Temmuz 1994 yılında köy boşaltma kanunu ile o dönemin Ergenekon yapısı, evlerimizi yakarak bizi köyden çıkarmak istediler. Köylüler karşı çıkınca da çok ciddi anlamda tehditlerde bulundular. O komutanlardan bazıları Ergenekon davasında yargılandı. Bizler ben 7 yaşındayken Akçayurt köyünden Adana merkez Doğankent beldesine gelirken yolda sadece karpuz ve somun ekmeği yediğimizi hatırlıyorum. Babamlar 6 erkek kardeş ve altı erkek kardeşin toplam mal varlığı, yangından kaçırabildikleri mal varlığı tek bir intercool kamyona sığmış idi. Hatta kavak ağaçlarını kesip kamyonun üzerine atmışlar, kasa kısmına da koyun, keçi, inek kalan ne varsa onları yüklemişlerdi. Yolda acaba bizi ne bekliyor kaygımız vardı. Ev yok, para yok, yok...yok...Adana'ya geldiğimizde ne olacağını bilmediğimiz bir memlekette bin bir sorun ve soruyla yaşamaya başlamıştık. Kız kardeşim yokluktan öldü. Öldüğü gün annem portakal bahçesinde ırgat olarak çalışıyor babam şoförlük yapıyordu. Ben ise 7 yaşında hayvan otlatmaya gidiyor okula gitmiyordum. Okula 9 yaşında başladım...

29 yıl sonra bu büyük deprem oldu. Ve bu deprem 10 ilimizi kapsayınca insanların insanlığını göstermesi gerektiği bir sürece girdik.
Deprem ilahi bir ikazdır şüphesiz... Covid dönemi 2 yıl boyunca evlerimize kapandık ve 2 yıl boyunca "dışarı çıkamazsın" dediler. Şimdi "2 yıl dinlendin yeter, artık dışarı çık ve çalış" manevi lisanı haliyle bir sürece girdik. Covid'de aileler, akrabalar ve arkadaşlar birbirinden uzaklaştılar. Şimdi ise değil aile, akraba ve arkadaş birbirini asla tanımayanlar birbiri için seferber oldular. Öyle bir yardım örneği gösteriliyor ki, şu anda nasıl ki bu deprem dünyada görülmemiş bir deprem ise, bu yardım da şu anda dünyada görülmemiş bir yardımdır seferberliğidir. Otobanın kenarında geçen kamyonlara, tırlara bakıyorum müthiş bir sevkiyat var. İki gündür Pozantı İpek Yolu Tesislerinde Adıyaman'da ismimi ve telefonumu verdikleri Yusuf adındaki şahsın gönderdiği 10 civarı otobüs ve minibüsü ağırlayıp Besni'den gelen aileleri buradan Aydın'a gönderiyorum. Otobüsten inmeden 10 dakika bir piskososyal destek konuşması yapıyorum. Gözyaşları akıyor, duygu boşalması oluyor ve aşağı indiklerinde ikram ettiklerimizden daha çok konuşma esnasında Ümit verici konuşmamıza odaklanıp ona teşekkür ediyorlar. Yaşlı bir teyzemiz kendisine dürüm ayran uzattığımda "oğlum ikramın için bir teşekkür, konuşman için yüz teşekkür ediyorum, Allah senden razı olsun" dedi. Gözyaşım içime aktı, aktı, aktı...


Fetö süreciyle birlikte cemaatler ve tarikatlara çok ciddi saldırılar oldu. Şimdi bütün cemaatler, tarikatlar, İslâmî vakıflar, dernekler meydanda... Ben böyle bir yardımlaşma görmedim. Bir dernek, vakıf, cemaat, tarikat diğerinden hiçbir şey esirgemiyor. Anadolu yani Türkiye tek yürek olmuş. Kürt, Türk, Arap, Laz, Çerkez... kimliklerini bir tarafa bırakmış "müminler kardeştir" ayetiyle kuşanmış el ele vermiş birlikte çalışıyorlar. Şu anda Adıyaman'dan Aydın'a yapılan sevkiyatta ehl-i sünnet farklı vakıfları, cemaat ve tarikatları arıyorum. Kaç kişi gelecek diyorsam hemen "hocam nereye getirelim" diyorlar ve ben gidip kendim alıp getiriyorum. Risale-i Nur cemaatine bağlı Çukurova İlim Vakfı, Medeniyet Vakfı, Hayrat Vakfı, Umut Kervanı ve daha nice kuruluşlarımız İttihat etmiş, kardeşlerinin yardımına koşuyorlar. Adana'da deprem oldu lakin daha hafif geçtiği için Adana'dan en küçük dernek dahi üç beş tır yardım çıkaracak kapasitede çalışıyor.
Biiznillah bu işin sonu İslam kardeşliği ve İttihad-ı İslam'dır.
Müslümanlar sahada Mekkeli muhacirlerin Medine'ye gittiklerinde Medineliler yani Ensar nasıl fedakarlık gösterdiyse, bugün depremzedelere kucak açan ümmet öyle bir kardeşlik örneği gösteriyorlar.
Evet, bu deprem bize gösterdi ki yıllarca biriktirdiğimiz mallarımız, evlerimiz, arabalarımız geçicidir. Bu deprem bize gösterdi ki dünya hayatı bir oyalanmadan ibarettir, geçicidir, fanidir. Burada kazandıkların elinde kalmıyor, akıp gidiyor bunu gördük. Rezidansta oturan kişinin evi birkaç saniyede çöküp otoparkta bekleyen milyonluk arabasını enkaza çevirdi. Biriktirdiğimiz paraların, dünya malının ne kadar geçici olduğunu fiilen gözlerimizle gördük. Şimdi dersimizi alıp yeniden şahlanmanın vaktidir. Müslüman kardeşliğinin dünya odaklı değil seküler dünyaya rağmen ahiret kardeşliğine yani İslam kardeşliğine yeniden şahlandırma vaktidir.
 Ey müslümanlar "şakta bir müminin ayağına diken batsa garptaki mümin onun acısını kendinde hissetmediği sürece gerçek anlamda iman etmiş olmaz. Müminler bir vücudun azası gibidir birinde meydana gelen bir yara olursa diğerini de etkiler" diyen Efendimiz aleyhisselatü vesselam'ın hadisine dayanarak mümin kardeşlerimize sahip çıkıyoruz ve çıkalım. Bu deprem bize gösterdi ki biriktirdiğimiz mallar ,Allah verdiğine göre, Allah yolunda kullanmazsak yok olup gidebilmektedir. Gün bugündür. Ey Varlıklı Müslümanlar, Allah'ın verdiğini Allah'ın yolunda kullanma süresi sürecidir.
Ve büyük doğumlar büyük sancıları beraberinde getirir. Bir çocuk doğarken boyu ve kilosu ne kadar büyükse, annesinin sancısı o kadar fazla oranda olabilir. Şimdi burada dünyada eşi benzeri görülmemiş en kapsamlı ve en şiddetli deprem afetini eğer dersimize alırsak ve tövbe istiğfarda bulunup sekülerizmi elimizin tersiyle köşeye itebilirsek, İnşallah bu büyük musibetin sonuçları da çok büyük olacaktır. Bu işin sonu İttihad-ı İslam'dır, Fecr-i sadıktır. Bizler İnşallah şu anda buna hizmet eden hademeleriz.
Büyük inkışaflar olacak, tembellik etmek zamanı değil. Çalışma zamanıdır. Nitekim Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "İnsan için çalıştığının karşılığı vardır" der. Çalışalım.
Bediüzzaman Hazretleri "Dünya meydanı imtihan-ı insu candır" der. İmtihanı kazanmak duamızla...
Adnan Kalkan
Adana İpekyolu Dinlenme Tesisleri