrasideki her türlü makamın ve statünün nimetlerini elde etmek için, her kötülüğü mübah görerek vahşileşenlerin, o vahşiliğin karşılığını almaları da bir çeşit kaybetmektir!..

Hakk'a ve halka hizmet için geldiğimiz makamlarda devşirdiğimiz imkanlarla zevk panayırlarında haz sarhoşları olarak anadan üryan kalmak da kaybetmektir!

Zulüm sistemlerini kaldırmak, adaleti ve merhameti tesis etmek için çıktığımız yolculukta, bu habis sistemin büyüsüne kapılarak en büyük savunucusu ve yeniden imar edeni olmak, asıl kaybetmektir!

Şunu da gözden kaçırmayalım ki, herkes layık olduğu gibi idare olunur!

Biz, kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah cc, bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmez!

Asıl değişmesi gereken, başımızdaki yöneticilerden önce biziz!  Biz değişirsek, Allah cc, içimizden iyi insanları bize idareciler olarak görevlendirir!

"Ey Musa sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturup bekleyeceğiz” (Maide, 24) diyerek, İnançları ve davaları uğrunda mücadele etmeyi reddeden, canlarından, mallarından ve zamanlarından fedakârlık etmeyi göze alamayan İsrailoğulları gibi oturduğumuz yerden;

"Ya Rabbi, bu ahlaki çöküntüye bir son ver, Filistin’i kurtar, Suriye’yi kurtar, Afrika’daki açları doyur, Arakan’daki kardeşlerimize yardım et, İsrail ve ABD’yi kahreyle, bizim mahallede de bir yetim var ona da sahip çık Allah’ım", diyerek her şeyi Allah’a havale etmeyecek, ihlasla çalışacağız ki, Allah'ın yardımı bizimle olsun!

Tam yeni bir rüzgar yakalmışken, bu asrı kaybetmeyi göze alamayız!

Belki de bir rüzgarımız, bir daha hiç olmayacak!

Varlığın, makamların gücünün, servetin ve iktidarın karşısında rotanın dışına savrulan kardeşlerimizi toparlayacak ve fesada uğramış yeryüzüne HAK NİZAMI HAKİM KILMAK için var gücümüzle mücahede edeceğiz!

"Biz, karada gemiler yapmaya devam edeceğiz.  İnanıyoruz ki, yegâne güç ve kudret sahibi olan Allah azze ve celle, bir gün denizi ayağımıza getirecektir!”

Güce, mala, makama, sayıya, kalabalığa değil yalnızca Allah’a dayanmalıyız! Ve yalnız "hasbi"lerle yola çıkmalı..

Tüm dünya mazlumları, yeniden dirilişimizi bekliyor!

Biz ayakta kalacağız ki;

bize umut bağlayanların ümidi boşa çıkmasın!...

*       * *

Kâinatta süregiden bir üstünlük nöbetleşmesi vardır. Geçtiğimiz yüzyılda, batıl, sömürü ve zulüm üstün olmuştur. Üstünlük sırası artık, hakikat, adalet ve merhamet  davasına gelmiştir..

'HAKİKAT ÇAĞI’nın cemreleri düşmüş, bahar yelleri esmeye başlamıştır...

Ara mevsim geçişlerindeki rüzgarlar ve yağmurlar bizi korkutmamalı, umutsuzluğa kapılarak yıldırmamalı ve gevşetmemeli, mefkuremize yürümekten alıkoymamalıdır!

Eski dünya düzeni iflas etmiştir!

Vahye ve hikmete dayanan, Hakkı ve adaleti üstün tutan HAKİKAT NİZAMI’nın yeniden kurulmasını, hiç kimse, hiç bir güç önleyemeyecektir!  

Biiznillah...

BİZ, DAHA YENİ BAŞLIYORUZ!...

Uyursak, kıyamet kopacak!

Devlet-i Ali'den daha büyük bir Devlet için geliyoruz!...

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (N. F. K.)

"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer gerçekten inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz!"  [Ali İmran, 139]