İNANCIMIZI PEKİŞTİRİP EKONOMİYİ BÜYÜTMEK

(Ülkemiz ve Filistin dahil Gönül Coğrafyamız İçin Çalışmaya 5-10 Yıllık Programlarla bugünden başlamalıyız.)

Aşağıda parantez içine bolt /simsiyah olarak alınan cümle* insan düşüncesinin ürünüdür.

İslâm insan için vazedilmiş ilahi düzen olduğu için insan doğasıyla örtüşür.

Bu sebeple İslâm, insan düşüncesini yönlendirdiği gibi bazen de insan düşüncesi İslâm’a tercüman olur. Şimdi alıntıladığımız cümleyi dört madde okuyalım:

ALINTILADIĞIMIZ DÖRT ESAS

“ Mülkiyet haklarını güvence altına alan,78

Eşit şartlar sağlayan,

Yeni teknolojilere yatırımı destekleyen,

Bireylerin becerilerini ortaya çıkarıp geliştirmeye heveslendirici, kapsayıcı ekonomik kurumlar, ekonomik büyüme yaratırlar.”

TEMEL İLKELERİMİZİ HATIRLATMA
Önce şu önemli bilgileri hatırlatalım:

Malların yaratıcısı olan Allah’ı biricik malik ve yasa koyucu olarak tanıma, kendimiz ve toplumumuz için çalışma, toplum aleyhine olacak faiz, içki, kumar, fuhuş işletmeciliği ve yolsuzluktan sakınma, şirketleşme, israftan, kaçınma ve yeni yatırımlara yönelme gibi İslam iktisadı kurallarına uyarak ekonomik büyümeyi amaçlamak görevimizdir. Çünkü ekonomik büyüme zenginliktir, hayırlarımızı artırma sebebidir ve sosyal adalettir.

Hayata İslam’ın kaynaklarını oluşturan Kur’an ve Sünnet ışığında bakabilen bir insan yukarıda dört maddeye ayırdığımız alıntının hangi maddesini yadırgayabilir? Hangi maddesine karşı çıkabilir? Hangi maddesini kabul etmeyebilir. 

MÜLKİYET HAKLARINI GÜVENCE ALTINA ALMAK

Kökeni ve inancı ne olursa olsun İslâm can ve mal dokunulmazlığını garanti altına almıyor mu?

Peygamberimiz “Canlarınız ve mallarınız birbirinize haramdır,” buyururken Rabbimiz de Nisa 29’da mallarınızı haksız yol ve yöntemlerle yemeyiniz, buyurmuyor mu?:

“Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını birbirinize zarar verecek şekilde haksız yollarla yemeyin, karşılıklı rızaya dayanan ticaret yolu dışında tüketmeyin. Birbirinize saldırıp fiziki ve manevi şahsiyetlerinizi öldürmeyin/aşırı dünya hırsından dolayı başkalarını öldürüp kendiniz de intihar edecek duruma düşürmeyin. Çünkü Allah siz kullarına karşı çok acıyandır.”

EŞİT ŞARTLAR SAĞLAMAK
Eşit olan iki insan bile yoktur. Doğal şartlar içinde ekonomik eşitliği oluşturmak da mümkün değildir. Ama fırsat eşitliğini sağlayıp adaleti tesis etmek görevimiz değil midir?
Dinimiz kamu imkânlarını tekelimize veya bağlı olduğumuz çıkar gruplarına aktarmayı zulüm olarak nitelemiyor mu?

“Gerçekten Allah size, kişisel ve toplumsal imkânlar ve görevler olan emanetleri ehil olanlara vermenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız, adaletle hükmetmenizi emreder. Evet Allah size ne güzel öğüt veriyor. Allah mutlaka herşeyi işiten ve herşeyi görendir.” (Nisa 58)

YENİ TEKNOLOJİLERE YATIRIMI DESTEKLEMEK
Bir İslami görevimiz de Allah’ın yarattığı nimetlerden topluma zarar vermeden daha çok yaralanıp yararlandırmak, yaşamı daha bir kolaylaştırmak ve herkesi kendine yeter olacak düzeye ulaştırmaktır. Bunun için yeni yöntemler belirlemek ve “Yeni teknolojilere yatırım yapmak” hayati bir ihtiyaçtır.

Rabbimiz “Her zorlukla bir kolaylık, evet her zorlukta bir kolaylık vardır, o halde sen bir işi bitirdiğinde diğerine başla ve Rabbine yönel” buyurur. (İnşirah 7-10)

Peygamberimiz de “İki günü müsavi geçen aldanmıştır/mümin aynı delikten iki defa sokulmaz” buyurmaktadır.

Böylece dinimiz bizi yeni yeni arayışlara girmeye ve günümüz ifadesiyle “Yeni teknolojilere yatırım yapma”ya yönlendirmiş olmuyor mu?

BİREYLERİN BECERİLERİNİ ORTAYA ÇIKARIP GELİŞTİRMEYE HEVESLENDİRİCİ, KAPSAYICI EKONOMİK KURUMLAR

Her insan orijinal bir varlıktır. Her birinin özgün yetenekleri vardır. Bununla beraber her biri halk ve Hak katında sorumludur.

Ebeveyn ve toplum olarak “bireylerimizin becerilerini ortaya çıkaracak” ve onları güzellikler yarışına çıkabilecek şekilde yetiştirip yüreklendirmek de görevimiz değil midir? Okuyalım:

“Sizi yeryüzünde yükümlü kılacağı şekilde ard arda yaratan, verdiği nimetler – yeteneklerle sınavdan geçirmek için bazılarınızın derecesini/özelliklerini diğer bazılarınızdan üstün kılan O’dur. Hiç şüphesiz Rabbinin cezalandırması gecikmesizdir, aynı zamanda O, bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Enam 165)

ÖZETLERSEK…
İslâm, Peygamberimizin diliyle “en hayırlılarımızın en fazla yarar sağlayanlarımız olduğunu “ bildirmiyor mu? Kur’ân diliyle “Zekât verici güce ulaşmak için çalışıp üretmenin Cennet’e götürücü olduğunu” müjdelemiyor mu?

BAŞ SORUMLULAR İSLAM’A BAĞLI OLANLARDIR
Artık şu gerçeğe inanmalıyız:

insanımızın gelişmesine İslâm’ın ruhunu kavramaktan ve ufuk açmaktan âciz olan yöneticiler, medrese ve üniversite hocaları, ilahiyatçılar ve mürşid konumunda olan tipler olarak bizler sebep olduk ve olmaktayız.

Artık hatalarımızdan dönmeli, önce kendimizi yetiştirip milletimize ve İslam Ümmeti’ne beklenen öncülüğü yapmak konumundayız. Biz görevimizi yaparsak Allah’ın yardımı da gelir:

“Ey iman edenler! Siz emirleri ve yasaklarına uyarak Allah’a ve Ona inananlara yardım ederseniz, O da size yardım edecek ve her alanda gücünüzü artırarak ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacaktır.” (Muhammed 7)

* Şivan Okçuoğlunun, Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un ortak eseri ”Güç, Refah ve Yoksulluğun Kökenleri – ULUSLAR NEDEN BAŞARISIZ OLUR?”. İsimli kitabını tahlil yazısından.