Çember daralıyor. Kuşatılmanın dayanılmaz hafifliğinde olan biten can paralıyor. Küresel tazyik kazanından harp dumanı tütedursun... Kapılar aceb neye aralanıyor?
Gazze'den sonra Keşmir'de aynı senaryo... Cetvelle çizilmiş sınırların kanamalı hâli devam ediyor. Londra'dan serpilmiş nifak tohumları ihtiraklı top mermileri gibi infilak etmeye ara vermiyor. Şeytanın aklına gelmez sehemler dünya sahnesini toza dumana verirken... Artık aklı olanın da aklı ermiyor!
Figüranlık gömleğinin giydirildiği coğrafyaların zavallı halkları... Ölü kedi sıçraması kabilinden kısa huzur molalarının bedelini ödemeye mecbur bırakılırken... Zulüm kanıksanmış düpedüz! Hem zalimde ne ar var ne de kızaracak yüz... Artık anlaşıldı. Sekiz milyar insan boylu boyunca yaşayan ölüyüz!
Laf ebeliğiyle günü kurtaramayacağımız aşikar... Muhasebe ve murakabe aşamasına geçmedikten sonra daha çok dayak yer insanlık... Ağacı kesen baltanın sapı da ağaçtan... Sapla saman karışmış üstüne... Ayarların kökünden bozulduğu sistem denen heyulaya râm olmanın acısı aynı zamanda narkoz etkisi yapıyor zahir... Körler sağırlar birbirini ağırlar modunda geçip gidiyor hayat... Kahırlar çok taze, yutulan
zokalarsa hayli bayat!
İtirazın cılız sesi yangını söndürmeye yetmiyor. Ameller niyetlere göre tabi ki... Amellere bakınca niyet mefhumunu çatık kaşlarla süzmeden edemiyoruz. Adaptasyon kapasitemiz tavan yapmış kimsenin tavuğuna 'kışt!' demiyoruz.
Sağım solum sobe vaziyeti yapış yapış tutunmuş bütün coğrafyalara... Hayret makamından öteye fırlatan bir manzara önümüzdeki... Buruk buruk akan zaman, lehte mi aleyhte mi? Allah bilir. Azdan az çoktan çok gider de... Azanın yanına kalmasa bu defa... Kendine verilen mühleti kuduzluğu nispetinde tüketen, küstahlığını icra ede dursun... Yaratılmış olmanın ahlâkî mesuliyeti yük olmamalı gönüllerde... Tabi gönül kaldıysa...
Karıştır barıştır ucuzluğu kabak tadı verdi. Mevcut manzaraya söz kifayet etmeyince rahmetli Abdurrahim Karakoç üstadın çığlığıyla bağlayalım:
"Aman gelme' dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.
Yukarıya gitsen 'köle' sayarlar
Aşağıya insen tefe koyarlar
Her saat bir başka renge boyarlar
Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.
Önün bal-petekli, elin mühürlü
Omuzun kötekli, dilin mühürlü
Haftan ipotekli, yılın mühürlü
Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.
Sevgimiz rüşvettir seversek seni
Aldatmak içindir ne versek seni
Kalleş çağımızla eversek seni
Gerdeğe girmeden boşarsın bebek."