İsrail tanklarında ve İsrail askerlerinin bir çoğunun üniformalarında armalarını gördüğümüz Habat Örgütüne derinden bağlı bir yahudi olan, siyonistlerin en radikal siyasi akımının temsilcilerinden Netanyahu, 1995'te Telaviv'de suikastle öldürülen İsrail eski başbakanlarından İzak Rabin'in cenaze törenine katıldığında, taziyesini kabul etmeyen Rabin'in dul eşi Leah Rabin; "azmettiricinin elini sıkmam" demiş, bölgeyi ateş topuna çeviren politikaları nedeniyle Netanyahu'yu dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'a şikayet etmişti.
Bibi; İzak Rabin, Bill Clinton ve Yaser Arafat'ın 13 Eylül 1993'te Oslo Barış Antlaşması görüşmelerinde imza altına aldığı (iki devletli çözüm)e lanetler okumuş, Rabin'i büyük İsrail idealine ihanet etmekle suçlayarak ağır ithamlarda bulunmuş ve Rabin aleyhine öfkeyi arttıran isim olmuştu.
Leah Rabin, Bibi'ye olan nefretinde haksız değildi!
Sabra ve Şatilla Kasabı Ariel Şaron, 2005'te Gazze'den çekilmek zorunda kaldığında aleyhine yaptığı propaganda ve baskıyla Şaron'u Genel Başkanlık koltuğundan eden ve Likud'un başına geçen yine Netanyahu idi!
Ve o günden bu yana İsrailli yöneticileri, ''Gazze'ye merhametli davranmak, teröristleri yok edememek, tavizler vermek ve başarısız olmakla'' itham edip suçlamış ve bu söylemlerle kendi partisinin liderini devirip yerine geçerken devrik Şaron ise yeni partisi Kadima'yı kurmak zorunda kalmıştı.
Ah yüce Yahev!
Bibi'ye bir fırsat sunsada, herkes lider nasıl olur görseydi ya...
(...)
Netanyahu (Bibi), 7 Ekim Aksa Tufanı öncesinde; tekrar tekrar yıkılıp tekrar tekrar kurulan koalisyon hükümetleriyle, bu hükümetler döneminde bulaştığı yolsuzluklar sebebiyle hakkında açılan davalarla hayli bunalmış, bu davaları manipule etmek için çıkardığı ve büyük öfke çeken kanuni düzenlemelerle aylarca süren protesto gösterileriyle köşeye sıkışmıştı.
Kurduğu bilmem kaçıncı koalisyon hükümeti de yıkılmak üzereydi ki kimi analistlere göre ''Aksa Tufanı'' bu yönüyle Bibi'yi ipin ucundan aldı.
Bazı yorumcular ise; ''Japonların Pearl Harbor saldırısıyla Amerika'ya altın tepside sunduğu fırsat neyse, Netanyahu için (bu anlamda) 7 Ekim Aksa Tufanı o demektir'' dediler.
Bu yaklaşım şekilleri, sebep-sonuç ilişkisi açısından tartışmaya açık yorumlar olsa da, Murad-ı İlahi'nin tezahürü ve hikmetini anlayabilmek için filmin sonuna bakmak lazım gelirdi.
Üstlendiği rolde kendince tarihi fırsatı yakaladığını düşünen Bibi ve hâmileri, zaten 7 Ekim'den çok önce hazırlıklarını yapmış oldukları Gazze'yi haritadan silme operasyonunu başlatmışlar, 5 yapay zekaya bağlı olan askeri istihbarat verilerini analiz eden kuantum bilgisayarların karar verdiği vurulacak yerleri ise çok önceden hedef olarak belirlemişlerdi.
Hastaneler, okullar, camiler, kreşler, kiliseler, medya merkezleri, hareket halindeki ambulanslar.
Herşey planlanmıştı.
Bir çok ülke kendi oynayacağı rolünü çok önceden biliyordu.
Bibi'nin arkasındaki küresel-siyonist güç, herkese görevini çok önceden deklare etmişti.
Küffar, Hûd Suresi 121. Ayet-i Kerimesinde; (-Resulüm- İnkar edenlere de ki: "İmkanınızın elverdiğini yapın.'') ültimatomunda da olduğu gibi; ellerinden geleni ardlarına koymuyorlardı!

Üçüncü bin yılın hemen başında Hamas üzerinden Gazze'ye açılan bu savaşta tüm imtihanları kaybeden Alem-i İslam'ın şeref ve namusunu kurtaran Gazze'nin bir avuç yetim ve şehidoğlu şehid evlatları ise; bırakın kuantum bilgisayarları, çevrimiçi ağda kullanılmayan kuantum üstü yapay bilincin bile öngöremeyeceği, şeytani hiçbir öngörü sahibinin düşünemeyeceği, aklın ve idrakın iflas ettiği rahmani direnişleriyle allak bullak olan karanlık küresel sömürgeci emperyalistlerin tüm stratejilerini iflas ettirmiş, boşa çıkartmışlardı.
Küffarın planlarına karşı Hakk'ın hükmü vardı ve o hükmün tecellisinin vesilesi olan yiğitler: (“İnkar edenler; zulüm ve haksızlıkta direttiğiniz takdirde, başınıza gelecek belâları bekleyin artık! İşte, biz de Rabb’imizin vereceği hükmü bekliyoruz!” Hûd 122) müjdesinin sarsılmaz kulpuna tutunmuşlar, Merkava tanklarına sıfır mesafeden ayaklarında terlikle operasyon çekmeye başlamışlardı. Şehid ettiklerinden bile haberleri olmadığı Yahya Sinvar günlerdir, Gazze'de ki zırhlı tugayın 100 metre yanıbaşındaydı ve işgalcilerin bunca imkanlara rağmen bundan haberleri bile yoktu.

Esir siyonist askerlerin video kayıtlarını stratejik bir silaha dönüştüren direniş, doğru zaman ve zemin yakaladığı her fırsatta esir askerlerin video kayıtlarını yayınlayarak Bibi'yi iç siyasette hayli sıkıştırdı. Küresel, sömürgeci emperyalistler için Gazze teneşire dönmüş, Kassam'ın yiğit evlatları İsrail'in Gassal'ı olmuşlardı. Hakkında alınan uluslararası kararlarla hareket alanı daralan ve tüm dünyada hızla artan yahudi düşmanlığının tek müsebbibi olan Bibi hem dışarıdan ve hem de içeriden baskı altına alınmış, meydanlar tekrar dolmaya başlamıştı ki bu kez Suriye'de yaşanan gelişmelerle nefes almaya başladı.
Bibi, bulunmaz fırsatı değerlendirdi ve askerini Golan Tepeleri'ne, oradan ana vatan bildikleri Litani'ye, Suriye topraklarına doğru sürdü.
Eteklerinde Sodom ve Gomore'nin helak edildiği Hermon Dağı'na yerleşen Elohim Adonay Yahev'in çocukları, Bibi liderliğinde Âsur topraklarına ulaşmışlardı.
Kral Davut ve Kral Süleyman'dan sonra bu büyük fetih ilk kez Bibi'ye nasip oluyordu.
Benyamin/Bünyamin Netenyahu, Âsur Fatihi olmuştu.
Ninova, Med, Babil artık hayal olmaktan çıkıyor muydu yahudiler için?
Kimileri için Bibi adeta beklenen Meşiyah'tı!
Ah bir de öncesinde o kızıl düveyi (tklynz) kesebilseydi!
İşi daha da kolay olacaktı!

İsrailoğullarının babası olan Yakub/Yakov aleyhisselam, oğlu Yusuf'un/Yosef (as)'ın kaybolmasından sonra teselliyi; aynı eşinden doğan ve kayıp evladı Yusuf'un da (as) kardeşi olan oğlu (sağ kolum/sağ elimin oğlu/gözde oğul manasına gelen) Bünyamin/Benyamin'de (as) bulmuştu.

Yahudi dini otoriteler bu konuyu masaya yatırıyorlar ve Avrem/İbrahim oğlu, İshak oğlu, Yakov/Yakup'tan olma ve Rachel'den doğma Bünyamin Hazretlerinin, İsrail/Yakub aleyhisselam Hazretleri için teselliye ve umuda dönüşmesi gibi Bünyamin Netanyahu'da adını aldığı Bünyamin Hz.leri gibi bugünün yahudileri için bir teselli ve umuda dönüşüyordu.
O'nun sayesinde vaad edilmiş toprakların sınırları bu kadar genişliyor, Davut (as)'dan sonra ilk kez yahudiler Tevrat Coğrafyasına ulaşıyorlardı.
Ve şimdi yüce Yehova, kurtarıcısını gözü yollarda bekleyen İsrailoğullarına; tüm dünyaya ve Alem-i İslam'a rest çekebilen bir kahraman kral daha mı lütfediliyordu?
Dini, esoterik tantanslı yahudi oluşumlar için Benyamin (anlamı Tanrı verdi) Netanyahu artık bir kahramandı!
Hilonimlerden Masortilere, Siyonistinden Habat'ına, Haraimlerden Datimlere, Aşkenazından Seferadına oradan Kabalına hemen hemen tüm yahudi oluşumları safına çekmeyi başaran Bibi, kaybettiği irtifayı tekrar kazanıyor, İsrail'in kurucu babası Theodor Herzl'den sonra teolojik motivasyonla bir fenomen halini alıyordu ki, hiç hesapta olmayan bir şey oluverdi.
7 Ekim'den tam 471 * gün sonra!
Film jeneriği ekranda akmaya başlamadan hemen önce...
(...)
Tüm siyasi hayatı boyunca kendi dönemindekileri ve öncekileri beceriksizlikle, korkaklıkla, başarısızlıkla suçlaya suçlaya makama gelen ve ''göreceksiniz, daha iyisini yapacağım'' diyen Bibi, kendinden öncekileri mumla aratan büyük bir zilleti, mağlubiyet ve hezimeti İsrail'e yaşattı.
7 Ekim'de tüm dünyayı arkasına aldığı halde bir avuç ''teröristi'' temizleyemeyen Netanyahu, 471 gün sonra büyük bir başarısızlıkla arkasına bakmadan Gazze'den kaçmak zorunda kaldı!
Gazze teneşirine tüm karanlık deccaliyeti yatıran Kassam Tugayları, Netanyahu ve İsrail'in Gassal'ı oluyor, ütülü pantolanlarıyla esir değişim günü gövde gösterisi yapıp Bibi'nin siyasi/askeri tüm varoluş argümanlarını yerle bir ediyorlardı.
Daha çeyrek asır önce ABD tarafından bile; sakıncalı radikal yahudi örgüt olarak ilan edilen Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'in mensubu olduğu Yahudi Gücü adlı siyasi ekol, ateşkesin ilanıyla bakanlıktan çekilirken, Netenyahu'ya ateşler püskürtüyor ve mensupları sosyal medyalardan Netanyahu'ya 1995 İzak Rabin göndermesi yapıyordu.
Suç ortağı İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi istifasını sunuyor, aylardır gösterimini engellemek için uğraştığı “The Bibi Files / Bibi Dosyaları” adlı, Bibi ve ailesinin rüşvet ve yolsuzluk ağlarını gözler önüne seren ve Oscar Ödülleri'nde aday gösterilmesi beklenen belgesel yapım tüm dünyada gösterime girmeye hazırlanıyordu. (tıklayınız)
Beklenen müjdeci ve hatta beklenen Meşiyah'ın kendisi olduğu doktrinlerini işleyen Netanyahu, tüm iddialarından vuruluyor, kutlu bir cihadın mağlup ettiği siyonist liderler kadrosunda yerini alıyordu!
Filmin sonuna yaklaştığımız şu günlerde akıllara gelen soru şimdi şu: ''Peki bundan sonrası Netanyahu için nelere gebe olabilir?''
Bibi, ''mazlum Yosef'' olmaya oynayıp, siyaset çöplüğünün kör kuyularına mı atılır?
Ateşkesi bozup, ''bana yar olmayan Gazze yansın'' diyerek çağın Neron'u mu olur?
Sahneden çekilip kendisini mi unutturur?
Büyük kaybeden olarak bir gece ansızın kahrından hücceten gider mi?
Ya da Madam Sara Netanyahu, yarın kocasının cenaze töreninde kendisine el uzatan birinin elini sıkmayıp taziyesini mi kabul etmez!?
Pek Yakında filmin sonunda göreceğiz!
(...)
* 4 7 1
gün
4. Sure (Nisa) 71. Ayet:
''Ey iman edenler! (Düşmanlarınıza karşı uyanık bulunup her türlü) Korunma ve savunma tedbirlerinizi alın (ihtiyatlı ve hazırlıklı davranın) da bölük bölük, ya da (gerekirse) hep birlikte (cihada çıkıp, topyekûn düşman üzerine) gidin.''

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''

Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
Filistin'e girişi yasaklı Kudüs Mihmandarı/Rehberi
insta: @bulentsea
X: @bulentdenizim
www.bulentdeniz.com