“Davamda haklı olduğuma da inanıyorum. Ama sonuç, benim inandığım gibi değil: Adalet benden yana, mahkeme ondan yana!”

İnsandan Kaçan,Moliere: ''Söylemi dahi mest eden en özel ve en sihirli kelime adalet.''

Hem yokluğu ile dünyadaki tüm savaşların sebebi hem de varlığı ile bütün barışlara değer katan yegâne güç  ‘adalet’...

Adalet ile ilgili sayısız alıntı okumuştur herkes. Ben de Hz. Ömer dönemi  ile ilgili güzel bir alıntı ile eksikliği can yakan adalet kavramını açmak istiyorum.

Zamanında bir vilayete bir vali atanır. Bu vali, dönemin halifesi Hz. Ömer tarafından atanmıştır. Bir gün vali, camide vaaz verirken Hz. Ömer’i öyle bir över ki yere göğe sığdıramaz. Hatta Halife Ömer’in Hz. Ebubekir’den bile üstün olduğu gibi bir imada bulunur. Övmeler devam edince cemaatten biri dayanamaz ve valiye müdahale eder, onu susturmaya çalışır. Durum böyle olunca namaz çıkışında adam apar topar tutuklanır ve Halife Ömer’in karşısına çıkarılır. Hz. Ömer, adamı hiddet içinde karşılar ve valiye saygısızlık eden bu suçluya gereken cezanın verilmesini söyler. Adam: Ey Ömer, ben bir suç işlediysem sen iki suç işledin, der. Halife bir anda yumuşar ve kendine gelir. Nedenmiş o? Diye sorar adama. Adam: Birincisi ben içeri girdiğimde sinirli olduğum için verdiğim selamı bile almadın, vacip olanı yerine getirmedin. İkincisi, bir tutukluyu dinlemeden cezasına hükmettin.

Hz. Ömer, yaptığı hatanın farkına varır ve meseleyi adamdan dinlemek ister. Adam: Ey Ömer, atadığın vali seni öyle bir övdü ki sanki sen Hz. Ebubekir’den bile iyiymişsin gibi sözler kullandı. Halbuki sen Hz. Ebubekir’in ancak yarısı kadarsın. Hz. Ömer şaşırır ve sorar:  Neden? Adam cevap verir: Çünkü Hz. Muhammed, ‘’İslam ordusu için yardımda bulununuz.’’ Dediğinde sen servetinin yarısını getirmiştin; oysa Ebubekir servetinin tamamını getirmişti. Halife Ömer bir an düşünür ve adamın haklı olduğuna kanaat getirir. Adamdan özür dileyerek onun salınmasını ister. Ayrıca bu kadar övdüğü için de valiyi görevinden alır.

Bunu okurken;

Fyodor Dostoyevski’nin Suç ve Ceza isimli kitabındaki şu iki hakikat  aklıma  geldi.

1.       Güçlüler suç işlerken adalet kör ve sağır gibidir.

(Valinin tavrı)

2.       Suçun arkasındaki nedenleri anlamadan, ceza vermenin yalnızca yüzeysel bir çözüm olduğunu göz ardı edemeyiz.

( HZ. Ömer’in suçluyu dinlemesi)

Adalet; din, dil, ırk, renk ve benzeri sebepler yüzünden hiç kimseye ayrıcalık göstermemek, herkese eşit davranmak olarak tanımlanabilir. Evet, inançlı insanlar için ne Allah karşısında ne de hukuk karşısında hiç kimsenin kimseden herhangi bir üstünlüğü yoktur. Mevcut yasalar da aynen bu şekilde düzenlenmiştir. Bu yasalarla herkese eşit davranmak ise kanun uygulayıcılarına kalmıştır. Şayet hükumetler veya yöneticiler, yönettikleri kişi veya toplumlara adaletle muamele ediyorsa orada huzur ve mutluluk da kendiliğinden oluşur; ancak adalet ile hükmedilmiyorsa er veya geç o toplumda çökmeler, kargaşalar ve belki de iç savaşlar başlayacaktır.

 *ADALET SİYASETE KURBAN EDİLMELİ Mİ ?*

     Bir devlet adamının en temel görevi adalet yolunda ilerlemektir. Siyasi bakımdan kendisine yakın olana ayrıcalık gösterip uzak olana ise farklı davranmak, adalet ilkesine uymaz. Bu yüzden devletin geleceğine yön verecek olan kişi veya kişilerin, seçildikten sonra her türlü siyasi düşünce ile bağlarını koparıp tüm güçlerini topluma daha fazla nasıl faydalı olabilecekleri üzerine yoğunlaştırmaları gerekir.  Adalet ilkesinden bağımsız hareket eden devletlerde geri kalınmışlık, kargaşa mevcuttur. Bu tür toplumlarda insanlar her zaman huzursuz, gergin ve mutsuzdur. Yöneticilerine asla güvenemez, bu nedenle de bağlı bulundukları topluma bir şeyler katmak için herhangi bir çaba sarf etmezler.

Dışarıya kaçıp giden eğitimli veya eğitimsiz insanlarımızı konuşurken sadece suçlama ön yargısı ile konuşmak üretebilecek insanları çemberini dışına atmaktan başka hiç bir işe yaramadı yaramaz.

İnsanların siyasi yönelimleri farklı olabilir. Bir bölge, bir ilçe, bir mahalle...  ülkeyi yönetmeye aday diğer taraftan yana tercihten bulunabilir.

Önemli olan buradan başlayarak birliğe yönelik en güçlü adımları atabilmektir...

 Buna personel alımlarını, ihaleleri... vb bir çok durumu ekleyebilirsiniz.

Güçlü ülke, güçlü gelecek için her an her yerde olmalı olan hakikat; adalet.

 *Zafere aşık tüm siyasilere önemli bir kazanım olsun istiyorum.*

Gıfâr kabilesinden Ebû Zer el-Gıfârî'nin İslam ile tanışma ve kabilesinin İslam’a dahil olma serüvenini mutlaka okuyunuz!

 *KİRA TERÖRÜ VE ARTAN GIDA TERÖRÜ ADALET YOKSUNLUĞU İLE İLGİLİ Mİ?*

Wayne Dyer şöyle yazar: Yaşamda adaleti aramak için koşullanmışız ve bulamadığımızda, öfke, endişe ve hayal kırıklığı hissetmeye eğilimliyiz.

Adaletin olmadığı bir yerde barıştan, huzurdan veya mutluluktan bahsedilemez. Herkesin adaleti gözetmeden hareket etmesi, diğer insanların haklarını gasbederek davranması, o toplumda kargaşaya neden olur. Bu yüzden insanların her an adalete uygun bir şekilde davranması gerekir. Adalet, kişinin hak ettiği neyse ona onu vermektir. Bu nedenle ödülü hak edene ödül, cezayı hak edene ceza verilmelidir.

 Şimdi şöyle bir soru sormak istiyorum:

 *Ev kiraları ve gıda fiyatları devlete meydan okurcasına artarken, adaleti sağlamak ile görevli devlet nerede?*

 Bu yapılırken de kişiye göre muamele edilmemeli, herkese eşitlik ilkesi ölçüsünde davranılmalıdır. Kanun önünde kimsenin kimseden herhangi bir üstünlüğü yoktur. Hiç kimseye dini, dili, rengi veya mal varlığı yüzünden ayrıcalık tanınamaz veya kimse, herkesin sahip olduğu haklardan mahrum bırakılamaz.

Ey adalet!

Yokluğun cehennemin diğer adıdır.