Derin Gerçekler

Aktuel siyasetin polemiklerini midem kaldırmıyor. Bulanık suda balık avlamak isteyen çok. Ben de mayınlı tarlada top oynamak istemiyorum. Siyaset, ''sulhetme'' sanatıdır sanıyorduk meğer bulanık suda balık avlama sanatıymış. Mayın döşeme sanatıymış, dedikodu, gıybet sanatı(!?) imiş. Yazacağım elbette ama bugün değil.

“Hafız Mustafa Kemal”den ''Mücahid Kılıçdaroğlu''na geldik.
“Metodik Kemalizm”, “Yeşil Kemalizm”, “Yeşil Feminizm” derken halimiz ortada. Siz misiniz dansöz oynatan muhafazakar emmiler, karılarınız da kadınlar buluşmasında erkek dansöz oynatır. “Toplumsal cinsiyetiyet eşitliği” ise eşitliği, adaleti ise adaleti. Sıra geldi Anıtkabir'de mescid açmaya. En başında da bu işin böyle gariplikler olmuştu. Düşünsenize tercüme yasalar gerekçesiz olarak, tercüme hataları ile meclise sevkediliyor, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul ediliyordu.  Tek parti, açık oy gizli tasnif. Adayları “Tek adam” belirliyor. Gelinen noktada az zamanda büyük işler başardığımız anlaşılıyor.
Neyse biz asıl konumuza dönelim.
Seçim meydanlarında Saadet ve Yeniden Refah, HUDAPAR ile HDP karşı karşıya. Ramazan'da birbirlerini yemezler inşAllah. Cumhuriyet'in 100.  Yılında, yüzyılın en garip seçimlerinden birini daha yaşıyacağız, seçim olursa.
Hayır hayır, havaya, suya, toprağa ne zaman Cemre düşecek diye sormuyorum.. Beynimize, kalbimize ne zaman  düşecek diye soruyorum.. Yoksa Cemre geçtiğimiz günlerde birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştü. İlki havaya (19-20 Şubat), 2.si suya (26-27 Şubat) ve 3.sü de (5-6 Mart)’ta toprağa düştü... Ve yağmursuz bir kış geçirdik.
Cemre Arapça olan Cemre “kor ateş” anlamına gelir. Ebabil Kuşları Ebrehe'nin fil ordusunu bu taşlarla helak etmişti. Mina Vadisi'nde taşlardan oluşan yığınlara da "cemre" denir.
20 Şubat’la başlayan "boz ayın dört çarşambası" uygulamasını ifade eden "Cemle" sözcüğü de "Cemre" ile aynı kelimedir. Buradaki "Cemle" de Türkçe’deki olarak "İmir, İmere, Emire" sözcükleriyle anlam olarak bağlantılı olduğu söylenir.
Hac’ta Şeytan taşlarken atılan taşlara ''Cemre'', bu eyleme ''Cemarat'' denir. Şeytan dumansız ateşten yaratıldığı için ve o cehennemle cezalandırılacağı için atılan taşın da ısınmasından mülhem olarak bu ad verilmiş olsa gerekir. Çünkü Cemre havaların ısınması ile tabiatın uyanmasını ifade eder. Uyuyan hayvanlar uyanırken, bitkiler çiçek açarlar. Tabiatın uyanışı, canlanması, ağaçlara su  yürümesi anlamına gelir. İlkbaharı ve hayatı ifade eder.
Sahi biz ne zaman uyanacağız, dirileceğiz?
“Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar” diyoruz da, donuyoruz, tirtir titriyoruz. “Donduk” diyoruz ki bir yaz geliyor, ateş yalımı gibi.
“Asude bir bahar ülkesi” hayal ediyoruz da, kalbimiz ve beynimiz kuraklıktan kurumuş.

Bize bir cemre gerek, içimizdeki Ebrehe’nin zihniyet ikizlerini yenmiş ekin tarlasına çevirecek. Bize bir Cemre gerek Şeytan taşlamak için. Bize bir Cemre gerek, Müzdelife’de, gecenin karanlığında kendi günahlarımızı düşünüp tevbe ederken, günahlarımızı saydığımız, tesbih tanesi için avuçlarımızda tuttuğumuz o taşları Şeytana fırlatmak için. Bir cemre düşmeli beynimize ki, ilimin, tefekkürün aydınlığında gerçekle buluşalım, bir cemre de kalbimize düşmeli ki Hakikatın nuru ile gönlümüz aydınlansın, hikmetin aydınlığında. Bir Cemre de midemize düşmeli ki yaksın, kurutsun bizi cehenneme sürükleyecek haram lokmaları, fıtratı bozuk gıdaları yaksın.

Büyük Cemaratın taşlananı; insin Şeytanlarından olmamak için aklımızı başımıza toplayalım. O gün geldiğinde gökten melekler insin Şeytanları taşlarken, içimizdeki beyinsizleri yakacak ateş bizi yakmaması için ya onları uzaklaştırmalıyız ya da onlardan uzaklaşmalıyız.
Biri göktaşı / Meteor diyecek, biri yeşil kuyruklu yıldızın uzaydan başına topladıklarını, kuyruğunun ucundan savurduğunu söyleyecek, atmosferde akkor haline gelen meteorlar başımıza yağmadan ne yapacaksak yapalım. O gün geldiğinde “yandık diyeceksiniz, boğmaya kan gönderecek yaratan”. Çünkü Şeytan azapta gerek, Şeytan'ın dostları da. Zaten bu dünyada İnsin Şeytanlarının başına gelecekle kalmayacak bu iş, Cehennem bu dünyadakini aratacak.
Cemre uyanış ve dirilişi temsil ettiği gibi, bir helak ve ölüm habercisidir.
Ağacın dallarına yürüyüp oradan semaya yükselecek suların toplandığı göller ve barajlar ülkemde yere batıyor.
Bir melek yere “suyu tut” dedi sanki. “Gök ağlar halimize” bakarsanız, o da bir başka afet olur. Tuz gölü kurudu kuruyacak. Türkiye'nin beşinci büyük doğal gölü olan İznik gölü de yere batmaya başladı. İstanbul’daki barajlar da alarm veriyor.
Tamam İznik Gölü tektonik bir tatlı su gölüdür ve bunun bilimsel bir açıklaması vardır. Fay hattı, Anadolu plakası, bölgesel iklim değişikliği. Bunlar zahiri sebebler. Bunun yaratılıştan kaynaklanan ilahi takdire bağlanan bir yanı da var. Yağmur duasına hazır olun. Tevbe etmeye hazır olun, göç’e hazır olun. Ve bu süreç uzun sürecek. Kuzey'den Güney’e, Doğu’dan Batı’ya doğru göçler olacak demiştim. Ekvator kuşağından da olacak bu göç. Lokasyon’a bağlı yer değişikleri de olacak. Sadece insanlar değil, vahşi hayvanlar, gökte uçan kuşlar, denizde balıklar, rüzgar da yön değiştirecek, yeraltındaki sular da. Vahalar kuraklaşırken, çorak topraklar, çöller yeşerebilir. Tekrar söylüyorum, 2045’i görmek gerekebilir sükûnet için..

Daha, yeşil kuyruklu yıldızımız gelecek, göksel şölenimiz için (!?). Bakarsınız uydular, StarLinkler, patır patır dökülmüş. Uzay işgal edildi biliyorsunuz. “Büyük gözaltı” gerçekleşti. Birileri “İnsan Tanrı olacak” diye tutturdu. Haşa Allah’a meydan okuyan birileri var. Allah’ın gazabı bir şekilde onları ve onların stratejik ortaklarını, işbirlikçilerini helak edecek. Büyük bir helaka doğru gidiyor dünya. “Tanrı olma” iddiasındaki insan Allahın yarattığı insanın, hayvan ve bitkilerin fıtratını bozmak için harekete geçti. Bu sadece tabii afetlerle değil, darbeler, terör, savaşlarla da hayatı bir kahıra dönüştürebilir. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizler de, başka masum insanlar da tabiatta zarar görebilir elbette.  Birçok felaket yakamıza yapışabilir.

Hastalıklar, kıtlık, kuraklık, her şey mümkün. Ta ki Tevbe edene kadar.  Daha Tarık gelecek, Şira gelecek. “Beyaz geceler”i göreceğiz. Sadece arz değil, güneş sistemini titretecek hadiseler yaşayacağız. Volkanlar patlayacak, jeolojik zamanlardan birini daha yaşayacağız. Tam da Quantik çağa girerken, bakarsınız birden kara sabana dönmüşüz. Tarık trafoları patlatmış elektirik yok. Herşey mümkün.
Korkutmak için söylemiyorum bunu. Siz Atlantis’in Mu adasının nasıl bir anda yok olduğunu filan soruyorsunuz ya. Her yıkım yeni bir başlangıçtı. Her zaman bir çıkış yolu vardır. Siz şuna bakın, Nuh’un gemine bineceklerden biri siz misiniz, biz miyiz. Hz. Nuh’un hanımı ve oğlu gemiye binmemişti.
Neyse havay’a, su’ya, toprağa Cemre’ler düştü.
Tabiat canlanıyor, Bahar geliyor bahar, çiçekler açıyor.
Tabiat uyanıyor, insanlar ne zaman uyanacak?
Selam ve dua ile.