Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Türkiye’nin Hak ve Yükümlülükleri

1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi yapılıncaya kadar 1923 yılında Lozan’da yapılan Boğazlar Sözleşmesi geçerliydi. 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesine göre Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki hâkimiyeti kısıtlıydı. Askerden arındırılmış bölgeler vardı. Bütün ülkelerin gemilerinin geçişine açıktı. Türkiye boğaza sınır toprakları üzerindeki hâkimiyetine Milletler Cemiyetinin yetkisine bırakmıştı. 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı için “Türk Boğazları” tabirini kullanmakta ve Ege Denizi ile Karadeniz arasındaki deniz ulaşımını kapsamaktadır. Daha önceki Boğazlar Sözleşmesinde Türkiye’nin geçiş rejimine hiçbir müdahalesi yokken Montrö Sözleşmesi, ticari gemiler ile savaş gemileri ve savaş gemilerinin kendi içinde, Karadeniz’e kıyısı olan devletlerle olmayan devletler arasında, savaş zamanı ile barış ve savaş tehlikesi durumları arasında ayrım yaparak geçiş rejimini detaylı olarak düzenlemektedir. Böylece Türkiye’nin boğazlar üzerindeki egemenliği barış durumu, savaş durumu, savaş tehlikesi gibi ortamlara göre Karadeniz’e kıyısı olan, olmayan tonajı büyük/küçük ayrımına göre artırılmıştır. Boğazlardan geçiş rejimi transit geçiş hakkı ile aynı manaya gelmemektedir. Özetle belirtmek gerekirse, ticaret gemileri için geçiş serbestisi ilkesi benimsenirken, savaş gemileri için bir takım sınırlamalar bulunmaktadır. En önemli sayılabilecek sınırlama olarak da Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz’de bulundurabilecekleri savaş gemilerinin toplam tonajının 45 binden fazla olmaması, 21 günden fazla Karadeniz’de kalamamaları ve boğazlardan 15 bin tondan büyük gemi geçirememeleri gösterilebilir. Ayrıca Karadeniz’e kıyısı olan bir devlete ait bile olsa, bazı savaş gemilerinin geçişini sınırlamakta ya da yasaklamaktadır.

Türk Boğazlarından geçiş rejimi 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi uluslararası seyrüsefere açık boğazlardan geçiş için “transit geçiş” ilkesi doğrultusunda olacağı söylenmesine rağmen bu ilke antlaşmalarla düzenlenmiş geçiş güzergâhlarını kapsamamaktadır.

Yani Türk Boğazlarından geçiş transit geçiş değil, özel antlaşmanın öngördüğü geçiş rejimi olacaktır. Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen özel bir antlaşma olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi mevcut şartlar altında Türkiye’nin lehine hükümler kapsamasına rağmen, Türkiye sona erdirme hakkını kullanmamıştır.

1936 ‘da ortalama 3000 gemi geçiş yapıyorken 2019’da 43000 gemi geçmiştir. 2050’de 78000, 2070’te 86000 gemi geçişi olacağı öngörülmektedir. 2019 için günde 117 gemi saatte 5 gemi geçmektedir. Yani boğazdan geçen gemi arasındaki mesafe 12 dakikadır. Kötü hava şartları ve geçişin mümkün olmadığı zamanlar düşünüldüğünde bu mesafe 5 dakikaya kadar düşmektedir. Bu da kıyı ve seyri sefer güvenliği açısından çok ciddi tehlike oluşturmaktadır.

Boğazlardan 2010 yılında 672 milyon gross ton yük geçerken bu miktar 2018 yılında 849 milyon gross tona (milyar ton) yükselmiştir.

Boğaz trafiğini 1930’lu yıllarda 50 m uzunluğundaki gemiler oluştururken, bugün 350 m’ye varan gemiler boğazlardan geçiş yapmaktadır.

Karadeniz’de kıyısı olmayıp, açılan kanal ve suyollarıyla Karadeniz’den Rusya ve Almanya üzerinden Baltık Denizine geçiş mümkün hale gelmiştir. Aynı zamanda Hazar Denizinde kıyısı olan İran, Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Rusya Karadeniz’de yeni komşumuz olmuşlardır.

Son yıllardaki verilere göre İstanbul Boğazı’ndaki gemiler her geçişte yaklaşık 14,5 saat beklemektedir. Bazı şartlarda bu bekleme süresi 3-4 günü bulabilmektedir. Okuyucularımız Yenikapı açıklarından Büyükçekmece’ye kadar olan Marmara Denizi sahillerine baktığı zaman, demir atan ve boğazdan geçiş için izin bekleyen yüzlerce gemi görecektir.

Türkiye’nin bu şartlarda Kanal İstanbul’u yaparak 1936 yılında yapılmış Montrö Boğazlar Sözleşmesine uymayan büyüklük, tonaj ve ülke ayrımı yaparak gemileri açılacak kanaldan geçmeye zorlayabilir.

Kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Selam ve Dua ile Allah’a Emanet Olunuz.