25-26 Mart ve 19 Nisan 1917'de Gazze'ye saldıran İngilizler, iki muharebede de mağlup olunca ordu komutanlarını değiştirmişler ve bu kez yanlarına Fransızlarıda alarak altı ay sonra Ekim 1917'de üçüncü kez Gazze'yi ağır bombardıman yağmuruna tutmaya başlamışlardı!
Her iki muharebede düşmanı püskürten ve Allah'ın lütfuyla küffara geçit vermeyen 125. alay, Gazze'de destan üstüne destan yazıyordu.

Çanakkale'de tokatı yiyen İngiliz'in Gazze önlerine gelmesi ve 7 ay içerisinde 3. kez ağır bombardıman altında muhasaraya almasına rağmen halen Gazze'ye destek gönderilmemesi, çadırında başını elleri arasına almış kara kara düşünen Binbaşı Rahmi dahil tüm Mehmetçiğin moralini yerle yeksan etmişti.
Mehmetçiğin moralini bozan; aylardır süren kuşatmalarla ne bitmek bilmeyen ağır bombardıman, ne her saldırıda artan şehid ve yaralı sayısı, ne mühimmatın bitiyor olması ve ne de yiyecek ekmeğin, içecek suyun kalmamış olması değildi!
Mehmetçik terkedilmişlik sendromundaydı!

''Cemal Paşa 4. ordunun başında Kudüs'te! 7. ve 8. ordular ise Gazze'ye kuş uçumu, ok atımı kadar yakın bir mesafede olmalarına rağmen neden Gazze'nin yardımına koşmuyorlar? Bab-ı Âli bilmiyormu ki GAZZE DÜŞERSE KUDÜS DÜŞER!'' diye kendi kendine söylenen Binbaşı Rahmi, motivasyonu düşen Mehmetçiği ayağa kaldırmak zorundaydı!

16. Tümene bağlı 125. alayın komutanı Binbaşı Rahmi; tüm mevcudu, yaralılarla birlikte karargahta topladı ve bir taşın üzerine çıktı!
Gözü, sert rüzgarla hırçın bir kartal gibi kanat çırpan Alay'ın Gazi sancağına takıldı.
Galiçya'yı, Kafkasları, Çanakkale'yi hatırladı.
Eli, belindeki beylik tabancasının kabzasında olduğu halde; Adana'dan, Iğdır'dan, İzmir'den, Antep'ten koşarak cepheye gelmiş Anadolu evlatlarına; için için kan ağlayan yüreğini teskin etmeye çalışan bir halet-i ruhiye ile melul melul baktı! Gayri ihtiyari gözleri doldu!
Derin bir nefes aldı!
Kararlı ve güçlü bir ses tonuyla; 7 aydır düşmana direnen ve hiçbir askeri yardımın kendilerine ulaşmadığı halde cansiparene bir mücadeleyle Gazze'yi koruyan kahraman Mehmetçiğe hitap etmeye başladı:
''Evlatlarım! Koçyiğitlerim! Aslanlarım...''
(...)

1967 Arap-İsrail Savaşı bitmiş, Siyonist rejim Kudüs'ü başkent ilan etmişti! Mısır, Suriye ve Ürdün’le başlayan, akabinde Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir’in de bu üçlüye destek verdiği savaş ''nasıl olduysa'' İsrail’in galibiyetiyle sonuçlanmıştı!
6 gün savaşlarından galibiyetle çıkan siyonist rejim İsrail'in ilk kadın başbakanı Golda Mayer ''savaştan'' hemen sonra Ürdün sınırındaki İsrail askeri karargahına zafer kazanmış bir ''devletin'' başkomutanı olarak bir ziyaret gerçekleştiriyordu!
Beraberinde basın mensupları, üst düzey ordu yetkilileri, bakanlar kurulu üyeleri, milletvekilleri olduğu halde Ürdün-İsrail sınırının en uc noktasına kadar gelen Golda, İsrail ordusunun kabiliyetlerinin ne kadar iyi olduğundan bahisle, onbinlerce askeri olan düşman araplara karşı kazanılan zaferin önemini anlatıyor, şov yapıyordu. Basın mensupları soruyor o cevaplıyordu. Askerlerle şakalaşıyor, fiziksel temas kurarak onları onure ediyordu. Hayli bir vakit sonra İsrail-Ürdün sınırının en uç noktasında tüm gözler üzerindeyken bir an gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı Golda!
Herkes şaşkın bakışlarla Başbakanı izlerken oluşan sessizlik anında derin bir nefes daha alan Golda gözleri halen kapalıyken konuşmaya başladı ve:
‘’Çocuklarım! Sizde benim aldığım kokuyu alıyor musunuz?’’ diyerek bir soru yöneltti!
Basın mensupları, askerler ve devlet erkanının şaşkın bakışları altında gözleri kapalı bir halde bir kez daha derin bir nefes alan Golda;
‘’Hayber’in ve Yesrib’in kokusunu alıyorum! Siz, almıyor musunuz?’’ dedi!
(...)

Dünün Yesrib’i, bugünün Medine’sinden sürülenlerin torunu Golda!
Ben-i Kurayza’nın mı, Ben-i Kaynuka’nın mı, Ben-i Nadir’in mi soyundan geliyordu bilinmez!
Hayber’in ve Yesrib’in hasreti burnunda tüten Golda!
Bu motivasyondu bir avuç yahudiyi İslam coğrafyasının kalbine getirip, Filistin’de bir devlet kurdurtan!
Bu motivasyondu Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail’in, 6 gün savaşlarında topraklarını dört katına çıkartmasındaki gayret!
Ve bu motivasyondu yaptıkları her katliamda insan onurunu ayaklar altına alınmasında ki umursamazlıkları ve cüretleri!
Katliamlarına buldukları bahane ve teolojik motivasyon!
Hayber'i hiç unutmadılar ve Medine sürgününü!
Çocuklarını; ''Ah Hayber! Vah Hayber! Ciğerim ateş yanıyor Hayber! Muhammed'in cesedi yanmadıkça! Bu ateş sönmez Hayber!'' ninnileriyle büyütürken, dünyanın dört bir köşesinden gelip Filistin'i işgal ederken, her geçen gün sınırlarını genişletirken, bizi birbirimize düşürüp; bölüp, parçalayıp yutmaya hazır birer lokma haline getirirken.
Arz-ı Mev'ud rüyasının gerçekleşmesi için maksimum motive ile çalışırken!
Ve bunun için sadece Fırat ve Nil nehirleri arasında kalan coğrafi alan değil, ataları/atamız İbrahim aleyhisselamın hayatı boyunca ayak izinin değdiği her toprak parçasını vadedilmiş toprak olarak görürken.
Evet!
Vadedilmiş topraklar arasında Ur/Urhai/Urfa, Hebron/El Halil Urşalayim (Kudüs), sonra Yesrib (Medine) ve tabi ki İbrahim as'ın oğlu İsmail as ile inşa ettiği Kabe'nin olduğu Bekke ve Mekke'de vardı! Ve Yeruşalayim'de önce Beyt'ul Makdis'in yıkılarak tapınağın inşası, ardından Yesrib'te Efendimizin sav mübarek naaşının ele geçirilmesi ve tabi ki Kabe'nin işgali.
Komplo teorisi gibi değil mi?
110 yıl önce biri çıkıp; ''Osmanlı yakın bir vakitte Filistin topraklarından çekilecek! İngilizler Osmanlı'yı yenecek ve Kudüs'e girecek! Ve hatta bir müddet sonra dünyada 3bin küsür yıldır kafası kesik tavuk gibi dolaşan ve bir araya gelip bir dernek dahi kuramamış olan Yahudiler Filistin'e yerleşecek, Kudüs'ü başkent ilan edecekler'' deseydi, o günün Osmanlı tebasından herhangi biri bu sözler karşısında ne derdi acaba? Sanırım bu ''komplo teorisi'' karşısında gülerdi!
(...)

16. Tümene bağlı Gazi 125. alayın komutanı Binbaşı Rahmi; tüm mevcudu, yaralılarla birlikte karargahta topladı ve yüksekçe bir taşın üzerine çıktı...
Kararlı ve güçlü bir ses tonuyla; 7 aydır düşmana direnen ve hiçbir askeri yardımın kendilerine ulaşmadığı halde cansiparene bir mücadeleyle Gazze'yi koruyan kahraman Mehmetçiğe hitap etmeye başladı:
''Evlatlarım! Koçyiğitlerim! Aslanlarım! Bak bu ‘’deyyus’’ İngiliz, Çanakkale’de yediği tokatın acısını unutmamış!
İkidir Gazze önlerinde ettiği tevessüle bak sen! Evet, düşman güçlü, düşman büyüktür! Ama Allah, en güçlü! Allah, en büyüktür...
Biz ki, 16. Tümen’e bağlı GAZİ 125. Alayız!
Kafkaslardan, Galiçya'ya oradan Çanakkale’ye ne destanlar yazmadık mı?
Bu gazi alayın, (
gönderdeki sancağı şehadet parmağıyla göstererek) gazi sancağı  ya Gazze semalarında dalgalanacak yada hepimiz bu sancağın gölgesinde şehid olacağız...’’
Mehmetçik galeyana gelmişti!
Yaralılar bile ayağa kalkmaya çalışıyor!
Tekbir nidaları İngiliz mevzilerine ulaşıyordu!
‘’Kaçtır ahdetmedik mi?! Şehadet istemedik mi?! Dayanın! Sabredin! Yüreklerinizi kavi tutun! 4., 7., 8. Ordu bir ok atımı, bir kuş uçumu mesafededir! Destek yakındır! Birinden biri yardıma koşacaktır! Bab-ı Âli durumdan haberdardır! Biz, burada Gazze'yi değil Kudüs-ü, Mescid-i Aksa'yı koruyor ve uğrunda kurşun yiyor, şehadeti kucaklıyoruz!
Sabredin!
Az kaldı!
Yardım yakındır!
Bab-ı Âli bilir ki!
GAZZE DÜŞERSE KUDÜS DÜŞER!’’

(...)

125. alayın yardımına hiç kimse gelmedi!
31 Ekim 1917'de Gazze düştü!
40 gün sonra 9 Aralık 1917'de Kudüs düştü!
İngiliz orduları başkomutanı Edward Henry Allenby yanında Lawrence'le birlikte Kudüs'e girdi.
Allenby; ''Haçlı Seferleri şimdi bitti! İlya (Kudüs) artık İsa'nın kuzularının, Tanrı'nın çocuklarınındır'' ifadeleriyle Kraliçeye telgraf çekti, Noelini kutladı ve ''Noel hediyemi kabul ediniz'' notunu telgrafa düşmeyi ihmal etmedi!
Kudüs'ün düşmesinden iki yıl sonra
11 Ocak 1919'da Medine-i Münevvere düştü!

Medine-i Münevvere'nin düşmesinden 1 yıl sonra
16 Mart 1920'de İSTANBUL düştü
ve 4 yıl 10 ay 23 gün süren İstanbul işgali başladı!
GAZZE'YE GİREN İNGİLİZ, 29 AY SONRA İSTANBUL'A GİRDİ!
(...)

9 Aralık 1917'de Devlet-i Ali Osman'ın zevale uğramasıyla terkettiğimiz Gazze ve Kudüs-ü Şerif bugün 106 yıl sonra bir kez daha büyük bir kırılmayla/işgalle/saldırıyla/kuşatmayla karşı karşıya!
Küresel emperyalistler o gün planlarının ilk aşamasını gerçekleştirdiler ve 106 yıl sonra bir kez daha gelerek 2. aşama için harekete geçtiler!

Eğer bugün bir kez daha, Gazze'yi 125. alay gibi ellerinde hiçbir mühimmat olmadan, ekmeği, suyu dahi olmadan kahramanca koruyan, 2 milyar müslüman olarak ''TERKEDİLMİŞLİK Sendromuna'' düşürdüğümüz, ''Gazze düşerse Kudüs düşer'' diyerek çoluk çocuk şehadete koşan Gazzeli kardeşlerimizin yardımına koşmassak tarih bir kez daha tekerrür edecektir! Kudüs, Medine, Mekke ve İstanbul tehlikededir!

...

''Araplar bizi sırtımızdan vurdu'' diyen nadanlar, 25-26 Mart 1917 - 19 Nisan 1917 ve 31 Ekim 1917 Gazze Muharebelerini iyi okuyun bu bir!
''Filistin bir Arap sorunudur!'' diyen gafiller, sizi 125. alayın manevi ruhaniyetine havale ediyoruz bu iki!
''Filistinliler toprak sattı'' diyenler! Sattıklarını iddia ettikleri toprakları için bu insanların neden ölmeyi tercih ettiklerini kendinize bir sorun bu da üç!!

Ha birde direnişin itibarını ve moral motivasyonunu sarsmaya çalışanlar, ''HAMAS'ın siyonistlere hizmet ettiğini ve saldırılara çanak tuttuğunu' iddia ederek, direnişi itibarsızlaştırmak isteyen, aziz milletimizin aklını bulandırmaya çalışarak oturdukları yerden ahkam kesen takkeli, sarıklı, gravatlı teorisyenler var!
Onlarla işimiz yok!
Biz bu konuda develerimizin derdindeyiz!
Onlar bu lakırdıları gafletten söylüyorlarsa tevbe kapısı açık, acil hatalarının farkına varıp, tevbe edip tevbelerini cinsiyle deklare ederler inşAllah!
Yok eğer kasten bu sözleri sarfediyorlarsa onları; bombalar altında bile ''Hayber, Hayber yâ Yehud, Ceyşü Muhammed sevfe ye’ûd!
Hayber’i hatırlayın ey Yahudiler, Hayber’i ! Muhammed’in (s.a.v.) ordusu dönecek geri!''
diye haykıran şehid adayı ve ALAY'ı Gazze'li çocuklara ve Mescid-i Aksa'nın ve Kudüs'ün Rabbi, Kahhar ve MuntaQiym olan KUDDÜS Cellecelaluha havale ediyoruz...

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''


Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
Mihmandar-ı Kudüs-Kudüs Rehberi
www.bulentdeniz.com