Kardeşliğimizi bozmak isteyenlere inat, Milli birlik ve beraberliğimizi perçinlemek için; tekrarlıyorum.  Çözüm; Kendi insanımıza saygı duymaktır. Ortak hedef ise, Birlik, beraberlik olsun ki; dirlik olsun... Olmalıdır. Birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmamız lazım. Birbirimize karşı tahammüllü olmak zorundayız. Sınırları zorlamak, kargaşa ortamına davet çıkarmaktır.

Sosyal bir varlık olarak insan yaşantısının her alanında hareketleri, davranışları, yaşama biçimi, çevreyi algılaması, ilişkileri, v.s. Bütünlüğü ile ilgilenilmesi, araştırılması gereken bir varlık olma özelliğini korumaktadır. Yapmış olduğu tüm davranışların nedenleri, derinliğine analiz edilmeye çalışılmaktadır. Tıp açısından her gün, yeni bir buluşla keşfedilmeye çalışılmaktadır. Yaradan’ın, yaratılanların en şereflisi dediği insanın daha çok keşfedileceğine inanıyorum. Her alanda araştırmalar devam etmektedir.

İnsan vücudu başlı başına bir mucizedir...

Toplum içerisinde en çok konuşulan, tartışılan konu: insanı anlamak ve tanımak adına; insanın davranışları ve toplum içerisindeki yeridir. Bu hal, tamamı ile; büyük mercek altına alınmak istenmektedir. Kolayca yorumlanacak şeyler değildir. Rahmetli Necip Fazıl, o nedenle; insanın bu halini, ''Boşuna aradım kainatta yokmuş içimdeki kadar iniş ve çıkış.'' diye tanımlar. Yaratılışında her şeyden bir parçanın olduğu düşünülen insanın, insani ilişkilerini de yorumlamak zordur. Kişinin, herhangi bir davranışına göre; onu değerlendiren bir insan, amma cömert ve merhametli insan, diye tanımlarken; aynı insanı, başka birileri başka türlü davranışlarından dolayı amma cimri ve merhametsiz insan diye tanımlar. Aslında tanımlanan kişi aynı insandır. O kişiyi böyle farklı tanımlanmasına sebep olan ise davranışlarıdır. Herhangi bir olaya verdiği tepkidir.

İşte, insanın davranış biçimleri ile ilgilenen bilim dalları; hep dikkat çekmiştir. Çünkü, insan davranışları matematiksel davranışlar gibi kesin sonuçlar ortaya koymaz. İnsanlara yönelteceğiniz bir etki; onlarda değişik tepkilere neden olacaktır. Hatta aynı kişiye değişik zamanlarda yaptığınız aynı eylemin, farklı tepkilerle ortaya çıktığına şahit olacaksınız demektir. Bu da gösteriyor ki; insanları tanımak, onları çok iyi analiz etmek çok zordur. Yaratıcının şerefli varlık, diye bahsettiği bizlere anlatmaya çalıştığı insanın, tüm davranışları yaratılanların içerisinde en karmaşık ve en fazla bilinmeyeni olan davranışlar olarak her zaman tazeliğini ve gizemliliğini koruyacaktır. Hele, iş toplumsal boyutlarda olursa insan davranışının şekil ve biçimi daha da değişmektedir. Onu tanımlamak ve analiz etmek daha zorlaşmaktadır.

Çünkü insan topluluğu bir-çok bilinmezi bünyesinde taşıyan çeşitli insanlardan meydana gelmektedir. Yani çok bilinmeyenli denklem gibidir.

Bu nedenle, insanlar arasındaki dostluk, arkadaşlık, yakınlık kavramları insanların kendi aralarındaki bağlardan kaynaklanan ilişkiler yumağının dışarıya yansımasıdır. Bir nevi dost, dostunun davranışlarını iyi algılamıştır. Tepki ve etki boyutlarını iyi analiz etmiştir. İşte insanlarda karşısındaki insandan kendilerinin davranışlarını anlayan bir olgunluk bekler. Böylece kendi davranışları ile arkadaş davranışları arasındaki benzeşmeler, birliktelikler, ortak tepkiler, aralarındaki uyum,  onları dost yapar. İnsan açısından başkaları tarafından anlaşılır olmak onları mutlu kılar. Belki de Yüce Rabbimin bizlere yaratılıştan verdiği bir özellik ve güzelliktir. Eğer insanlar birbirlerini yeteri kadar anlamasa idiler; Dünyanın hali nice olurdu? O nedenle yanlış davranış biçimi ile davranan kişi veya toplumlara, orman kanunları ile hareket ediyor diye sitem ederiz. Neden? Çünkü orman kanunları güçlüden yanadır orada en önemli silah güçtür. Gücünüz varsa her şeye sahip olabilirsiniz. Kral sizsiniz demektir. İşte orman kanunu budur.

Son dönemde, Dünyayı yönetmeye çalışan güçlerin yapmak istedikleri, tam da budur. Medeniyet ve gelişmişlik maskesi altında; güç bendedir, rolünü üstlenmektedirler. Yani insan olma özelliğini taşıyan ancak, insan olma özelliğinin dışında, insana yakışmayan hal ve davranışlar içerisinde bulunan varlıklardır. Devletlerdir. Güç kullanarak kendi emellerini, arzularını gerçekleştirmek isterler. Bu arzu ve isteklerin arka planında yarar ilişkileri ve sömürge ruhu yatmaktadır.

Karşı tarafı orman kanunu ile yönetmekle suçlayan insanlar, sadece kendilerinden başkasına yaşama hakkı tanımadıkları zaman, aynı hataya düşmüş olmuyorlar mı? Ya da beğenmedikleri tavır ve davranışları başkalarında gördükleri zaman ona tahammül etmeyenler, dolayısıyla sadece kendi dünyalarını kurmak istediklerinin farkında mıdırlar? Bunun aynı zamanda karşı tarafa hayat hakkı tanımamak olduğunu biliyorlar mıdır?

İşte,  kıyafetini  beğenmediği bir kadına saldıran insan, kendine ait bir dünyanın sınırlarını çizmektedir. Üstelik tüm dünyanın kendi sınırlarını çizdiği bir dünya olmasını istemektedir. Bu istediği dünyanın dışındakilere yaşama hakkı tanımamaktadır. İşte, bu davranış biçimini sergileyen insanlara ne ad verilir?

Dünya da her şeye tahammül edeceğini söyleyen kimi insanların,  gerçek hayatta eğer bu söyledikleri hareketlerine yansımıyor ise; o zaman ona ne demek gerekir? Birbirimize tahammül etmek zorundayız. Bu kin ve nefret neyin nesidir. Ne zaman ortak yaşamayı ve ortak yaşamanın kurallarını öğreneceğiz. Dünyanın sadece bize ait değil, başkalarının da yaşama alanını oluşturduğunu anlamalıyız. Tahammülsüzlüğün, diktatörlüğe dönüştüğünün farkında mıyız? Diktatörlüğün sadece krallıkla olmadığını anlamamız gerekir. Bizden başkasının benim gibi düşünmüyor, benim gibi giymiyor, benim gibi yemiyor, benim gibi siyasi tercih yapmıyor v.s. Diye yargılamak ta diktatörlüktür. Krallığınız bir kişilik bile olsa diktatörlüktür. Bunun ilacı sevgi, tahammül, saygı, haddi bilme, sınırları geçmeme, başkalarına zarar vermeme, kişilik hak ve hürriyetlerine dokunmama, gibi insani duygularla anlatılır…

Birilerinin seçim atmosferine girdiğimiz şu günlerde, tehdit dilini sürekli yükselterek kullanıyor olmaları, dikkat çekicidir. Zamanı gelince Demokrasiden söz eden bu insanların söylemlerinde ne kadar samimi olup, olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Bu tehdit dilinden amaçları nedir? Açıklasınlar da öğrenelim...

Bugün diğer canlılara da yaşama hakkı talep eden kimi insanların, kendi türünden olan bir canlıya yaşama hakkı tanımaması çok ilginçtir...

Toplum olarak,   kendi sorunlarımızı kendi içerimizde kavga etmeden, itişmeden, ötekileştirmeden, karşılıklı anlayış ile çözelim. Asla bir başkasını aramıza sokmadan… Çünkü aramıza sokulan kişi bizi anlamaz...

Farklı dünyanın, farklı coğrafyanın, farklı kültürün, farklı yaşama biçiminin temsilcisi olanlar; senin dünyana ait çözümler üretemezler...