Eğitim ve Öğretimin sorunları vardır. Biliyoruz. Tartışıyoruz, çözüm üretmeye katkı vermek adına fikir beyan ediyoruz. Bütün bu çabalarımız daha iyi daha kaliteli bir eğitim sürecinin olması içindir. Hayata hazırlanma konusunda eğitim öğretimin katkısını yükseltmek içindir.

Bu amaçla bu sürecin bir parçası olan öğretmen unsuru çok önemlidir. Bu açıdan bakarak öğretmenlerin daha iyi imkanlarla donatılması istenmektedir. Bu amaçla sendikalar, öğretmen teşkilatları kendi önerilerini yöneticilere sunarlar. Öğretmenler için, daha iyi şartların oluşması için gayret gösterirler.  Hem maddi hem manevi alanda destekler isterler. Bunun için mücadele ederler. İşte bu çabaların ana gayesi, hedefi; iyi ve doğru, dürüst, ahlaklı, vatansever, bir öğrenci yetiştirmek olmalıdır. Asla yanlış, hatalı bir sonucun ortaya çıkmaması için gayret gösterilmelidir. Öğretmen en güzel, imkanları elde edince, asıl görevini unutup, yan gelip yatmamalıdır.

Öğretmen yetiştiren kurumlar çok önemlidir. Devletin bu alan özel ilgi göstermesi gerekir. Hatta öğretmen yetiştirecek fakültelere öğrencilerin daha yüksek puanlarla alınması şarttır. Bunun yolu öğretmen yetiştiren okullara teşvik edici yatırımlar yapılmasında geçer. Maddi açıdan yapılan teşvik edici öncelikler, öğrencilerin öğretmen yetiştiren okulları tercih etmesine sebep olacaktır. Bu maddi destekler sağlandıktan sonra, öğretmen olarak yetiştirilecek yüksek okul öğrencilerinin iyi denetlenmesi şarttır. Alımlarda daha dikkatli davranılmalıdır. Güvenlik soruşturmaları bile, gündeme getirilmelidir. Askeri okullara gösterilen özen, bunlara da gösterilmelidir. Ayrıca yetişecek öğrtmenler  Milli, Manevi, Dini değerlere sahip, değer yargılarımızı bilen, inanç değerlerimizi tanıyan ahlaklı, güzel karakterli insanlar olmalıdır. Sonuçta onlar inasn yetiştirecektir. Onlardan bir tanesinin yanlış adam olması binlerce yanlış öğrencinin yetiştirilmesi anlamına gelir, kesinlikle kabul edilemez bir konudur. Devletin geleceğine bizzat eğitim öğtetim kurumlarında tuzak kurmuşsunuz demektir.

Bu sürecin en önemli parçası ise, öğrencidir. Yani bir sanatkarın önüne gelen ham madde gibidir. Sanatkar en güzel beceri ve kabiliyetlerini, yeteneklerini, tecrübelerini ortaya koyarak, en güzel eserini çıkarmaya gayret gösterir. İşte eğitim öğretim açısından burada öğrenci mahir bir ustaya teslim edilmiş bir emanettir. Öğretmen her türlü bilgi, beceri, yeteneğini, tecrübesini ortaya koyarak ortaya bir eser çıkarma derdine düşmelidir. Bu özelliklere bir ilave yapmak gerekirse, o ilavenin adı fedakarlık olmalıdır. Öğrenci yetiştirmek adına, kendi fedakarlıklarını ortaya koyması gerekir. Bu fedakarlık kimi zaman har alanı kapsayabilir. Zamandan, paradan, yemeden, içmeden yapılan özverilerdir.

Arkadaşların bu yazdıklarından sonra, bazı şeyleri eklemeyi uygun buldum. Öğretmenlik yıllarım da gücümüzün yettiği kadar, garip, gurabanın yanında olmaya gayret ettik. Öğrenci kardeşlerimizi yakından tanımaya çalıştık. Aileleri ile iletişim kurduk. Hanelerini ziyaret ettik. Sevinçlerine, kederlerine ortak olduk.  İyi günlerinde kötü günlerinde yanlarında olmaya çalıştık. Yeri geldi, evimizde misafir ettik. Soframızı açtık, paylaştık, bölüştük. Kimi zaman evimizi bir dershane gibi kullanmalarına yardımcı olduk. Onlara her alanda yönlendiricilik yapmaya özen gösterdik. Mezun olup hayata atıldıktan sonra da iletişim kurmaya çalıştık. Ziyaret ettik. İşyerlerini, çalıştıkları mekanları, ziyaret ettik.  Senelerce, Büyük şehirlerde üniversiteleri kazanan öğrenci arkadaşlarımızı, bizzat onlarla birlikte, gelerek kayıtlarını yaptırdık. Burslarını, yurtlarını bulmaya çalıştık. Öğrencilerle hep, hem hal olduk.  

FEDAKARLIK BU ANLAMDA; HER ALANDA SİZDEN BAŞLAR... 

Bu anlamda yaptıklarımızın bir kısmını anlatmak adına, bazen hatıra içerikli yazılar yazmaktayım. O, yazılarda bizim yaptıklarımızdan çok, O, yaşanılan anda, önemli olarak gördüğüm, ayrıcalıklı noktaları, tarihi gerçekleri, anlatıyorum. Kısacası, öğrencinin her an yanında olmayı, becermeye çalıştık. Bugün Sivas İHL mezunu sadece İstanbul' da dört yüze yakın öğrencimiz vardır. Bunlardan en az yüz tanesi ile, zaman, zaman görüşmekteyiz. Diyeceğim o dur ki, eğitim alanında uğraş verecek dostların; eğitimin her alanı sayılan, öğrencilerle, hem hal olmaları gerekir. Onların hayatlarına bir yerlerden dokunmaları gerekir. Aileleri ile tanışmaları, onlarla dostluklar kurmaları şarttır. Kederde ve sevinçte yanlarında olmalıdırlar. Paylaşmayı, bölüşmeyi, yardımlaşmayı uygulayarak öğrencilerine örnek olmaları şarttır.

Bunlar bu sahada, alanda hayatın her kademesinde uygulaması yapılması gereken çok önemli ayrıntılardır. Öğretmen derslerine girdiği öğrencilerine sadece ders anlatma görevini üzerine almış bir memur değildir. Öğretmen her alanda örnek olması gereken bir şahsiyet konumundadır. Günümüz dünyasında gençlerimizin belirli bir yaştan sonra en çok örnek aldıkları bireyin öğretmen olduğunu unutmamamız gerekir. O nedenle sahada olan, her an görevde olan öğretmen kardeşlerimiz, dışarıda da hal ve davranışlarına dikkat etmek zorundadırlar. İşte o zaman örnek alınan bir insan olarak öğrencileri tarafından dikkatle takip edilen bir özellikleri taşımaya başlarlar.

Öğretmen kazanan insan olmalıdır. Kaybettiren insan değil...

Kimi zaman öğrencilerin anlamsız değerlendirmeler yüzünden sene kaybı yaşamaları kadar, acımasız bir değerlendirme olamaz. Hatta bu sene kayıplarını bazılarında öğretmen kusuru olduğunu gözden kaçırmamız gerekir. Şahsi ihtirasları kendi sorunları yüzünden öğrencilerinin gelecek yıllarını etkileyecek olumsuz değerlendirmelerde bulunmaları asla kabul edilemez... Üzülerek ifade edeyim bu davranış Eğitim ve Öğretim camiamızın kanayan bir yarasıdır. Bu olumsuz davranışlar ve kayıplar yüzünden nice hayata küsmüş  insanları biliyoruz...

Kimi zaman ise, eğer sahayı ve alanı yeteri kadar tanımıyorsanız, sahada yapılacak önerilerde uygulama alanları olmayan, sahadan kopuk, yapılan akademik çalışmaların, analizlerin değerlendirmelerin bir anlamı olmaz. O çalışmalar, tepeden bakıcı, bir gözle kaleme alınan kağıtlardan, Konuşma yapılan, panel kürsülerinden öteye geçemez. Ancak,  çalışmaların sahibi olan kişiye, yeni akademik unvanlar kazandırmaktan başka; yararı olmaz...

Eğitim, öğretim, öğrenci, öğretmen, idareci, aile, yönetici; hepsi bir bütündür, ayrıştıramazsınız... Bunlardan bir tanesini yok sayamazsınız. Bütün bunların en önemli unsuru ise, öğrencidir...  Onu kazanmaya, hayata hazırlamaya, yararlı bir insan olarak yetiştirmeye, Vatanına ve Devletine sahip çıkacak şekilde bir insan olarak yönlendirmeye çalışıyoruz. Bu amaç ve gayeler için, ona şekil vermeye çalışıyoruz... Onu anlamadan, tanımadan, bilmeden; ona nasıl yaklaşacağız... Önce yeterince onu tanımamız gerekir...

Yoksa, yaptığımız her hamle; sonuçsuz kalır...

Dostlara selam ile...