Kulak zarlarını patlatırcasına ses veren çanları duyuyor muyuz?

Çanlar bizim için çalıyor!

NEREYE BU GİDİŞ?!... 

.  . . 

Dün bize, "bir gün gelecek tevekkülü, sabrı ve şükrü bırakıp, dünya malı ve makamı için birbirinizle didişmeye, çekişmeye başlayacaksınız, birbirinize karşı haysiyet cellatlığına soyunacak ve  birbirinize düşmanlıkta hayli ileri gideceksiniz" deselerdi, 

"Asla! Biz, kardeşiz! Biz, zalimlerden olmayız? Asla! Asla!!!" derdik!.. 

Ama bugün, kardeşlerimize iftira etmeyi, onlar hakkında gıybet etmeyi, onları itibarsızlaştırmayı ne çok sever hale geldik! Birbirimizin ayağını kaydırmak, nasıl da büyük haz veriyor! Haksızlıklarımızı aşkla savunuyor, kardeşimiz haklı bile olsa, ona öfkeyle saldırıyoruz!

Nereye kadar gidecek bunca düşmanlık, bunca kötülük? 

Gıybet, iftira, yalan, acımasızlık, belaltı vurmak, haksız kazanç, bananecilik, vurdumduymazlık, bencillik... 

Toplumda herkese dokunmuyor mu ucu, bu kötülüklerin, bu nefretin ve husumetin??!..

Değirmeninize su taşımadığı, şahsi çıkarlarınıza hizmet etmediği, dünyalık menfaatlerinize çanak tutmadığı, egonuza hizmet etmediği ya da rakip gördüğünüz için, haksız itham oklarını sırtına sapladığınız, 

hasedin ve kinin şehvetine kapılıp, yalan ve iftiralarla itibarsızlaştırarak yok etmeye çalıştığınız kardeşleriniz,

gerçekten HAKİKAT'in tarafında değiller mi?!.. 

Yoksa, işinize gelmediği için mi habire vuruyorsunuz? Kardeşlerinizin canı, malı, namusu size haram değil miydi? Şahsiyetini, onurunu payimal etmek için bu gayret niye?! 

"Canım aslında o iyi insandır, onu seviyor ve sayıyoruz ama, siyaseten böyle davranmamız gerekiyor" bahanesine sığınıp, yaptığınız haksızlıkların ve zulümlerin bedelini, en acı şekilde ödemeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz yoksa?! 

Hak sillesinin sedası yoktur,
Bir vurdu mu devası yoktur!

Hedef aldığınız kardeşlerinizin kalplerine ektiğiniz nefret ve kin tohumları ne olacak peki?!..

Efendiler, 

'Siyaseten yaptıklarınız'dan da hesaba çekileceksiniz!!! 

Masumun, iftiraya uğrayanın, mazlumun sahibi olan Allah cc, yaptıklarınızı görmüyor, bilmiyor mu sanıyorsunuz?! 

Sahi siz iman etmemiş miydiniz Alemlerin Rabbi olan Allah Azze ve Celle'ye?!... 


Başkanlıklar, müdürlükler, vekillikler, yöneticilikler, işler, vazifeler, hizmetler, memuriyetler, emanetler, aslında hepsi gelip geçerler, hepdsi birer imtihandan ibarettir! 

Hangimizin daha güzel işler yapacağını imtihan etmek için hayatı ve ölümü yaratan Yüce Rabbimiz, tüm bunları, bazen alarak, bazen de vererek bizi imtihan eder! 

Birbirimizi sevmez, bir kısmımız bir kısmımızdan nefret ederse, hasedlik ve çekememezlik, kin ve nefret, 24 saatimizi işgal ederse, Allah cc, rahmetini ve bereketini üzerimizden çekip alır!

Nitekim aldı da!..

Toplumda birbirimize karşı ne güvenimiz kaldı, ne merhametimiz, ne huzurumuz kaldı, ne saadetimiz!..

Rüzgârımız kesildi, gecenin karanlığında, okyanusta yalnız başına kalan bir sandala dönüverdik sanki! 


Sahi bize ne oldu?!... 

Acilen kendimizi muhasebe ederek toparlanmaz isek, topyekün helakimiz uzak değildir! Allah korusun! 

Kıyısına geldiğimiz ateş çukurunun kenarından  kurtulmak için, iş işten geçmeden, ivedi Allah’ın ipinden tutunalım ki, Allah’ın yardımı, bize ulaşsın! 


Unutmayın iman etmeden cennete giremeyeceksiniz, birbirinizi sevmeden de gerçekten iman etmiş sayılmayacaksınız!