Bir toplumda iki zümre vardır ki, onlar ıslah olduğu zaman toplum ıslah olmuş olur. İfsad olduğu zaman toplum dejenere olmuş olur. Bu iki zümre; ulema ve umera’dır. Yani ilim insanları, öğretmenler ve yöneticiler...

Topluma sevgiyi, barışı, kardeşliği, merhameti, cömertliği kısaca güzel ahlakı yaşayarak öğreten ve öğretmekle görevli olan öğretmenlerimiz, bizim başımızın tacıdırlar. Bozulan, ahlaki değerleri kaybolan, insanlığını yitiren toplumları ıslah etmeye çalışma görevi olan öğretmenlik mesleği, inancımıza göre tüm mesleklerden üstündür. Bu yüzden bütün Peygamberler, ahlaki değerleri tahrip edilmiş toplumlara birer ıslah edici, eğitici, öğretici ve uyarıcı olarak gönderilmiş öğretmenlerimizdir.

Eşsiz önderimiz ve Başöğretmenimiz Hz. Muhammed (sav), “Alimler, Peygamberlerin varisleridir” buyurarak, insanları Rahman’ın çizgisinde yetiştirmeye çalışan öğretmenleri, Peygamber Varisi kılma şerefiyle taçlandırmıştır. “Alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır” buyurarak, cehaletin her çeşidiyle mücadeleyi öğretmenlerimize görev olarak yüklemiştir. Bu çetin ve zor mücadeleden dolayı yorulmalarının mükafatı olarak uykularının dahi ibadet olduğunu müjdelemiştir. Yine Efendimiz (sav) nur dökülen mübarek dudaklarından en hayırlımızı; “Kur’an-ı Kerim’i öğrenen, öğreten, anlayan ve anlatandır” diyerek işaret etmiş, “Alimin kaleminin mürekkebi, şehidin kanından üstündür” müjdesiyle de aklın, canın, namusun, neslin, malların ve inancın muhafazası için korunması şart olan vatanımız uğrunda mücadele eden gazi ve şehitlerimizi yetiştirme sorumluluğunu hatırlatmıştır.

Peygamberlik makamından sonra makamların en yücesi ilim makamıdır. Bu makama saygı gösteren, ilime ve ilim adamlarına değer veren, öğretmenlerine, alimlerine hürmet eden toplumlar yükselirler. Maddi ve manevi problemlerini azaltırlar. Ahlak ve asayiş sorunu yaşayan şehirlerde yüzlerce polis ve kolluk kuvvetinin çözemediği sorunları, ilmiyle amil (öğrettiklerini yaşayan) alimlerin, ihlaslı öğretmenlerin halledebildiğine şahid olmuşuzdur.

Öğretmenlerimizin, (âlimlerimizin) Allah katındaki dereceleri ne kadar büyükse, sorumlulukları da o derece büyüktür. Çünkü toplumları aydınlatan, ıslah edenler de onlardır. Yanlış yönlendirmeler ve görevlerini ihmal ederek aydınlıktan uzaklaştırıp, cehalete sürükleyip felaketini hazırlayanlar da onlardır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav); Allah’ın (cc) varlığı, birliği ve otoritesi yerine Allah’a (cc) ortak koşmaya, kardeşlik yerine düşmanlığa, birlik ve beraberlik yerine ayrılığa, sevgi yerine nefret ve kavgaya, helal yerine haram yollara çağıran ilim adamlarının meclisinde oturmaktan, onları dinlemekten bizleri men etmektedir.

Makam, meki ve çıkar sebebiyle dinin hakikatlerini gizleyen, hayrı ve güzeli örterek zulmün, düşmanlığın, ırkçılığın artmasına sebep olan alimlerin, sonsuz hayattaki cezalarının ağır olacağını yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bizlere haber vermektedir.

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” gerçeğini şiar edinerek zulme, haksızlığa boyun eğmeyen, zalime ve zulme başkaldıran örnek ve önder alimlerimizden İmam Hüseyin, İmam Azam, İmam Şafi, İmam Malik, İmam Hanbel ve onların izinden gidenleri rahmet ve şükranla anıyoruz. Başta kendi öğretmenlerim olmak üzere tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, hayatta olanlara sağlık ve sıhhat, vefat edenlere ise Allah (cc)’dan rahmet diliyorum.

“Ya Rabbi! Bizi cehaletiyle sapıp şaşıranların ve ilmin gururuyla kendini ve toplumu saptıranların yollarına değil; kendi dosdoğru yolun olan İslam’a ve bu yolun izinden giden ilmiyle amil, nimetlendirdiklerinin yoluna ilet. Amin!”

Yüzünüzden tebessüm, dilinizden dua eksilmesin.

www.sevkiyilmaz.net

- - - -