Mustafa Kemal Atatürk’e nispet edilen “Rusları Kışkırtmayın, Arapların Kendi Aralarındaki Kavgalara Girmeyin, Batı İle İyi Geçinin Fakat Emperyal Oyunlarına Alet Olmayın. Sizden Fikir Sorulmadıkça Müdahil Olmayın.” tavsiyesinin doğruluğu her geçen gün netleşiyor.

1994’te Yahudilerin Hebron, Arapların El Halil dediği kentte, Ortodoks Yahudilerin partisi Kach üyesi olan ABD göçmeni Dr. Baruch Goldstein adlı fanatik bir İsrailli yerleşimcinin "Hz. İbrahim Camii"nde dua eden Filistinlileri öldürünce Filistinliler buradaki güvenlikleri için garanti istediler. Baruch Goldstein, cami içerisinde cemaat tarafından etkisizleştirildi ve fanatik Yahudi gruplar onu Kahraman ilan ettiler. Mezarı adeta kutsal ziyaret mekanı oldu.

Bu bağlamda Oslo II Antlaşmasını imzakayan taraflar, daha önceden var olan El Halil Uluslararası Geçici Mevcudiyeti'nin yeniden inşası çağrısında bulundu. Antlaşmadan sonra taraflar Norveç'ten bu konuda yardım istediler. Barış sürecini engelleyebilecek şiddet olayları yaşansa da 15 Ocak 1997’de Filistinlilerin güvenlik ile ilgili isteklerine cevaben El Halil görüşmeleri sonuçlandı ve protokol imzalandı.

Protokol uyarınca, İsrail askeri birlikleri El Halil'in yüzde 80'inden çekileceklerdi. Buna karşılık yüzde 20'lik kısmı ise İsrail kontrolünde kalmaya devam edecekti. Bu protokol ile şehir H1 ve H2 olarak ikiye ayrıldı. Tamamen Filistinlilerden oluşan H1 bölgesi Filistin yönetiminde kalırken, 400 Yahudi yerleşimci ile 40.000 Filistinlinin yaşadığı H2 bölgesi, İsrail yönetimine verildi.

Ancak, protokol, El Halil'deki durumu düzeltmeye yetmedi. El Halil Protokolü'nü takiben iki taraf 21 Ocak 1997'de El Halil Uluslararası Geçici Mevcudiyeti'nin yeniden tesisi ile ilgili antlaşmayı imzaladı. Bu antlaşma ile Norveç, İtalya, Danimarka, İsveç, İsviçre ve Türkiye'den gelen 180 kişi ile Uluslararası Geçici Mevcudiyet oluşturuldu. Norveç, koordinasyon sorumluluğunu üstlendi.

TBMM 20 Şubat 1997’de Filistin’e Asker Gönderen Tezkereyi Onaylamıştı…

1994-1996 arasındaki İsrail’in saldırıları sonrasında başlayan gerginlik, 21 Ocak 1997’de imzalanan Hebron (El-Halil) Sözleşmesi ile El Halil’in Filistin’e devredilmesi ile son buldu.

Sözleşmede, İsrail’i Başbakan Binyamin Netanyahu, Filistin’i Yaser Arafat temsil etti. Batı Şeria’nın Kudüs’ten sonraki en önemli kent olan El Halil’in statüsünün korunması için, 30 Ocak 1997’de Oslo’da imzalanan anlaşma ile uluslararası gözlemcilik görev gücü Türkiye, Danimarka, İtalya, İsveç, İsviçre ve Norveç askerlerinden oluşturuldu. O tarihte Türkiye'de Prof. Drr. Necmettin Erbakan'ın Genel Başkanı olduğu Refah Partisi ile Prof. Dr. Tansu Çiller'in Genel Başkanı olduğu Doğruyol Partisinin kurduğu koalisyon hükümeti iktidarda idi. Anlaşma, imzalandıktan 5 gün sonra, 4 Şubat 1997’de Refahyol Hükümetinin tezkeresi Bakanlar Kurulu kararı ile onandı.

20 Şubat 1997’de dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, TBMM’den Batı Şeria’daki El Halil’e geçici gözlem gücü statüsünde asker gönderme kararı çıkması için tezkere sundu. Tezkere, o dönem Meclis’te temsil edilen 5 siyasi parti olan RP, DYP, ANAP, CHP ve DSP’nin desteği ile geçti.  Remî Gazete’de yayımlandı.

Türk ordusu seksen yıl sonra Filistin’de…

TBMM’de alınan kararla Türk askeri, gözlemci statüsüyle geçici süreliğine (3 ay) El Halil’e gönderildi. 1. Dünya Savaşı sırasında 1917’de Filistin  Cephesinden çekilen Türk Ordusu, tam 80 yıl sonra tekrar Filistin'e ayak bastı. Sekiz gün sonra tüm Türkiyeyi şok eden ve "postmodern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubat süreci yaşandı.

O karar, 6 ayda bir uzatılarak 2019'a kadar devam etti. 2019 Şubat ayında İsrail, protokolü feshederek gözlemci askerlerin varlığına son verdi.

Türk askeri de bölgeden ayrıldı. El Halil'deki Türk askeri varlığı çok kısıtlı ve gözlemci statüsünde ve sembolik de olsa bir emsal karar ve uygulamadır.

Tüm provakasyonlara rağmen 22 yıl devam etmiştir. O tezkere kararı, arkasında Türkiye'de bir darbe, Filistin'de bir şehit binbaşı bırakmıştır. Filistinlilere dişe dokunur bir faydası olmuşmudur şimdilik bilemiyoruz? Bununla birlikte Filistin'e asker gönderme konusunda uygulanabilir bir örnek olması açısından önemlidir.

Türk askerleri, Filistinlilerin attıkları taşlardan yaralandı…

Hatta Türk medyasına 13.03.1998’de düşen haberlerde İsrail askerlerinin Batı Şeria'daki bir kontrol noktasında ateş açarak 3 Filistinli inşaat işçisini öldürmesinin ardından patlak veren gösterilerin sürdüğü El Halil'deki  gösteriler sırasında barış gözlemcisi olarak görev yapan 18 Türk askerinden birinin, başına gelen taşla hafif yaralandığı, Uluslararası Gözlemci Heyeti yetkililerinin verdiği bilgiye göre, ayakta tedavi edilen ve 2 dikiş atılan askerimizin durumu iyi olduğu belirtilmişti.

El Halil’de Antalyalı 1 Türk askeri şehit…

Filistin yönetimindeki El Halil kentinde geçici Uluslararası Mevcudiyet’e bağlı gözlemcilerin bulunduğu otomobile 26 Mart 2002’de akşam saatlerinde düzenlenen silahlı saldırıda Binbaşı Cengiz Toytunç şehit oldu.

Batı Şeria’nın El Halil kentindeki Geçici Uluslararası Mevcudiyet’e (TIPH) bağlı gözlemci askerleri taşıyan otomobil, kentin biraz dışındaki Halhul Köprüsü yakınında silahlı saldırıya uğradı.

Antalya’nın Korkuteli ilçesi Başpınar köyü doğumlu Hava personel Binbaşı Cengiz Toytunç ve İsviçreli kadın asker Catherine Burns olay yerinde yaşamını yitirdi. Aynı kuvvette görev yapan Yüzbaşı Hüseyin Özarslan da hafif yaralandı. Kudüs Sharezadek Hastanesinde tedavi gören Yüzbaşı Özarslan, İsrailli yetkililere verdiği ifadede, “El Halil dışında ilerlerken, araçlarına önce uzaktan ateş açıldığını, ardından farların aydınlattığı bir noktada elinde kalaşnikof tutan, Filistin polisi üniformalı bir kişiyi gördüğünü” anlattı. 

Özarslan’ın ifadesine göre, saldırgan bütün şarjörü aracın üzerine boşalttı ve daha sonra içindekilerin ölüp ölmediğine bakmadan hızla olay yerinden uzaklaştı.

Yaralı Yüzbaşı Hüseyin; "acil yardım için telefonla ilgililere haber verdiğinde, olay yerine önce İsrail askerlerinin geldiğini, İsrail askerlerinin kendisine ve ağır yaralı İsviçreli bayan askere ilk müdahaleyi yaptıklarını, İsviçreli askerin olayın ardından sağ iken, bu sırada öldüğünü, ilk müdahale sırasında, olayı yaptığı düşünülen kişilerin tekrar olay yerini ateş altına aldıklarını, İsrailli askerlerin bir kısmının ise, bu kişilerle silahlı çatışmaya girdiklerini” beyan etmişti.

Üniforma Filistin, silah 'USrail'!..

Ancak: İsrail yetkililerinin yaptığı araştırmalar ve aldıkları ifadelerle ortaya çıkan bu durum: Filistinli yetkililer tarafından yapılan araştırmalar ile içinden çıkılmaz Arap saçına dönmüştür.

Filistinli El Halil Belediye Başkanı Mustafa Netçe: "kurbanların üzerinden çıkan mermilerin, yalnızca İsrail askerleri tarafından kullanıldığını" beyan etmiştir. Çünkü; şehit cenazesi üzerinde yapılan otopside, çıkan kurşunların 5.56 mm.lik M16 makinalı tabanca kurşunları olduğu tespit edilmiştir. Bu tabanca ve mermiler: bölgede yalnızca “ABD ve NATO ve üye ülkeleri” silahlı kuvvetlerince ve bir de “İsrail Savunma Gücü (İDF)” tarafından kullanılmaktadır. Bu bölgede, Filistinli silahlı güçler ise A47 isimli silah ve buna ait mermileri kullanmaktadırlar.

Oklar İsrail ordusunu gösteriyor!..

El Halil Belediye Başkanı Mustafa Netçe’yi doğrulayan bilgi, 28 Eylül 1995’te İsrail-Filistin Batı Şeria ve Gazze Şeridi Geçici Anlaşmasında yer almaktadır.

Buna göre El Halil Bölgesindeki karakollarda:

1- Yata: 80 polis, 3 araç, 15 tüfek, 27 tabanca;

2- Dhahiriya: 70 polis, 3 araç, 14 tüfek, 23 tabanca;

3- Nuba: 45 polis, 2 araç, 8 tüfek, 15 tabanca;

4- Dura: 70 polis, 3 araç, 14 tüfek, 23 tabanca; ve

5- Bani-Naiem: 45 polis, 3 araç, 8 tüfek, 17 tabanca bulunmaktaydı.

Yine 17 Ocak 1997 tarihli İsrail-Filistin Barış Süreci: El Halil'e Yeniden Yerleşmeye İlişkin Protokol de Güvenlik Düzenlemeleri de yer almıştır. Bu kapsamda El Halil Şehrindeki Ortak Mobil Birimlerin Filistin ve İsrail tarafı, eşdeğer türde silahlarla silahlandırılacak Filistin tarafı için Mini-Ingraham hafif makineli tüfekler ve İsrail tarafı için kısa M16'lar’ın kullanılması karara bağlanmıstır.

Ayrıca  El Halil Bölgesinde Camide masum insanları katleden Baruch Goldstein gibi fanatik İsrailli yerleşimcilerin bulunması bu kuşkuyu güçlendiriyor. Hatta İsrail askeri kaynaklarının pusuya yatan Filistinlilerin, gözlemcileri "yanlışlıkla" hedef aldığını belirttmesi, sanki saldırıdan önceden haberdar oldukları izlenimi veriyor.

Gözlem Gücü'nün kullandığı araçların ve plakalarının tamamen beyaz oluşu ve ayırt edici işaretler taşıması, aracın görüş mesafesi ve aydınlatmanın çok iyi olduğu bir otoyolda durdurulması, hedefin belirgin olarak seçildiği kuşkusunu arttırıyor.

Türk Binbaşının öcü alındı mı?

Araştırmalar sonucunda; gerek olayın oluş şekli ve gerekse nedenleri konusunda birçok soru cevapsız kalmıştır. Türk tarafı İsrail Askeri Mahkemesinin araştırma sonucuna inanıyor görünmüştür. Resmi açıklamalarda özellikle; "saldırının neden yapıldığı, kimler tarafından yapıldığı" netleşmemiştir.

Şehit Binbaşının cenazesi, askeri bir ambülans uçağı ile Türkiye'ye getirilmiştir. 28 Mart 2002 günü, Ankara Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazına şehit Binbaşı Cengiz Toytunç’un ailesi ve yakınları ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, çok sayıda bakan, kuvvet komutanları, parti temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Ruhu şad mekanı cennet olsun.

Aksa Tufanı'nda İsrail ordusunun kayıpları, Antalya’nın Korkuteli ilçesi Başpınar köyü doğumlu Hava personel Binbaşı Cengiz Toytunç ve Mavi Marmara Şehitleri ile farklı görevler sebebi ile orada şehit düşen evlatlarımızın canlarını yerine getirmiyor ama…